477 entry daha
  • bilim denildigi zaman akla heralde cogu insanin da oldugu gibi newton gibi camia icerisinde giants denen insanlar gelir. nedir bu giant dendigi vakit de akla su deyis gelmelidir:

    standing on the shoulders of giants, latincesi nanos gigantium humeris insidentes yani devlerin omuzlari uzerinde durmak kotu bir ceviri ama asagi yukari boyle. bu lafi eden de isaac newton, unlu fizikci ve calculus'un ureten insan soyle demistir:

    "if ı have seen further it is by standing on the shoulders of giants"

    "eger ileride bir sey gorebildiysem bu devlerin omuzlari uzerinde durdugumdan dolayidir" der. yani insan tek basina oturup butun her seyi bastan uretemez, oncekilerin calismalari uzerine bir seyler koyarak yapar. bunu yapan insan da dolayisiyla o onceki calismayi yapan sicramaya sebep olan kisinin (yani devin) omuzlarina cikmasiyla ancak mumkundur. bir sonraki icin de artik newton bir dev olacaktir. aslinda bu sozu soylerek newton kendisinin bir dev olarak anilmasinin onunu acmistir. hep derim ingilizleri kucumserseniz daima kaybedersiniz. diplomasi konusunda ne kadar mahir olduklari zaten dillere pelesenk fakat bunu iyi idrak etmek gerekiyor. yani oyle su islatir, ates yakar gibi genel gecer bir bilgi olarak havsalaya almanin hicbir kiymeti harbiyesi yoktur. bunu iyi anlayip daima akilda tutmak turk insani cok faydali olacaktir.

    simdi aslinda iste biz burada daha cok modernist bir bakis acisiyla bakiyoruz bilime, yani ne demek bu modernist bakis acisi, daima aklin onde oldugu, mevzularin usa vuruldugu, mustakbel dogrunun da onceden gelen yanlislanmamis olanin ucuna takilarak ancak ulasilabilir bir sey oldugunu kabul eden anlayistan bahsediyoruz. bilim bu sekilde bizi bu gunlere getirdi. hangi gunlere? postmodernist gunlere. simdilik bu sadece aklimizin bir kenarinda dursun, yani postmodernizmi kastediyorum. biz bilim ile devam edelim.

    daha onceleri de referans vermistim, oxfordlu bir matematik profesoru olan ioan mackenzie james tarafindan kaleme alinmis remarkable mathematicians isimli kitap -bu arada bu kitap is bankasi yayinlari tarafindan basildi ve bu turden, fizikciler ve muhendisler olarak iki ayri kitabi daha var- euler ile baslayip gunumuze kadar gelen matematikcilerin kisa biyografilerini ulastirmistir bize. o ktiap okundugu vakit anlasilacak seylerin en basinda bence su geliyor: onceden yapilan bilim ile bugun yapilan bilim arasinda cok fazla fark var. burada sadece metoddan bahsetmiyorum. bilim yapan insanlarin karakterine kadar buyuk bir fark var. sunu kesinlikle diyebilirim bilim daha onceleri gercekten safi meraktan yapiliyordu o yuzden de "ya burasi da bu kadar oluversin ne olacak" anlayisi dolayisiyla yoktu. bugun ise bir deney yapan expermentalist sadece yaptigi deneyin cabucak sonuca ulasmasi icin ve bekledigi sonuclarin cikmasi icin ugrasiyor deneyin kendisini yapip deneyin kendi dogal uretimi sonucu ortaya cikacak sonuclari aramaktan ziyade. burada cok ciddi bir bakis acisi farki var. hissettirebilmisimdir umarim.

    bilim tabii ki bu modernist zihniyetin cari oldugu doneminde tamamen elit bir zumrenin elindeydi, ayni sanat gibi. cogu biliminsani erkekti ve zengindi. kadinlarin ozellikle bilim ile ugrasmalari engelleniyordu. zaten o donemlerde kadinlar resmen ikinci sinif varliklardi. elit zumrenin kadinlari icin dahi tek varlik sebebi elit bir beyin esi olabilmek icin iyi egitilmesiydi. buradaki egitim ise ayni hayvana verilen bir egitim gibi bir egitim. iste oturma kalkma egitimi, yemek yeme egitimi, dans etme, piyano vs gibi direkt erkek eglendiren ozelliklere sahip olma ve cemiyet icerisinde "hanimefendi" olma uzerine bir egitimden geciyorlardi. onlardan beklenti temelde gercekten sadece bir erkegin kendi hayat macerasinda ona eslik etmekti fazlasi degil. o yuzden bugune de bu devler arasinda kadinlari pek az gorururz. bu kadinlarin gerizekali birer varlik olduklarini degil mecra icerisinde nasil perofere itildiklerini gosterir sadece. benzer sekilde yine ayni donemin yazarlari, kendi romanlarini ve yazilarini erkek mahlaslari altinda yayinliyorlardi. keza bir kadin feyz alinacak herhangi bir uretimde bulunamaz anlayisi hakimdi. buna en guzel ornegi de mary shelley vermek mumkun, frankenstein hilkat garibesi hakkinda yazdigi roman ile meshurdur kendisi. yine bu listeye eklemek adina charlotte bronte ve hatta jane austen eklemek mumkun. bu hanimefendilerin kahir ekseriyetinin de buyuk britanya adasinin insani oldugunu da gozden kacirmamak gerekiyor. iste bu donemler ta van gogh'a kadar gelene degin modernist donem diyebiliriz. bana kalirsa bir postmodernist kimlik sahibi olarak resim tarihinin de ilk en guclu figuru de van gogh'tur. cunku aslinda postmodernizm tam olarak da van gogh'un ihtiyaci olacagi bir seydi. yetenekliydi fakar akademi tarafindan kale alinmiyordu. ailesi aslinda elit bir aileydi fakat ruhban sinifindandi. unutmayin, vincent'in adinin basinda yani soyadinin basinda van eki var, van, von, sir bunlar elitlik sembolleridir. zaten van gogh'un amcalarinin hepsi ya ust rutbeli asker ya bilmem nerenin sahibi, yonetici vs. aile kisaca guclu bir adile fakat van gogh uyumsuz. modernist duzenin uygun gordugu seyleri yapmaktansa kendi "seylerini" ifade etmek isteyen birisi. ote yandan resim konusunda da ayni yukarida anlattigimiz kadinlarin birer vahsi hayvan gibi egitime tabi tutulmalari gibi bu alanda da yani resim alaninda da bu tur bir egitim almadigi icin elit merciler tarafindan hicbir zaman dikkate mazhar bir sanatci olarak gorulmuyor. aksine de hor goruluyor.

    iste postmodernizm bu acilarin uzerine hakim olmayi basarabilmis bir anlayis. "nedir yani sadece elitlerin elinde olan bir begeni algisina gore hareket etmek" diye bir yikim getiren bir anlayis. "biz de variz" diyen bir sey yani aslinda sadece. kimse bilmiyordu bu "herkese" soylemde "esit" hak taniyan bu yeni akimin birgun yapilan seyin iceriginin kalitesinden de bagimsiz sekilde sadece yapmak/yapabilmek haline donusecegini. yani ayni yukarida deneyi meraktan yapmak yerine sadece deneyi yapmak (cunku o bir sekilde bir gorev halini almis ya da benzeri) gibi. kisacasi postmodernizm bir seyin yani neyse artik o sey, sanat, bilim her neyse, yapilis amacindan saptigi sadece yapmak icin yapildigi bir anlayis curufuna donusturme hareketi oldu. bu once sanatta basladi. baslarda fena da degildi. fakat bu bilime sicradigi an iste isler iyice cigrindan cikti.

    bugunku bilim aslinda iki parca halinde yuruyor. bunlarin ne oldugunu biraz ileride anlatacagim. ben simdi biraz postmodernizm bulasmis bilimin nasil bir sey oldugundan dem vurmk istiyorum. yukarida verdigimiz deney ornegindeki gibi ayni aslinda. dolayisiyla o deneyin sonucalari, sozum ona sonuclari, bir makale haline getirildigi zaman da bu sefer ortadaki sey "bilim" kisvesi altinda mesruiyet kazanmis oluyor ve deger atfedilmesi zorunlu bir hal aliyor. cunku o bir bilim artik. halbuki deneyin yansiz sartlari ortadan kaldirilmis, sonuclari tahrif edilmis, umulan sey ciksin diye zorlatilmis bir sey iken bu yapilan sey "bilim" kelime ile kullanildigi zaman akla eski bilimdeki "deney" kelimesini almaya hak kazaniyor. halbuki tamamen bir duzmece. bir pusu, bir abluka, bir kandirmaca, bir hacivat karagoz oyunu, bir aldatmacadan ote olmayan bir kurgu duzenegidir. fakat bu bir sekilde yine kendisi gibi pisliklerin basildigi bir dergide basildigi zaman rustunu ispatlamis oluyor ve o halti yiyen insan da o makale sayesinde biliminsani oluyor? halbuki neydi once? bir dolandirici!

    gecen gun haberi cikti, turkiye'de bir sarlatan, hakemligini yaptigi pacavrada -dergiyi incelemedim aslinda fakat o insanin hakem oldugu derginin de muteber bir dergi olmasi olasiligini dusuk goruyorum- kendisine gelen bir makaleyi once reddediyor, daha sonra da o reddedilen makaleyi oldugu gibi kopyalayip kendisi bir baska dergiye gonderiyor ve kabul ediliyor. daha sonra bu olay anlasildigi zaman da makele geri cekiliyor. retracted article derler bu makalelere camiada, geri cekilmis, cektirilmis makale iste. peki bu insana ne yapiliyor? hicbir sey. sadece basarisiz tesebbusuyle kaliyor. baska bir yaptimi yok. halbuki bu insanin bir canliyi oldurmesinden cok da hafif bir is yaptigini soyleyemem ben kendi saiklerime baktigim zaman. bunun gibi de daha niceleri var. durun bitmedi, daha kotusu de var! daha kotu ne olabilir ki? he? olur olur. daha kotusu, bir de bu gibi insanlarin yaptigi bilimi savunan kara cahiller var. "bilim" kelimesi nasil yukarida ornegini verdigimiz sahte kurmacayi bir anda bir "deney" haline donusmesini sagladiysa, bu kara cahiller de agizlarindan bilimi dusurmeyip kendilerine bir paye kazandirma pesindeler. fakat ayni neyzen teyfik'in:

    "ben sana bok demem,
    boklar duyar ar eder.
    bir zerren düşse boka,
    onu da mundar eder."

    dedigi gibi bu insanlarin agzindan dusmeyen bilim, bugun mundar olmus vaziyette. ekseriya sosyal medyada gordugunuz uzere herkes bir sekilde kendi sacmaliklarini savunmak icin bir bilimsel arguman pesinde. orada ne yazdigi da onemli degil, bilmem kimin arastirmasinda yazdigi uzere diye baslayip, makalenin belki icinde yazmayan seyleri dahi kendi fikrini savunmak icin kullanan, zaten makelenin de orijinalligi ayri bir muamma iken bir de boyle bir kirletici ortam olusmasina katki veren milyonlarca insan var bugun. nietzsche'nin "tanri oldu, onu biz oldurduk" demesi gibi bugun de aslinda bilim olmustur, bilimi olduren de tanriyi olduren ayni kisi ozunde. fakat insanlar cok mutlu, cunku bir gerizekali bile artik bugun bilimsel oldugu addedilen bir bulasik suyu ile kendisini savunabiliyor. bir nevi bir profesor ile tam olarak olmasa da asagi yukari iste idare eder bir pozisyona cikabiliyor. cunku argumanlarini hep bilime dayandiriyor. bilim nasil bilim? aha iste yukaridaki gibi intihalcilerin, uckagitcilarin yaptigi bilim. dedigim gibi sanmayin ki bunlar eser miktarda birkac ornek. bunlarin aksi asil eser miktarda. bugun gercek bilim yapilmiyor degil, yapiliyor hem de bu bilim duskunu insanlarin "ahahah hadi oradan, boyle bir sey bilimsel olarak mumkun degil" filan diyecekleri sekilde bilim yapiliyor bugun. peki bu neden karsimiza cikmiyor da boyle uyduruk, dandik isler bilim olarak karsimiza cikiyor? iste dananin kuyrugunun koptugu yere geliyoruz. yukarida iki tur bilim var demistim ya ikincisine geliyoruz iste.

