28 entry daha
  • sene 1997. internetten millet yeni yeni konuşur olmaya başlamış... irc diye bir şey kurdular bilgisayarıma, açtık, lakap seçeceksin dediler... ben bunu seçtim... yani seçtiğim ilk nickname xena'dır sevgili sözlük...

    aradan bir müddet geçti... pek revaçta bu isim, register filan edilmeli... lakin bir engel çıktı araya... hiç tanımadığım bir raksnet mi adanet mi artık neydiyse irc kullanıcısı, bana lucy lawless'ın erotik bir pozunu gönderdi. bu sen misin diye sordu. iyi hoş karakterdi zeyna (ecnebi söyleyişi ile ziina -ki memleketimizde zinayı çağrıştırmasın diye bu söyleyişle değil "zeyna" söyleyişiyle dile getirildiği konusunda bire yüzbin bahse girebilirim- o vakitler akp iktidar değildi ama, yine de zina çağrıştırılmamalı kimseye, değil mi?) lakin erotizm, bana tersti!

    (sonradan paradoks filan oldum zaten... en sonunda aradığım lakabı azra erhat'ın mitoloji sözlüğünde buldum... o da beni şu anda gördüğünüz kılıktır sevgili sözlükçü...) yalnız dizinin bize mitoloji sevdirişini göz ardı edemeyiz burada... hazır yeri gelmişken ifade edelim yani... bir mitoloji sözlüğü benim kitaplığımda var ise, bunun sebebi the warrior princesstır.

    vaktiyle pek resmi bir daire olan işyerimin duvarlaranı filan da asmışımdır chakramlı filan bir posterini... ciddiyet problemleri yüzünden benim olmadığım bir tarihte ofiste saldırıya uğramıştır anılan irice resim.

    bir de çok içlendiren bir mevzudur beni sözlükçü... evde kimse bu salak diziyi izlememe müsaade etmezdi. salak olan dizi değil seyretmeye müsaade etmeyenlerdi ama... prime timeda başka meseleler daha çekiciydi benim ev halkım için... öyle kör topal birkaç bölüm, ardından tekrar yayını şu bu seyrederek zeyna seyretmiş addetmiştim kendimi...

    taa ki! taa ki u torrent denen şeyi bu can lakaplı sözlük kişisi bilgisayarıma sokana kadar. bu kişi de çok oluyor ama... yok ekşi öyküler, yok torrentspylar... program elime geçtiği ilk gün bir iki saat içinte pirates of the caribbean at the worlds andi çektim, ardından ne çeksem ne çeksem endişesine düştüm... aylardır, yıllardır xena soundtracki olsun (ki birinci sezonun musikisini imler albümün bilgisini sözlüğe girmişliğim var, hepsini süslü bakınızlarla sıralamışlığım var buralara... bir ukteci de beher şarkı ismine görevi gereği ilgi talebi koymuş... geçenlerde birini doldurdum, nasıl sevindi tarif edemem... cevap filan yazdı bana... benim bıraktığım boşluğu hatırlatışı, benim dolduruşum... neden onu sevindiriyordu, pek anlayamadım ama, ben de sevindim) epizodları olsun, şöyle hepsini bir arada indirebilmiş değildim. dedim "ulan dafi, yaz bakim çıkacak mı torrent"... dediğimi yaptım... öhööö, deryasını buldum... bir season'ın boyutu sekiz küsur gigabyte idi, olsun, karayipleri indirdiğim hızla indirebilirsem, iki günde elime geçerdi kocca bir sezon zeynası! keza total soundtrack derhal elime geçti... iyiydi hoştu da... bulgarian chant filan gibi şeyler indirmişim kırpık tırtık asırlar evvelinde... bu yoktu bu tamam denen albümler listesinde... bu ne yaman çelişkiydi? soundtrackin tamamlanmasının akabinde the warrior princess adlı şarkıyı sukuşiye filan da gönderdim... pek beğenildi. karşılığında slowenien diye bir şarkı gönderdi bana sukuşi... balkanları ayağımızın altına almıştık be... u torrent sağolsundu... lakin o 8gb öyle kolay gelmedi benim harddiske... hatta meret bölüm sıralamasını gözetmiyor, ikinci bölümü dosyanın en son kısmını indirmeden bana seyrettirmiyordu...

