• sakince hayatın tadını çıkarmak.

    6 yaşındaki kuzenim ananemin bahçesinde bi örtü sermiş, uzanmış, paşalar gibi bi bacağını diğerinin üzerine atmış, öyle havaya bakıyor. hemen merak edilip yanına gidiliyor

    -ne yapıyorsun bakıyım sen burda, ne düşünüyorsun?
    +hiiiç yıldızlara bakıyorum, çok güzeller.
    -sadece yıldızlara mı bakıyorsun yani?
    +evet, başka ne yapmam gerekiyor ki?

    bir şey yapması gerekmiyordu tabi, sadece ben en son ne zaman bir şey düşünmeden bi yerlere baktığımı hatırlamıyordum.
  • balonun ucuyla balonun diğer yerleri aynı renkteyse o balon çok şişer. 5 yaşındaki yeğenimden öğrendim.
  • cocuklarin kendilerine has dunyalarinda sahip olduklari
    tadlari, kendi keyiflerini, kendi dunyalarini, kendileriyle yasattiklarinin
    siznlerin bilmenizi hakettiginizi dusundikleri kadariyla size paylasmalariyla ogrenilen şeyler.

    - babbaa
    + hi ?
    - ben 10 in gercek adi ne biliyor musun ?
    + ben 10 degil mi zaten onun gercek adi
    - yapma baba yaa, ben 10 diye isim mi olur ?
    + bilmem belki oluyordur, amerikali degil mi bu cocuk hersey olabilir onlarda
    - yok baba ya, nufus cuzdaninda ne yaziyor onu biliyor musun diyorum
    + yok bilmiyorum
    - ben tennyson.
    + hadde yaaa ??? vayyy
    - yaaaa

    ben tennyson

    ben 10 isimli sahsi muhteremin gercek adk, yani, nufusa kayitli adi.

    ben tennyson
  • rol kesmeden kendi(n) olabilmek
  • "when a child is learning how to walk and falls down 50 times, they never think to themselves: maybe this isn't for me."
  • özellikle yeni doğmuş olanlarından (bkz: masumiyet)

    melektir lan o yumurcaklar, başka birşey olamaz. tombik tombik, yerim ben onu.

    acilen edinmeliyim bi tane, krizim tuttu.
  • mutluluk insanın özüdür

    gerginliğini görüp de seni güldürmeye çalışan minik insan evladına, gülmek kadar ağlamanın da, öfkelenmenin de insana ait duygular olduğunu anlatmaya çalışırken minik öyküden kocaman cevap* gelir: " evet haklısın ama mutluluk insanın özüdür"
  • insan yavrusunun ne kadar sevimli ve masum oldugunu gozlerine bakip anlarsiniz...
  • hayatta kalmak zorunda olduğum.

    sizi çok seven mini minnacık bi kuzeniniz varsa mesela, sırf onun bu karşılıksız sevgisi için yaşamaya değer.
  • bugün her zamankinden farklı biriyle görüştüm. normalde danışanlarım yetişkin olur bu sefer danışanım bir çocuktu. ne yapacağım, nasıl yapacağım diye düşünerek başladım oturuma. minik danışanım başta korkuyordu, alışkın olmadığı bir ortamda ve hiç tanımadığı biriyleydi. önce konuşmadı, kendi halinde takıldı biraz sonra ilgisini çekecek birkaç şey buldum ve tanıştık. yavaş yavaş konuşmaya, paylaşmaya başladık. bir kapı buldum ve girdim dünyasına. oturumun sonlarına yaklaştık mahcup bir tavırla bir şey söylemek istiyorum ama nasıl söylesem ki dedi. fikirlerini toparlaması için biraz bekledim ama beklerken içimden şu soruları geçiriyorum: bu kadar çabuk mu? nasıl yani hemen şimdi anlatacak mı? ne anlatacak acaba? bunlar aklımda uçuşurken bana minik bir itirafta bulundu. babası ona ‘eğer tek başına kalırsan, ben yanında olamazsam yabancılarla konuşma ve kendini koru.’ dermiş. o yüzden başta benimle konuşmak istememiş ama sonradan benim iyi bir yabancı olduğuma karar vermiş. :)
    tüm bu olanlardan sonra çocukları sadece sevmenin değil onlara saygı duymanın da ne kadar değerli olduğunu öğrendim. bunu da bana öğreten kendi küçük, duyguları kocaman olan bir çocuktu.
hesabın var mı? giriş yap