• seksenli yılların sonudur. kentleriyle ilgili ortak gelecek beklentileri olan bir grup akşehirli genç, başlangıcı çocukluk yıllarına uzanan bir ütopyayı hayata geçirmeye karar verirler.hemşehrileri tarık buğra’nın “ insan hep kaybeder. kaybetmemenin bir yolu da kaçmaktır. ben akşehir’i kaçarak korudum. gittim ve kaybettim.” dediği yerden alırlar sözü ve dünyaya oradan merhaba dedikleri; suyuna, havasına, toprağına benzedikleri akşehir’de yeni bir toplumsal marka yaratma süreci de böylece başlar. önce amatör bir heyecanla “ 2000 yesod” çıkar sahneye. yani 2000 yılında ev sahibi olmayı düşünenler. sayıları 16’ya ulaşan bu genç adamların gittikçe temellenen idealleri çekim merkezi olmaya başlar. öylesine ki bir batı trakyalı bir türk olan turhan emin’den ordulu kani arslan’a kadar akşehirli olmayan kimi insanlar da “ orda bir şehir var uzakta o şehir bizim şehrimizdir” düşüncesiyle gruba katılırlar. aylık mütevazı ödentilerin toplamı arttıkça ortak heyecan da artar. ne var ki geçen yıllar hedeflenen yılda her birisinin ayrı bir ev sahibi olma hedefinden onları uzaklaştırmaya başlar. bir an önce daha somut bir şeyler yapılmalıdır. işte tam o yıllarda cengiz bektaş’la yollar kesişir. kendisi akşehir evleri üzerine çalışma yapmak için geldiğinde 2000 yesod’lular çocukluklarının geçtiği evleri bir de onun gözüyle incelerler. görürler ki düşler ertelenmeden eski bir akşehir evi satın alınarak ortak bir mekan hemen yaratılabilir. harıl harıl akşehir’in eski sokaklarında satılık ev ilanlarına odaklanılır. nihayet 1894 yılında makedonya göçmeni bir kereste tüccarı tarafından ermeni inşaat ustası rupen’e yaptırılan iki katlı dokuz odalı şimdiki akşehir evi bulunur. elde avuçta ne varsa bir araya getirilir, yetmeyeni borçlanılır ve 1991 yılında ev satın alınır. grup için de, akşehir için de yeni bir dönemin ayak sesleri daha fazla duyulur olmuştur. bir yandan acemisi olunan restorasyon işleri için yöntem ve malzeme arayışına girilirken bir yandan da uzun toplantılarla evin kullanım işlevleri belirlenir. özellikle de daha işin en başında akşehirlilerle evde seri toplantılar yapılır. şüpheci bakışlar zamanla yerini sempati ve desteğe bırakır. zaten her şey de akşehirlilerin gözü önünde gerçekleşir. akşehirli ustalarla oturulur konuşulur, unutulanlar hatırlanır, bilinmeyenler birlikte öğrenilir. çoğu usta ya piyasanın çok altında ya da para bile almadan çalışır. bir ev yavaş yavaş akşehir’in evi olmaktadır. ve bir türkü yakarcasına “ akşehir evi” anonimleşiverir. 16 kişinin kişisel ve maddi katkılarına yüzlerce akşehirlinin müthiş coşkusu eklenmiştir. halk bir kez güvenmiştir. restorasyon şekillenmeye başlayınca akşehirliler düğün mübarekesine gelircesine eski yaşamlarına dair çatı aralarına kaldırdıkları eşyaları tekrar gün yüzüne çıkarırlar. ev kendiliğinden akşehir’in ilk ve sivil etnoğrafya müzesine dönüşüvermiştir. hele o hafızalardan hiç çıkmayan 1994 yılının 12 haziran günü. izdihama varan kalabalığın huzurunda 16 genç insan akşehir evi’ni, analarının ak sütü kadar helal ettiklerini söylerler. ev açıldıktan sonra uzun yıllar görülmedik bir ziyaretçi akınına uğrar. akşehirliler artık kendilerinin olan o evi gezerken biraz hayranlıkla daha da çok özlemle bakarlar sergilenen mangal, radyo, eski fotoğraf vb yüzlerce eşyaya. dışarıdan gelen misafirlerini nasreddin hoca türbesi’nden sonra gururla getirirler akşehir evi’ ne. herhangi bir ücret ödemeden girebildikleri, içtikleri çayın kahvenin karşılığında gönüllerinden ne koparsa n. hoca’nın doğuran kazanına attıkları türkiye’nin en ilginç müzesi doğmaktadır “dünyanın ortasında”. bu oluşum çok geçmeden ulusal basının da ilgisini çeker. akşehir, uzun yıllardan sonra ilk defa ülke gündemi ile buluşan bir hareketi başarmıştır. ancak sevinç uzun sürmez. bir yıl arayla 16 gençten ikisi, ordulu kani arslan ve doğan sayın trafik canavarına kurban giderler. sineler düşmüştür ama “ölürse ten ölür, canlar ölesi değil” diyen yunus’tan alınan ilhamla anılarını yaşatmak için kollar sıvanır. kani arslan adına konulan dostluk ödülü ordu ve akşehir arasındaki gönül köprüsünü 10 yılı aşkın süredir hep açık tutar. doğan sayın adına aksev kurulduktan sonra verilmeye başlanan burs ile mezun olan gençler ise ülkenin çeşitli yerlerinde hizmet vermeye başlarlar. bütün bunlar olurken ilk ödül de 1996 yılında gelir. tarihi türk evlerini koruma derneği akşehir evi’ni 1996 yılında ulusal