• insanın dünyaya dair algı mekanizmasının en temel taşı.

    beyin anlayabilmek için daha önceden algılamış ve derecelendirmiş olduğu anlamlar ile kıstasları bazen açık bazen kapalı olan değerlendirme mekanizmaları kurar.

    mesela: sıcağı anlamlandırabilmek, soğuğun ifade ettiği anlam ile mümkündür. bu ilişki diğer yönde de işler.

    bu nedenle insanın mutluğu sevip, hüznü sevmemesi anormaldir. mutluluğun oluşabilmesi için en başta hüzün gerekmektedir. dünyaya dair bakıştaki bu algı genişlemesi ise bakıştaki tümsel yaklaşıma ve bütünün anlaşılabilmesini kolaylaştırır...
  • eski türk metinlerinde (özellikle göktürk) karşımıza çıkan ve her şeyin hem birbirinin zıttı hem de tamamlayıcısı olduğu ilkeye dikotomi diyoruz.
    choularda da olan bu iki ilkeli sistem (wolfram eberhard’a göre choular proto türktür) türklerin en eski, belki de öz kozmolojisidir.

    mitolojik bilinçte dünyanın düzene girmesi, yani oluşum süreci kozmogenezdir. kozmosun kaostan dogmasıdır. düzen ve kaosun yan yana olduğu her sistemde iki zıt yönde süreç yaşanır; biri onun yapısını dağıtıp, karışıklıklar türetmeye, diğeri ise düzene sokmaya yöneliktir. bunun sonucunda da düzenin kendisi kaosla karşılıklı ilinti içinde yaratılır.

    mesela iyi ruhlar/aru tözler ile kötü ruhlar/kara tözler de bu inancın bir yansımasıdır ki bu durumda ülgen ile erlik de evrenselci bir karaktere sahip eski türk dinine bağlı dikotomik bir anlayışa işaret etmektedir.

    (hatta şamanlar da malum ak ve kara şamanlar diye ayrılıyor. aslında hemen her şeyde bu ayrımı görmek mümkün.)

    aslında bu, çin kültüründe de olan ying ve yang ilkesinin (gök ata ve yer ana, yer karanlık yani karang gök ise aydınlık yani yaruk) türk kültürüne özgü bir ifadesidir.

    çinlilerin ve türklerin dikotomik kozmolojisi, iran dinlerindeki iki ilke üzerine kurulu/ikici (dualist) görüşten farklıdır. iranlılar, iki ilkeyi birbirine düşman ve birini iyilik, diğerini kötülük simgesi sayar. zerdüşt ve mani dinlerinde, ışık iyilik simgesi, karanlık ise kötülük simgesidir.

    çinliler ve türkler ise bu iki ilkeye ahlaki bir anlam vermezler. bu sebepten mani rahipleri, türklerin bu anlayışlarına şöyle bir sitemde bulunurlar:
    “bunlar, iyi ve kötü, göksel ve aşağı ruhlar arasında fark gözetmeden bütün ruhani varlıklara tapıyorlar.”

    gerçekten de türklerdeki dikotomi düşüncesi, doğadaki her şeyi kutsal kabul eder ve iyi, kötü bütün doğa güçleriyle uyum içinde yaşamayı amaçlar. (‘burada iyilik edersen iyilik, kötülük edersen kötülük bulursun’ düşüncesi hakim. bir çeşit karma diyebiliriz aslında. bu inançta mesela kötülüklerin babası erlik bile eğer ritüelleri zamanında ve tam olarak yerine getirirseniz ve saygıda kusur etmezseniz pamuğa dönüşebiliyor)

    bang (willi bang kaup) tarafından tercüme edilen bir turfan metni şöyle diyor:
    “bu kâinatta, üstteki gök parlaktır, altta yağız yer karanlıktır. güneş tanrısı parlaktır, ay tanrısı karanlıktır.
    ateş parlaktır, su karanlıktır. er parlaktır, dişi karanlıktır. bu yerli-göklü, dişili-erkekli ilkeler kavuşursa, bütün canlı ve cansız, iki türlü varlık doğar, belirir...”

    bu dikotomik anlayışın yansımasını oğuz türklerinin idarî ve sosyal teşkilâtlanmasında dahi görürüz. (sosyal ve siyasal yapılardaki sağ-sol, doğu-batı, iç-dış, ak-kara gibi birbirine paralel kavramlar var) ki bu da gök tanrı’nın türk kağanlarının atası olduğu inancının neticesidir…

    (kaynak: emel esin - türk kozmolojisine giriş
    bahattin uslu - türk mitolojisi)
  • iki eşit parçaya ayrılmak üzere büyüme noktasından ikiye bölünerek dallanma.
  • toplumsal cinsiyet rolleri ve beklentileri de bunun bir örneğidir.
  • zıt iki kavramdan birini ön plana çıkarıp diğerini dışlamaya verilen isim. aslında düpedüz ötekileştirmenin sosyolojideki karşılığı diyebiliriz.

    özellikle son 10 yılda seviye öyle yerlere çıktı ki, insanlar ya öylesindir ya böylesin mantığı dışında hareket edemez bir duruma geldi. x veya y kişisi, a veya b filmi, c veya d hayat görüşü v.b gibi kıyaslamalarda, insanlar kendilerini hep bir yere konumlandırma arayışında artık. yüzyıllardır sadece politikada olan böl ve yönet stratejisi artık hayatın her alanında var diyebiliriz.

    her ne kadar bunun bilincinde olup ona göre hareket edilmeye çalışılsa da, bireysel olarak karşı gelinecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. gözlemlediğime göre tartışmalarda insanlar kendilerini çoğu kez, aslında o kadar da inanmadığı bir şeyi körü körüne savunurken bulabiliyor.
  • ikilik denmiş ama dualite de var ona da ikilik diyoruz. biri başlık bile açmış:
    (bkz: dualite ve dikotomi arasındaki fark)

    terimler.org bazen çok cins türkçeleştirme yapsa da halep ordaysa arşın burda hesabı bir şeyler öneriyor ve kendisi de öneriye açık, bunu, çatal biçim, çatal biçimli olarak çevirmiş. dualite de (bkz: ikilik) olmuş.
  • tdk, ikileşim karşılığını önermiş. çok beğendim, cuk oturmuş. dün sol yanda türkçenin yetersizliğine dair bir şeyler dönüyordu. türkçenin imkânları sınırsız. peki biz, yani türkçe konuşup yazanlar ona yeterli geliyor muyuz? dilin kifayetini, onu kullananlar belirler. anlamı: dilin kifayeti diye bir şey yoktur, sorgulanabilir olan onu kullananların kifayetidir.
  • (bkz: ikileşim)
hesabın var mı? giriş yap