4023 entry daha
  • 4 korucunun kendi köylerinde şehit edilmesi üzerine bir saat içinde olay yerine intikal ediyoruz. yollar tutulmuş durumda, biz oraya ulaşana kadar geçen sürede bir çanağın içindeki olay yerinden çok fazla uzaklaşmaları mümkün değil. ya köyü çevreleyen sarp kayalık alanda bir sığınaktalar ya da köyün içinde bir evde gizleniyorlar. araçla orayı terk etme ihtimali gelebilir akla ama zaten bölgeye gelen giden yollarda uzun süredir birçok kontrol noktamız var. köyün mazisinde 4 sene önce askerlere evlerden ateş açmak da varmış, bu bilgi bize kendimizi iyice diken üstünde hissettiriyor. evlerden ateş gelse karşılık verme konusunda kendimden emin değilim. o andaki hissiyatımı net olarak hatırlıyorum. inşallah evlerden ateş açılmaz diyordum. 90 kişi civarındayız. 30 kişi kadarı köy içinde. kalanı 700 metre kadar yukarıdaki dağlık ve kayalık alanda. 70 yaşlarında bir kadın bir evi ve altındaki ahırı işaret ediyor. türkçesi çok az. rahmetli müslüm var urfalı. o çeviriyor. kadın "apocular bu evde" diyor. bir tuhaflık var. kadının işaret ettiği ev köydeki korucu ailelerden birine ait. yani bu durumda ilk bakışta ya ihbar asılsız ya korucular hain diye düşünüyoruz. biz bu belirsizlik içindeyken yukarıdaki tepelik alanda bir çatışma başlıyor. köyün içinde mevzi alıyoruz. dışarıya çıksak sadece bir kişi bile yukarıdan hepimizi vurabilir bir dakika içinde. çatışmalar şiddetlenerek 40 dakika kadar devam ediyor. normalde tim kolay kolay bölünmez ama o gün öyle icap ediyor ve bizim timden 2 kişi köydeyiz, 3 kişi yukarıda. yukarıdan 4 tane sedyenin indiğini görüyoruz. içimiz yanıyor... erdinç üsteğmen, mehmet astsubay ve arkadaşlarımız serkan ile cihan yaralı. nefes aldıklarını görmek istiyoruz ve yanlarına gidiyoruz. erdinç üsteğmen maalesef başından yaralı ve çok kan kaybetmiş. mehmet astsubay köprücük kemiğinden vurulmuş. serkan ve cihan'da şarapnel parçaları var ama çok kötü görünmüyorlar.
    evlerden birinden bir kadın çıkıyor, komutana hemşire olduğunu ve yardım edebileceğini söylüyor. bizim içimizde de sıhhiyeciler, yani sağlıkçılar var. hemen ilk müdahaleler ediliyor ve hastaneye sevkler başlıyor. bu arada tek tük de olsa çatışmalar devam ediyor yukarıda.
    gösterilen o eve doğru giderken korktuğum başıma geliyor ve bir anda ateş açıyorlar, yavuz uzmanı oracıkta şehit veriyoruz. evin avlu duvarını siper etmişiz kendimize. komutan "sadece görerek ateş edin diyor. hava kararmak üzere, yavuz uzmanın cesedi 5 metre gerimizde. yüzbaşı yanına sadece 2 astsubay alıp evin arka tarafına doğru ilerliyor. içeride bize ateş açan 4 kişi var. bu dörtlüden ikisini vuruyoruz. sonra komutanın gittiği yerden bir patlama sesi geliyor. başımızdaki astsubayla gözgöze geliyoruz, "sakin ol, korkma" dercesine bir işaret yapıyor eliyle. daha önce en yakın sıcak temasım dağda 100 metre civarıydı. burda 7-8 metreden çatışıyoruz. bu normalde bizim tercih edeceğimiz bir çatışma şekli değil. bu özel harekatın yapabileceği bir iş. gerçi komutanlarımızdan özel harekat eğitimi alanlar da var ama biz sıradan askeriz. bir anda üzerimize ateş açılınca mecbur kaldık çatışmaya, olan bu... yarı kerpiç duvar dibinde 12-13 kişiyiz. duvarın bir kısmı açılan ateşten dolayı yer yer hasar almış. duvarın daha sağlam yerlerine doğru geçiyoruz. iki taraf da görerek atıyor, rastgele tarama gibi bir durum yok... önce içeriden iki ya da üç el silah sesi geliyor sonra da içeriden salih başçavuşun bize doğru "beyler sakin, tamam" diye seslendiğini duyuyoruz. on saniye içinde ağlama sesleri bağırış çağırış sesleri duyuyoruz. o ev gerçekten de korucu bir aileye aitmiş fakat teröristler evi ele geçirmişler. evde 35 yaşlarında bir kadın, iki ya da üç çocuk, iki kadın iki erkek terörist varmış birkaç saattir. kadına ve çocuklara zarar gelmiyor, teröristler ölü... çatışma anında duyduğumuz patlama tuzaklanmış bir mekanizmanın fark edilip kontrollü bir şekilde patlatılmasından dolayıymış... yavuz uzman hala yerde... gözleri açık. şehitler ya da bazı ölüler anlatılırken yüzlerinde bir gülümseme olduğu anlatılır, ben onun en iyi ihtimalle abartı olduğunu düşünüyordum, abartı ya da yalan olmadığını orada anladım. buradan gülerek gittin yavuz, gittiğin yerde de hep gül, hakkım varsa helal olsun... gelen emirle birlikte şehidimizi bir zırhlı araca koyup en yakın helikopter pistine gönderdik.
    yukarıdaki çatışma alanına köyden çıkmamız çok riskliydi. hava da kararıyordu. yukarıdakilerle konuştuk, terörist telsizine girmişler ve 300 kişilik bir grubun bölgeye yanaştığını duymuşlar. bu haber teröristlerin telsizlerine girildiğini anlamaları sonucu bizi yanıltıp korkutmak için söyledikleri bir şey de olabilirdi,doğru da olabilirdi. zırhlı araçlarla 35 km kadar gidip o tepeye en güvenli yerden yaklaşacaktık. en son ineceğimiz alan ise oraya 4 km civarıydı...

    yaklaşık bir saat sonra araçlardan indik. indiğimizde 7-8 tane sikorskinin bölgeyi taradığını fakat inemediğini öğrendik. yukarıda 20 kişi olduğu tahmin edilen bir terörist grubu ve 60-65 asker vardı. yaralılar ve onları indirenleri düşününce 50-55 kişi kalmış olmalılardı. bir buçuk saatlik bir yürüyüşün ardından kuş uçumu 4 km kadar olan yolu katedip bizimkilere ulaştık. 85 kişi kadar olmuştuk. aslında sayısal üstünlük bizdeydi ama arazi şartlarından ve konumlanmalarından dolayı onlar çok daha avantajlıydı. çünkü hakim tepelerde keskin nişancılar vardı. ali astsubay 4 ya da 5 yer gösterdi. keskin nişancılardan biri gösterilen yerlerdeydi. gösterilen diğer yerler ise askeri tecrübelerin verdiği histi ve doğruydu. böyle bir durumda keskin nişancıları vuramazsan teker teker indirir yukarıdan. yukarıda olan yaşıyorsa ve cephanesi varsa kazanır çoğu zaman... hal böyle olunca çıkamıyoruz. 85 kişi toplu bir halde değiliz, toplu olsak zaten geçmiş olsun. karanlıkta çatışmaya girsek silahların alevinden yerimiz belli olur, tepemizde keskin nişancılar var. aynı bölgede gündüz çatışan askerin karanlıkta çatışmak istememe sebebi bu yüzden. en stratjik hata yerimizi belli etmek olur. buz gibi kayaların arasına parça parça saklanmış 85 asker, en tecrübelisi bölgede 15 aylık asker, en tecrübesizi birkaç gün önce gelmiş. üstelik üst bölge emniyeti alınmamış. kafayı çıkartınca vurulma ihtimalimiz var.
    ali astsubay'a yanaşıyorum, birkaç saat önce aşağıda sedyede gördüğüm kişileri kastederek "yaralılardan haber var mı komutanım?" diyorum. "yok yaralımız filan nerden çıkardın yaralı maralı?" diyor. isim isim sayıyorum... "bunları şimdi bilmenin sana ne faydası var?" diyor. "komutanım aklım onlarda kaldı" diyorum. "çocuklar ters taraftaydı göremedim. yaraları kafadan değilmiş onu biliyorum, detay bilmiyorum ama sanırım iyiler, erdinç üsteğmen ve mehmet astsubayın durumu biraz daha ağırdı ama emin ol bilmiyorum" diyor...
    ali astsubayın belirlediği noktaları vurmak lazım. gün aydınlanana kadar keskin nişancılardan kurtulamazsak işimiz zor. bulundukları yerler en tepelerdeki sarp, sivri kayalıklardaki oyuklar... gece yerimiz belli olur diye atamıyoruz ama gündüz de pek şansımız yok. bütün şartlar aleyhimize. güç dengesi olarak biz daha güçlüyüz ama arazideki konumları ibreyi onlardan yana çeviriyor.
    tugaydan hava desteği istiyoruz ama hava muhalefeti nedeniyle havalanamadıklarını söylüyorlar. daha kötü havalarda uçabildiklerini görmüş olmamız moralimizi bozuyor.
    birliğe yeni katılan tecrübesiz askerleri üst devreler yanlarına alıyor birer ikişer.
    hazırlıksız yakalanıyoruz. keşif ve plan yapmadan aniden operasyona çıkmak canımızı çok yakacak gibi duruyor... 2 tane havan topumuz var, kurup ateşlemek için 4'er kişi lazım. üstelik havan topunda nişan almak yok. koordinatları doğru hesaplarsan vuruyorsun hedefi. ve havan ekibi havanın kullanım şeklinden dolayı olduğu gibi açık hedef.
    gece saat 2 civarı üzerimizde bir işaret fişeği beliriyor ve biliyoruz ki kısa süre sonra her yer aydınlanacak. en yakın terörist mevzileri 300 metre civarı. biz açığa çıkıyoruz ama teröristler de açığa çıkıyor... kayaların arasında olduğumuz için görünmeme ihtimalimiz de var ama mevzilendiğimiz yerde bizi görmeleri şart değil. derken bulunduğumuz bölge havan ve roket atışlarıyla dövülüyor. yüksek yerlerde konuşlandığını düşündüğümüz keskin nişancılar da aralıklarla ateş ediyorlar. 1.5 dakika kadar etraf aydınlık kalacak tabii yeni bir işaret fişeği atmazlarsa. mevzilerden çıkmadan ateş etmeye gayret ediyoruz. ali astsubay roketatarı omuzlamış ama arkasındakileri ve çevresindekileri bölgeden uzaklaştıramadığı için atış riskli ama çare de yok. en büyük risk kendisinde. 3 roketatar daha hazır, ışık varken yer tespiti yapıp aydınlatma etkisini yitirince belirlenen yerlere atış gerçekleşiyor... onlar da karşılık veriyorlar. direkt isabet alan yok ama şarapnel parçaları ve patlamaların etkisiyle sağa sola fırlayan taş parçaları ciddi yaralanmalara sebep oluyor bizimkilerde. üzerimize doğru tek sıra halinde gelen bir grup var, ben grubu ilk karşılayacak olan taraftayım ama komutan ısrarla yerimizi belli etmememizi istiyor. yani ateş açmayacağız... el bombalarını hazırda tutuyoruz.
    2 dakika sonra megafonla anons geçiyorlar...
    "t.c askeri, teslim olun! canlarınıza zarar verilmeyecek! komutanınız yaralı halde ele geçirildi, direnmeyin" diyorlar. aramız 150 metreye kadar düşmüş. sesimizi çıkarmayıp biraz daha yaklaşmalarını bekliyoruz. aramız 40 metre civarına düşünce mevzilerden el bombalarıyla karşılık veriyoruz ve ardından ele geçirildiği iddia edilen bölük komutanı telsizde anons geçiyor. "yaralı ya da esir değilim, evlatlarımın başındayım! endişe etmeyin! özel kuvvetlerimiz de aramıza katılmaya başladı, etraflarını sarıyoruz."
    bu anons operasyon alanındaki 7-8 telsiz aracılığıyla herkese ulaşıyor. eğer teröristler dinliyorsa onlara da moral bozukluğu oluyor. mevzi aldığımız yerlerden çıkmış değiliz hâlâ. 40-50 metre ötede el bombalarının tesiriyle inleyen bir terörist var... bir yandan da ters bir duruma karşı onu izliyoruz.
    hava hala zifiri karanlık. bir anda gök gürlüyor sanmamla komutanın "heeeyyyttt bee" demesi bir oluyor. 10-15 saniye sonra keskin nişancıların tepelerine f-16'lar bomba yağdırıyor... operasyon esnasında hemen hemen her şey çok aniden olur. yine öyle oluyor.
    uçakları göremiyoruz ama vurdukları yerleri görüyoruz. hava destekli operasyonlara da katılmıştım ama ben hep helikopter görmüştüm. savaş uçaklarıyla desteklenen ilk operasyonumdu. termal kameralar yine görüntü almaya başlıyor tedbir amaçlı. hiçbir hareket yok. komutan günün aydınlanmasıyla harekete geçeceğimizi söylüyor. üzerimize bir buçuk saat kadar önce açılan ateşte yaralanan arkadaşlarımız var ama yaralar şarapnel ve kopan taş parçalarından kaynaklı. zaten herkes kayalıkların arasında olduğundan yaralar hayati tehlike taşımıyor. kurşun yarası olmadıktan sonra çok da dert değil. geceki operasyondan 17 yaralımız var. gün aydınlanınca tedbirli bir şekilde son kontrolleri yapıyoruz. inlerine çekilen teröristlere teslim ol çağrısı yapılıyor ama içimizden de "inşallah teslim olan olmaz" diye geçiriyoruz. terörist teslim almak zorumuza gidiyor çünkü. devletin şefkat eli filan diyorlar ama olmaz olsun öyle şefkat. bizi öldüremediği ya da kaçamadığı için teslim olan eli kanlı teröriste uygulanması emredilen bu prosedürden hiçbirimiz hoşnut değiliz. bir mağara ağzına yaklaştığımız sırada içeride kendilerini patlatan 2 terörist ile birlikte 17 leş sayıyoruz...
    birliğe ulaştığımızda yaralı askerlerimizin durumlarını soruşturuyoruz. gece erdinç üsteğmenin şehit olduğunu öğreniyoruz... mehmet astsubay kurtuluyor fakat birliğe geri dönüp görev alması 4-5 ayı buluyor. arkadaşlarımız birkaç hafta sonra aramıza katılıyor...

    bu operasyondan sonra bu operasyonu planlayan daha doğrusu planlayamayan herkes görevden alınıyor fakat detay vermeyeceğim.
    bu kadar bilinse yeter...
235 entry daha
hesabın var mı? giriş yap