    tarihte ornegi ibadullah, insanlar bilime karsi daima bir tavir takinmislardir. bilimden korkmuslardir. bilimin soylediklerini reddedmislerdir ve hatta aksi yonde aksiyon almislardir. dunya'nin yuvarlak oldugunu soyledigi zaman bruno yaktilar, bilmem kimi astilar. insanlar bilimi sevmez. cunku bilim aslinda ezber bozar, rahat bozar. insanlar da rahati bozuldugu zaman hayvanlasir ve o rahatini bozan sey neyse anlamadan dinlemeden onu yok etme egiliminde hareketler sergilerler. bugunun teknolojisinin geldigi nokta, bilimin actigi yolda ilerledikce yapilabileceklerin siniri neredeyse ortadan kalkti. fakat insanlar bu seyleri bilseler eger ortaligi ayaga kaldirirlar. bunun yerine bu surec cok dengeli sekilde kontrol ediliyor. birinci kontrol mekanizmasi yukaridaki gibi kabuk bir bilim olusturmakti. buna iste birinci bilim demis olduk bu yazi icerisinde. yani herkesin anlayabilecegi, cogu argumani da aslinda bir tur zirva olan bilim. angarya bilim. genel olarak nedir angarya bilim? kesiften ziyade isin kamyon kismini yapan bilimdir. ornek vermek gerekirse, mesela bir beton icin, yuksek dayanimli betonu icat etmek gercek bilim denebilecek bir sey iken, yuksek dayanimli betonun icine tel atalim, fiber malzeme atalim, yumarta aki dokelim gibi seyler angarya bilimdir. aslolan sey olmayan seyi kesfetmek ve/veya yapmaktir. benzer seyin kombinasyonlarini yapmak ise angarya bilim. orada yaratici nitelikte bir zihne ihtiyac yok daha cok calisacak hammal zihniyetine ihtiyac var.

    fakat bugun genetik alaninda ozellikle gelinen nokta o kadar urkutucu ki iste bu gibi seylerin buyuk kitleler tarafindan bir anda bilinir hale gelmesi cok tehlikeli. aslinda bu yavas yavas servis edilmeye baslandi. gecen gun bir reklamda gordum, sanirim bir netflix dizisi, hibrid bir tur yaratilmasindan bahsediyordu. cocugun boynuzlari filan vardi. bu da yine yanilmiyorsam bir filmden aslinda alinti. yani nasil 300 spartali ciktiktan sonra spartacuz dizisi cikti ya ayni suregen mantik.

    bugun bilim camiasinin elitleri ayni modernist donemdeki benzerleri, mevkidaslari, meslekdaslari gibi aslinda siradan halki cok iyi biliyorlar. o halk ortacag da -tabii ki ruhban sinifinin kendi sahibi oldugu erkleri korumak icin vedigi destegi de yadsimadan- insanlarin bu tur bilimle ugrasan insanlari, cadi bu, buyucu vs. ile katletmelerini unutmus degil. insanlarin aptalliginin ne kadar buyuk oldugunu ayni einstein'in sozlerindeki -iki seyin sonsuz oldugunu dusunuyorum, evren ve insanin aptalligi, fakat ilkinden emin degilim- gibi cok iyi biliyorlar. o yuzden iste bugun bu bilim diye yutturulan sacmaliklar debedebesini ortaya surup onlar kendi gercek bilimsel aksiyonlarini aliyorlar. ilginctir, bugun bilim universitelerde yapilmiyor artik. bugun gercek bilim sirketlerin ar-ge enstitulerinde, devlet fonlu ileri arastirmalar enstituleri gibi yerlerde yapiliyor. unviersitelerin bugun asil amaci bilim yapmak degil dunya ekonomisi icin gerekli is gucunu yetistirmek halini almistir. buna oxford, cambridge, harvard gibi okullar da dahil. fakat bu okullar asil bilimin yapildigi yerlerde ihtiyac duyulan angarya bilime yardime ederler. ancak belki bu universitelerin ozel arastirma enstituleri ya da laboratuvarlarinda belki cutting edge denen sinirdaki uctaki bilimsel arastirmalar yapilmaktadir. yoksa bugun bilmem ne muhendisligi bolumundeki doktora yapanlarin cogu siradan projelerin siradan islerini yaparlar. cok az bir kesim gercekten bilim ile ugrasiyor bugun. zaten o seyler de makale olarak basilmiyor cunku bunlarin yayinlanmasina yasak getiriliyor.

    dikkat ederseniz isin turkiye tarafina hic girmedim. ben su kadarini anlatayim size, bu dediklerimi dogrulayacak olanlar zaten olacaktir. bugun gercekten biraz bir isin ucundan yakalamis kurumsal sirketler, mezunlari tekrardan egitime aliyorlar. bizim universitelerimiz bati standartlarinda lise egitimi duzeyinde dahi egitimi veremiyor. cunku lisans egitimi aslinda o sirada dunya ekonomisinin ihtiyac duydugu is gucunu yetistirmek uzere oldugu oldugu icin o donemin bilgi dagarciginin verilmesi gerekir. bugun bizim universitelerimizin en guncel mufredati 30 yillik. o yuzden turkiye'de hangi unviersite olursa olsun, mezun olmakla cok fazla ovunulmemesi gereken bir sey. cunku o mezuniyet cok fazla bir sey katmayacak o kisiye. daima kisisel egitimin ve gelisimin onunu acik birakmak gerekiyor. bugun calisirken dahi yeni seyler ogrenmeyen insanlarin 10 yil sonrasinda islerine hala sahip olup olmayacaklari ciddi bir muammadir. umarim bu konuda da gerekli dikkati celbeedebilmisimdir.

    bu yukarida bahsettigimiz yalanci biliminsanlarini ayiklamak bizim gorevimiz. fakat bu gorev zor bir gorev. ote yandan nispeten daha kolay olan sey ise bu tur insanlarin yaptigi seye bilim diyen ve agzindan bilimi dusurmeyen put tapinicilarinin ipligini pazara cikarmak daha kolaydir. yeterli okumayi yapmamis birinin bilim hakkinda konusmasina kesinlikle deger verilmemelidir. "sen ne anlarsin bilimden avanak" denip gecilmelidir. bu belki onda bir hirs yaratir ve bir faydasi olur insanliga, eger bu tur reaksiyon gelistirmezse de bu lafi sik sik duymaya basladigi anda baska bir furyanin pesinde yerini alacaktir. bu aralar son 4-5 senedir bilim furyasi var. herkes bir bilimsellik pesinde, fakat neyin sahih neyin kurgu oldugunu dahi ayirt edemeyecek insanlari kandirmak -bilimle kandirmak yani- cok daha kolay oluyor tabii ki, ayni bugun turk siyasetindeki din ile kandirmanin baska bir versiyonu olarak dunya olceginde kullanilan bir tur silah olarak.
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap