9 entry daha
  • karakterlerin çok kolay kategorize edilebildiği bir film. ve ne yazık ki bu filmin vasatın altında olmasının tek sebebi de bu değil.hadi şu bahsettiğim kategorizasyonu bir irdeyelim:

    --- spoiler ---

    william: sürekli rol yapıyor,teatral konuşmalarla etkileyici olmaya çalışıyor. kendisinin de söylediği gibi bir başkası olmaya çalışarak kendini bulmaya çalışıyor. herşeyin bir anlamı olduğuna inanmak istiyor,çünkü ilgisiz ve babasız geçen bir çocukluğun ardından hayatının oldukça anlamsız olduğunu düşünüyor. bu yüzden ancak-herşeye gereğinden fazla da olsa- anlam yüklediği zaman,hayatının özel olmaya başlayacağını düşünüyor.

    bu anlam yükleme olayını da en fazla sarah üzerinde uyguluyor. o kadar ki,sarah ona ne kadar basit ve aptal olduğunu defalarca anlatmaya çalışsa dahi,william için onun bu uğurdaki her çabası,ona biraz daha anlam yükleyebilmek,onu süblimleştirmek için bahane oluyor. sarah aptalca şeyler için kavga çıkartıyor,william onun kesinlikle önemli bir sebebi olduğunu düşünüp,bu yüce varlığın(!) canını sıktığı için kendini suçluyor;sarah eski erkek arkadaşına ne kadar bağımlı ve güçsüz olduğu hikayesini anlatıyor,william "oh tanrım,ne kadar da özel. nasıl da kıymetini bilememişler,ne kadar iyi yargılıyor kendini,kesinlikle hayatı çözmüş olmalı benim sevgilim" diye düşünüyor... örnekleri çoğaltmak,filmi izleyen sizlere haksızlık olacağından en iyisi kısa kesmek,sanırım işaret etmek istediğim noktayı gördünüz.

    yine de özetleyecek olursak william'ın,herhangi bir kızdan farklı olmayan sarah'ı önce gözünde kendisinin bile dokunmaya korkacağı bir yüksekliğe koyduğunu,buna karşılık sarah'ta ortalama bir insanın bu kadar ilgiye karşı tavan yapan egosunun verdiği "tamam beni çok seviyor ama biraz kendi başıma kalmalıyım,önemli olan benim mutlu olmam vs. vs." motivasyonlu,aşırı dominasyon sonrası gelen küçümseme ve uzaklaşma/uzaklaştırma güdülerini görüyoruz. en sonunda da bu,tanrılaştırdığı insan tarafından uzaklaştırılan özenti yetim'in,önce giderek kendini küçültüp en alt mertebeye getirmesini,sonra da giderek akıl sağlığını yitirme aşamasına gelmesini izliyoruz.

    sarah:bu tanrılaştırılan kız,kurban rolünü çok güzel oynuyor. ayrılıklar sonrası sağa sola,eski erkek arkadaşının kendisini ne kadar rahatsız ettiğini anlatıp yakınan,ama aynı zamanda bundan sapıkça bir zevk duyan insanlardan. eski kalp kırıklığının,temel olarak sadist ve bağımlı kişilik bozukluğu olan iki bireyin birlikteliği olan eski ilişkisinin,acısını şimdi eline geçirdiği çocuktan,william'dan çıkarıyor. aslında aynı zamanda çok şanslı,bir bar sandalyesinde,dibe vurmuş,bilmediği şehirde ilk gecesini yaşayan ve bir kadeh şarap içen bu kıza birden talih kuşu konuyor. kendine güvenini tazeleyecek,egosu için sıçrama tahtası olacak bir oyuncağı oluyor o bar sandalyesinde oturduğu geceden sonra. hatta belki hikayenin sonunda ünlü oluyor,müzik kariyerinde başarılı dahi oluyor olabilir.(bkz: lisa loeb)

    "bana o kadar değer verseydin,beni anlamaya çalışırdın." ne kadar küstahça! anlaşılmamak için herşeyi yaparken,bir hafta önce evlenmek için ikna etmeye çalıştığı adamı bir hafta sonra herşeyin çok hızlı gittiği,bir birey olmak istediği-bir çiftin parçası değil- bahanesiyle terkederken sarfettiği cümle sarah'ın verilen aşırı değer karşısında kapıldığı tanrı kompleksinin bir kanıtı adeta.

    --- spoiler ---

    filmi çok beğendiğimi söyleyemem. babayla oğulun yarım kalan hikayesinin filmin sonunda tatmin edici birşekilde bağlanmadığı göze batıyor. sonda,baba-oğulun tekrar buluşması oldukça üstünkörü ve özensizken,sarah ve william'ın giderek felakete dönen ilişkileri,wiliam'ın sonu gelmez geri dönme teşebbüsleri ve sarah'ın tutarsızlıkları çok uzatılmış. özellikle mark webber'in oyunculuğu çok abartılı ve teatral. izlerken,birinin hayatını değil de birinin kendi hayatını oynamasını izliyormuş hissine kapılıyor insan. öte yandan catalina sandino moreno'nun ise ağır aksanı kendini çok belli ediyor. hispanik kökenli bir amerikalıyı canlandırması gerekirken aksanı ve karakterinin aitsizliği amerika'yı ziyaret etmeye gelen ispanyol bir turist havası veriyor. sözün özü ethan hawke hayranlığımdan ötürü çok sevmek,benimsemek istedim bu filmi,hatta güzel başladı film ama ne yazık ki film bittiğinde sevmedim,sevemedim...
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap