3 entry daha
  • aşkla tanışana kadar aslında insanın bunun farkında olması gerekir.
    bir saniyeden yıllara kadar uzanan zaman periyodlarında insanın kendisi dahil en az bir kişiyle baş başa kaldığında aklına gelen bir çok şeyin içindedir aşk. aşka başlandığında, puzzle'ın olgunlaşmamış bir boşluğunu ve bir parçasını bünye kabul etmiş olur. ilk defa koklanan ve hep koklanmak istenen bir koku gibi, yalnızlığı ve özlemi öğretir.
    bunun, başlamadan daha güzel olduğuna karar verebilmek için en basit şekliyle ona bir kere başlamış olmak, onu koklamış veya onu tatmış olmak gerekmez mi? aşk salt potansiyel "sevgili"ye karşı hissedilen bir şey değildir. çok ağır veya saçma sapan bir şeye aşık olan insanlar yok mu? hepsinin altında saf veya kirli aşklar yatmıyor mu? sonra o aşklarla aynı yatağa girmiyor muyuz? onu paylaşmıyor muyuz? ama bu öyle bir şey ki paylaşıldıkça çirkinleşen.. dünyaya veya zihnimizde yarattıklarımıza paylaştırdığımız, böylece onları kirlettiğimiz şey..
    o halde nesi başlamadan güzel oluyor bunu anlamıyorum..
    belki sadece tutku, aşık olduğunu zannetme gibi sorunlar yüzünden gerçekle değil bu teselliyle yüzleşmek istiyoruzdur. hissedilenin ama hissetmenin, tam olarak farkında olunamayan sonuçları.. bu sonuçlar nedeniyle kendinden göreceli olan bir kavramı "aşk" gibi bir kavramla bağdaştırmak hiç doğru görünmüyor açıkçası..
    ve soru şeklinde bir not;
    "doğru cevapları almak istemediğimizde ve buna dayanarak konuştuğumuzda saçmalamış olur muyuz?"
hesabın var mı? giriş yap