restorasyon ödülüne layık bulur. ödül töreninde grubun prof.dr. metin sözen ile tanışması ise çekül vakfının akşehir’e bu güne dek süren ilgisinin başlangıcı olur. yoğun ve heyecan dolu geçen yılların ardından akıllara bir soru düşer. akşehir evi, bunca birikim yıllar sonra ne olacaktır. düşünülür taşınılır, vakıf çatısında karar kılınır. ev zaten çoktandır yalnız 16 kişinin olmaktan çıkmıştır ama bunun adı konulmalıdır. sonrasında aksev mütevellisi de olacak olan prof. dr. ercan artan ile yoğun bir ön hazırlığın sonucunda akşehir, kültür, sağlık ve eğitim vakfının senet taslağı ortaya çıkar. pal sokağının çocukları artık büyümüş mütevelli olmuşlardır. onlarla birlikte 25 akşehirli de maddi katkıda bulunarak toplam 41 kurucu mütevelli 22 mart 1997 günü akşehir evi’nde noter huzurunda vakıf senedini imzalayarak aksev’in kuruluş sürecini başlatırlar. artık hedef büyümüş ve vakıf senedinde belirtildiği üzere “akşehir’in yer küre üzerinde oluştuğu günden, dünyanın yok olacağı güne kadar, bu toprakların altında ve üstünde mevcut tüm doğal, kültürel tarihi değerleri araştırmak, tanıtmak, zenginleştirerek yaşatırken geleceğe aktarmak; bu coğrafyada yaşayanların sevgi ve dostluk içerisinde sağlıklı mutlu bir yaşam sürmelerini sağlamak” olmuştur. uzunca bir hukuki süreçten sonra 13.06.1998 günü aksev’in senedi resmi gazetede ilan edilerek kuruluş tamamlanır. aynı yılın ekim ayında cumhuriyetimizin 75. yıl coşkusuna akşehir toplumsal hayatında aksev’in her görüş ve düşünceden insanları bir araya getirerek olmaz denileni başarmış olmasının sevinci de eklenir. o günlerde amatör bir heyecanla işletilen akşehir evi ile kiralık bir işyerinde faaliyet gösteren vakıf merkezinden bugün itibariyle vakfın iştirakçısı olduğu şirket tarafından profesyonelce işletilen akşehir evinden ulu camii caddesinde mülkiyeti vakfa ait olan ve restore edilerek kullanılan tarihi idare binasına, hediyelik eşya büfesinden her gün 200’e yakın yoksul insanın sıcak yemek alabildiği aşevine kadar geçen 10 yıl içinde aksev her türlü zorluğa karşın akşehir’de bir marka olmayı başarır. kuruluşundan bu güne geçen 10 yılda burs alan öğrenci sayısı 500’e yaklaşırken ilaçtan yiyeceğe, yakacaktan giyime ihtiyacı giderilen insanların sayısı da onbinler ile ifade edilir olur. kurucu yönetim kurulundan bu güne kadar dört ayrı yönetim kurulunun görev aldığı aksev ailesi osman nihat özer’in vefatı ile hayatın en yalın gerçeği olan ölümle yeniden karşılaşırken vakfa sonradan katılan 5 yeni mütevelli ile daha da güçlenir. aksev ;akşehir toplumsal hayatının son on yılına damgasını vururken kısa sürede marka olmuş bir sivil toplum örgütü olarak “umut işığı engelliler moral ve eğitim merkezi”, “n. hoca’nın kavuğu altında hemşehri buluşması”, “dünyanın ortası ölçüm cetveli”, “yöresel yemek yarışması ve tarifesi bende kitabı”, “sokak basketbolu ve satranç turnuvaları”,“geleneksel ramazan çadırları”, “geçmişten günümüze akşehir fotoğraf sergileri” gibi özgün projeleri hayata geçirir.bir grup insanın çocukluk yıllarında başlayan ortak idealleri kentlerinin ortak vicdanında kabul görünce nelerin yapılabileceğini gösteren aksev kadar az örnek bulunur .daha da önemlisi aksev’in kuruluşundan bugüne kadar gelinen süreçte başlangıçtaki amatör birlikteliğin katbekat aşılarak kurumsallaşma yönünde ciddi yol alınmış olmasıdır. 1998 yılındaki kurucu yönetim kurulundan bugüne dört ayrı vakıf başkanı yönetiminde mütevellilerin yarısından fazlası görev alırlar. kamuoyunun gözü önünde gerçekleşen bu özgün sürecin tüm evrelerini dilim döndüğünce bu andaç aracılığıyla sizlerle paylaşmak istedim. sürecin ilk düşünce tohumlarının beyinlerimize düştüğü günden bugüne kadar geçirilen aşamaları düşündükçe verilen emeklerin zerresinin dahi boşa gitmediğini sevinerek görmekteyim. yaradanın rızasını kazanmak için vakfedilen mal ve hakların idaresinde görev alan yönetim kurulları ile birlikte vakıf çalışanlarından dilerim ki yaradan da razıdır.her bir mütevellinin imkanları ölçüsünde yapabildiği hayırlardan farklı olarak aksev, onların iradeleri doğrultusunda dünya döndükçe hayıra aracılık edecektir.bir yandan akşehir toplumsal yaşamının önde gelen markalarından biri olur iken diğer yandan da hayır sahibi ile ihtiyaçlıyı buluşturan güvenilir adres olma özeliği aksev’ i daha kuruluşunun onuncu yılında beslenen ümitlere layık hale getirmiştir.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap