• 22 temmuz 2007 genel secimlerinde akp'ye oy veren seçmenlere yönelik naçizane mektubumdur.

    bugün akp’ye oy vermiş olan insanların oturup düşünmeleri gereken çok fazla şey var. ekonomiden anlamam, fakat akp’ye oy vermiş olan insanlar da en az benim kadar ekonomideki görece rahatlığın sebebinin hızlı özelleştirmeden elde edilen kaynaklar olduğunu biliyordur. bu durum ülke ekonomisini bir süre daha taşıyacaktır. elbette yabancı sermaye akışının da farkındayım. bu iki veri üzerinden küçük bir spekülasyon yapalım. ilk veriyi analiz etmeye gerek yok çabuk tükenecek bir kaynak özelleştirme. yabancı sermaye akışında ise herkesin biraz işkillenmesi gerekli ve işkilleniyor da. her türk “türk’ün türk’ten başka dostu yoktur” mottosunu tüm hücrelerinde hissettiği için yabancı sermayeye kimse güvenmez. kimsenin beni geri kafalılıkla suçlamasına ya da ekonomiden anlamadığımı söylemesine gerek yok. sermayenin hiçbir türüne güvenmeyen bir insan olarak bu çağın insanı olmadığımı biliyorum. ekonomiden anlamadığımı da baştan itiraf etmiştim zaten. kendi değerlendirmemle yabancı sermaye akışının temel sebebinin de özelleştirme olduğunu düşünüyorum. yapılmış olan özelleştirmeler sonrasında yapılması zorunlu yatırımların getirdiği bir likit akışına sahne oluyor türkiye. bunun süreğen bir durum olmadığını zannediyorum. türkiye'nin yaşadığı kısa vadeli bir ekonomik rahatlamadan ibaret. dış sermayenin kendi ekonomik atılımını öz kaynaklarıyla gerçekleştirmiş bir ülkeye hem kısa hem de orta vadede fayda getireceğini düşünebiliriz. diğer yandan bizimki gibi tüm ekonomik atılımını yabancı sermayeye dayamış ülkelerin orta ve uzun vadede nasıl bir duruma düşeceğini tasavvur etmek kolay değil. ama çok da iyi bir durumda olmayacağımız açık. haliyle türkiye bir ileri iki geri gitmekten kendini alamayacaktır. akp’ye oy verenlerin bu değerlendirmeye yapmış olacaklarını umut ederim.

    tayip erdoğan dünkü konuşmasında manidar bir şekilde 1954 seçimlerine gönderme yaptı. hırsızın hiç mi suçu yok? denilecek ama ordunun dp hükümeti’ne yönelik müdahalesinde dp’nin de hataları var, bunu kimse inkar edemez. akp’nin tarihten ders alacağını zannetmiyorum. eğer alsaydı dp dönemi ekonomi politikasını aynen tekrarlamazdı. erdoğan seçim konuşmalarından birinde “mazot 1 ytl olacak” vaadine haklı tepkisini “bizim petrol kuyularımız mı var” şeklinde dile getirmişti. madem petrol kuyularımızın olmayışı sayın başbakanın malumu o halde neden “duble yollar”ın yapımına ağırlık verildi. hala eski teraneleri tekrarlayıp “aha la demiryolundan bahsetti kesin komonis” bu diyecekler olduğu gibi entelektüel humour sahibi dangalakların bıyık altından gülüp “hala mı demiryolu suçlamaları kuzum” saçmalamalarına kalkışacak avalları da göze alıp akp’nin demiryolu yapmayışından dem vuracağım. akp hükümeti duble yolları yaparak halkın canını korumaya çalıştığını iddia etti. eğer duble yol yapımına ağırlık verilmesinde araba üreticisi kodamanların ya da türkiye’ye petrol satan tröstlerin parmağı yoksa ben de şimendifer olur türkiye’nin bakımsız raylarında yol alırım. bugün yollarda can veren insanlarımız kurtarılmak isteniyorsa yolcu ve yük taşımacılığında demiryolu ulaşımına ağırlık verilebilirdi. samsun’dan çıkıp ankara’ya giden bir insan sivas üzerinden 26 saatlik bir yolculuk yapmak zorunda kalıyor. kim samsun limanına indirdiği malını ankara’ya bu kadar zamanda yollamak ister? akp can alan kazaları azaltmak istiyorsa öncelikle ölümlü kazaların büyük bölümünde pay sahibi olan kamyonların sayısını azaltmalı. ardından duble yolların yapımı söz konusu olabilir. akp’ya oy veren seçmenler eminim bunu değerlendirdiler.

    akp kabinesinin başı olan recep tayip erdoğan’ın oğluna bir gemi aldığı hepimizin malumu. bir çok akp’li tanıdığım “ama bunlar diğerlerinden az yediler” gibi ucube bir savunma yapıyor bu iddiaya karşılık. akp’nin bir önceki seçimdeki vaatlerinden biri dokunulmazlıkları kaldırmaktı dört buçuk yıllık iktidarı süresince bu vaadini yerine getirmemesiyle yolsuzlukların bağlantısını tabi ki akp seçmeni kurmuştur ama yukarıdaki savunmayı iliştirmiştir yancağızına. birbirimizi kandırmayalım kimse çıkıp da recep tayip erdoğan’ın ticarete devam etseydi oğluna 5 milyon dolarlık gemicik alabileceğini iddia etmiyor sanırım. maliye bakanı kemal unakıtan’dan bahsetmiyorum bile. kadrolaşma da bir başka felaket. bugün milli eğitim müdürlükleri liyakatsiz insanlar tarafından vekaleten yürütülüyor. oks ve öss’deki skandallar ortada. umarım akp’li seçmen bunları da hakkınca değerlendirmişlerdir.

    akp demokrasinin kalesidir mottosuna gelince. bunun böyle olmadığını ama zaten böyle bir beklenti olmadığını da biliyoruz. sonuçta %25 düzeyinde olduğunu tahmin ettiğim akp’nin kemik tabanının evlerinde çocuklarına bile konuşma hakkı tanımayan demokratlar olduğunu biliyorum. bugün islami hassasiyeti olup da oğlunun eşcinselliğine demokratça yaklaşan kaç aile var acaba? problem kimin demokrat olduğu ya da olmadığı değil. problem söylemlerin gerçekliği. söylemlerin gerçek olmadığını akp’nin kemik tabanı da biliyor ve oy vermesinin temek sebebi de bu zaten. akp’ye oy veren seçmen bunu da değerlendirmişti ki değerlendirmiş. ama bir problem var. akp bu vizyonsuz beklentilere cevap verme arayışına girerse o zaman ülkenin sonu gelir. askeri müdahalenin yolu açılır. bir zamanlar olduğu gibi olan akp’ye ucundan köşesinden bulaşanların başına patlar. dp tecrübesini unutmayalım. askerin bir hassasiyeti var bu hassasiyeti kaşımakla ne elde edilebilir bilmiyorum. bunu isteyen akp tabanı olduğunu biliyorum ve kör bile düştüğü kuyuya bir daha düşmez demek istiyorum. ama bu insanlar zaten oylarını verirken bunları değerlendirmişlerdir.

    söylenecek daha çok şey var bu yüzden zaman zaman bu başlık altına mektuplar göndermeye devam edeceğim. mektubun adrese ulaşacağını zannetmiyorum. zira okuma alışkanlığı olan insan neden olan biteni takip etmez, neden tarih analizi yapmaz sorularına cevap bulamıyorum.

    son olarak keny arkana’ya sarılıyorum: “seçme hakkı bir şeyleri değiştirebilecek olsaydı hemen elimizden alırlardı.”
71 entry daha
hesabın var mı? giriş yap