    ve nihayet dün... o kutlu gün geldi çattı... ikinci bölüm de bitti... kocca bir sezon zeyna benimdi artık*... yan gel yat seyret... kanal değiştirmek isteyen birader yok bir şey yok... oh...

    taktım birinci bölümü... duydum haftalar öncesinden beynime kazımış olduğum o joseph loduca namelerini... anaa, sam raimi de aslında süper görüntü insanıymış... efektler filan da hiç fena değilmiş... çocukluk filmimiz diyoruz da, meret 95'te çekilmiş... o kadar da çocuk değilmişiz be sözlükçü! her şey iyi hoştu, kadın bütün herifleri dövüyordu, benim ego onlar dövüldükçe şişiyor şişiyor kabarıyordu... ama öyle insanların kafasını zemin olarak kullanıp dövüş sahnelerinin çekilmiş olduğu gibi afaki ayrıntılar, benim kafamdan silinmiş... kim hatırlıyordur ki?

    lusil bacım (lucy lawless) -ki doğduğu zaman adı lucille francis ryan şeklindeymiş, göz atınız http://us.imdb.com/name/nm0005128/bio . ayrıca zannımca blackie lawlessın derin namının tesiriyle böyle bir soyad değişikliği konusuna gidilmiştir ailecek. hatta ve hatta lusinin evladı da lawless soyadıyla civarda dolanmaktadır- ilk bölümlerde biraz acemi... geçmişiyle hesaplaşan hatun lakin surat ifadeleri sırıtıyor. (oysa ki 91 senesinde william davis center for actor study'de dersler almış, öyle milletin anlattığı gibi maden ocağından çıkıp sete götürülmemiş... altıncı sezonun son bölümünde bi meselesi olmuş bacımızın, onu da izah edelim de, hatırı kalmasın. hatun gebe... fakat vaktiyle attan düşüp leğen kemiğini kırmasını geçelim, düşük yapmış sete gideceği dakika... bak sen... böylece gabrielle nam hanım kızımız bu dizinin 134 bölümünde de rol almışken, lusi bacımız 133 bölüm görev almış... öyle lezbiyen mezbiyen, kime diyonuz... bakın müzeyyen senar başlığında da ifade etmiştim, çocuk doğurmuş bir hanıma dense dense biseksüel denebilir. onu demek de ayıptır...) ya da şimdi bana öyle geldi... bilemiyorum... adam döverkenki sırıtışları ve yaygaraları ise ayrı bir mesele... acep sadist bir nesil yetişmesinde derin katkıları bulunmuş mudur bu filmin dersiniz? bence bulunmuştur...

    ne diyecektim sözlük? o kadar şey diyip de bişey dememiş olmamak namına şöyle şeedeyim... otuzunu aşmış insanlara bayıla bayıla çocuk filmi seyrettirebilecek derecede aşmış bir çocuksal yapıt... aslında daha çok şey diyecektim de, pilim bitti sözlük...

    bilgisayarı fişe takmayı başardıktan sonra devam etmem gerektiğine kani oldum sözlük... "sene 2007..." kalıbını sildim yukarıki paragraftan, getdim aşağı. sene iki bin yedi sözlük... aradan on yıl geçmiş sözlük... ben ise mesenemin lakap kısmını "dafi lawless" yapmışım sözlük... kişisel ileti yaz demişler "the worried principles" yazmışım sözlük... göya "the warrior princess"e atıfta bulunacak salak kafa... geçen on yıl zarfında pek bir şey değişmemiş işte, aynı heyecanla seyrettik dizimizi... tek şey dışında... on-on iki yıl önce türkçe dublajlı seyretmiştik bu filmi sözlük... imdi kapı gibi oricinal lisanından diler ise altının yazısı olmasın takip edebiliyoruz... tv filmi bitmiş, izi kalmış işte sözlük...
85 entry daha
hesabın var mı? giriş yap