80 entry daha
  • 17 nisan* cnbce'de mutlaka seyredilesi film.

    ===spoiler icerebilir===
    bugun tv'de bir fragman var ama bilgisayar basinda oldugum icin ilgilenmiyorum. fransizca bir seyler caliniyor kulagima "ovuar movuar" diye ama sallamiyorum pek. "odul" falan diyor, julien diyor, ben hala ilgisizim ama sophie denince gozumun onundeki hersey degisiyor bir anda.

    yuzume yayilan aci bir tebessum.. icimden bir ses: sophie! cap ou pas cap?!

    ---
    askerlik guneydogu'da. carsi izni yarim gun, o da eger sansliysan iki haftada bir. is yukunden, gece nobetlerinden dolayi gunde 3 saat uyursam deliksiz uyku cektim diye kandiriyorum kendimi. o kisa uyku da tek parca degil cok zaman, birer saatlik uyuklamalar seklinde hani.. bu yuzden diger askerlerin aksine iznimi otelde uyuyarak geciriyorum.

    o gun uykudan feragat edip film izleyesim gelmis demek. saati uygun tek film olmasindan sebep girdim sanirim..

    ilk sahneyle birlikte goruntulerin guzelligine vuruluyorum, iyice yayiliyorum koltuga. sukur ki kalabalik da degil salon.

    ben bu filmi cok begenmis olmami, seyrederken icinde bulundugum sartlara baglarim ister istemez. yogun bir fiziksel yorgunluk, buna ragmen bozulmak bir tarafa betonlasmis bir irade*, reset yemis bir hafiza* ve keskinlesmis algilar*. aylar sonra kavustugum sinema perdesinin cazibesini ise anlatmam mumkun degil.
    ---

    bugun aklima dusen ilk sey ise fuaye oldu nedense. dun gibi hatirliyorum ama aklima girdigiyle tarife kalksam kucuk bir lunapark benzeri bir yer sanilir. los isik altindaki parlak kirmizi masalar, duvarlardaki roproduksiyon tablolar, bufedeki kitsch cihazlar.. az sayidaki insan bile figuranlar gibi gozumde. belki ben uyduruyorum, hatta belki film arasi bile vermediler de filmden bir sahne fuayeymis gibi kaldi aklimda.

    icimde pek cok yere dokunmus olmasina ragmen filmi bir kez daha izlemeyisim de bir masali bozma korkusundandir. bir daha izlenecekse bir seyleri kaybettikten sonra olmaliydi, en azindan yagmur altinda sirilsiklam olduktan sonra goze carpip kiralanmaliydi bu film. kapi, pencere, telefon herseyi kapatip/kitleyip karanlikta izlenmeliydi.

    oyun oynuyor bu iki velet. cocuklardan beklenmeyecek sekilde oyunun kurallarini ve en onemlisi sirayi bozmadan. sophie ne kadar da benziyor hayatima teget gecen bazi insanlara ama dis gorunusu itibariyle ozellikle de bir tanesine.. bu teget gecme bir defayla kalmis olsa gene iyi ama hic birinde sirayla oynamayi ogretememistim bir turlu. hos, turn based oynamayi kac kiz becerebilmisti ki onu suclayayim..

    o elden ele gecirdikleri kucuk bir atli karincaydi degil mi? ah ben nasil akil edemedim?!

    kiz kismisi kedi gibi, araya zaman girince ya hatirlamiyor ya da yanlis hatirliyor. gitmesi ayri aci, uzerinden zaman gectikten sonra gelip sitem etmesi ayri... ustelik degil sitem etmek, tirnaklarini da gecirse tekmeleyip kovamiyorsun bunlari, usulunce gondermek lazim gerisin geri. benimkilere mecbur kalip kagitlari acinca "tuh! sen hakliymissin, anlamamisim" lari ben cok duyuyorum ama julien de sophie kadar acimasiz oldugu icin burada sophie'nin unutabilmek gibi bir luksu olmuyor hic, sitem etmek de neymis.. hadi sophie, unutabiliyorsan unut. oyuncak artik senin elinde..

    birbirlerinin hayatlarini mahfetmeye o kadar adanmislar ki asil kotulugu kendilerine yaptiklarinin farkinda bile degiller. tabi ki oyuncaga ihtiyaci yok sophie'nin hatirlamak icin, cunku ortada unutulabilecek bir romantizm ya da jest yok. gene de ancak tek hakki oldugunu ve bunu en aci sekliyle odetmesi gerektigini hatirlatiyor o atli karinca. o elinde gun gectikce buyuyen, sirtinda kambur olmaya baslayan oyuncagi karsi tarafa atacaksin ve sirani savacaksin oyle mi?. bilmezsin ki o tekrar onune gelene kadar hissettigin mutluluk intikamin hazzi degil; julien'in senden kopup gitmeyecegini biliyor olmanin, bilmekten ote en derinlerinde bile hissediyor olmanin rahatligi..

    ve sanmiyor musun ya hani seni hic bir sey uzemez diye..

    sophie ayri olduklari donemde en iyi intikami sadik kalarak alabilecekken kolay yolu seciyor. belki de bu yuzden film boyunca sophie'ye oyun arkadasina kizdigimdan birazcik daha fazla kiziyorum. gerci hayati sikmeye oynayan sevgili rolune ilk hangisi soyundu diye iyice bir izlemek lazim, ilk belden asagi vuran kimdi diye.. * * *

    ikisinin de hayati yavas yavas kaymakta ama sirayi bozan yok, oyundan kacmaya en ufak bir tesebbus de... uzuluyorum ama gurur da duyuyorum bir yandan. bir pes etseler ben yapacagim dugunlerini, o derece..

    cita bir yerden sonra o kadar yukseliyor ki nereden otesi gercek hayatta asla yasanmaz, farketmek mumkun degil. filmin bitisiyle biri kucagima bir oyuncak atip kacsa film kaldigi yerden devam edecek sanki.

    amelie'ye benziyormus, fight club'i cagristiran sahneler varmis ne gam. oyunda mizikcilik yapan oldu mu onu de bi bana..

    * * *
417 entry daha
hesabın var mı? giriş yap