509 entry daha
  • güzel film. özellikle naim'in türkiye'de gelmesinden sonraki bölümlerde hüngür hüngür ağladım.

    --- spoiler ---

    naim süleymanoğlu'nun zulüm gören soydaşlarımızın sesini duyurabilmek için yaptıkları, hasta hasta antrenman yapmaları, abd vatandaşlığına geçip krallar gibi bir hayat sürme şansını elinin tersiyle itmesi, nihayet bm'de konuşma yapıp hayalini kurduğu şeye erişmesi... belki daha sinematografik olabilir ya da daha çarpıcı bir kurguya verilebilirdi tüm bunlar. ama şu haliyle bile içimde uzun zamandır unuttuğum anıları gün yüzüne çıkardı.
    --- spoiler ---

    ne çok şeyi unutuyoruz... 5-6 yaşlarındaydım; bulgar zulmünü anlatan bir tv dizisi vardı. öğretmen bir aileye türkiye'de göç edebilecekleri, ama çocuklarından yalnızca birini yanlarına alabilecekleri söyleniyordu. babası daha küçücük olan oğluna kıyamıyor, 12-13 yaşlarındaki kızını bırakmak zorunda kalıyordu. baba rolündeki aktörün ağlayarak duvarı yumruklama, "aysel... aysel kalacak..." demesi çocuk hafızama kazınmış... zavallı ayselcik ayçiçeklerine bakıp ben de onlar gibiyim, yüzüm vatanıma, aileme dönüyor diye içleniyordu... bu diziyi ailece izler, bulgaristan'da zulüm gören soydaşlarımıza ağlardık. hikaye gerçek bir aileden esinlenilerek oluşturulmuştu bu arada, gerçek aysel ancak birkaç sene sonra ailesine kavuşmuştu...

    soydaşlarımız az çekmedi sahiden... osmanlı'nın çözülüşünden beri türk insanı gerek balkanlarda, gerek doğuda, güneyde suriye ve ırak' ta öz yurdunda garip oldu, ne acılar yaşandı... şevket süreyya aydemir suyu arayan adam isimli biyografik romanında muhacirlerin garipliğini, zavallılığını pek güzel ve çarpıcı biçimde anlatır. bulgaristan türklerinin yaşadıkları da o kayıp imparatorluktan miras kalan acıların bir parçası işte... 80'lerin sonunda çocuktum, çok bir şey anlamıyordum haliyle, ama annemin babamın o insanlar için fena halde üzülmesi aklımda kalmış... naim süleymanoğlu'nun maçlarını, herkesin ekrana kilitlenmesini falan ne yazık ki hatırlamıyorum. ama şöyle bir şey anımsıyorum, artık gözümde nasıl büyüttüysem anneme "ben naim süleymanoğlu'nu görsem düşüp bayılırım anne" dediğim, annemin de gülüp "o da senin benim gibi bir insan" dediği bir sahne var aklımda :)) demek ki bir zamanlar naim benim için dünyadaki en ünlü, en hayran olunası kişilerden biriymiş. vefat ettiğinde gerçekten içim cız etmişti... film sayesinde kendisini de bir kez daha anmış olduk, o günleri ve başardıklarının ne muazzam şeyler olduğunu hatırladık. allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun...

    p. s. bulgaristan türklerinin yaşadıklarını anlatan çok ama çok güzel bir roman vardır:çiçekler büyür. bu entry'deki bir başka kitap tavsiyesi de bu olsun.
157 entry daha
hesabın var mı? giriş yap