24 entry daha
  • --- spoiler ---

    hitchcock filmografisinde biraz arada kalmış bir görüntü çizen bu klasik, ilk izlediğimden beri, sinematografisinin gücünden (sınırlı mekanda kotarılan üst seviyedeki gerilim, mükemmel kamera açıları) bağımsız olarak şahsımı çok etkilemiştir. konu, onca kara roman/film göz önünde tutulursa 1954 için bile çok klişe; plot twistler desen hitchcock için çok da zor/yeni sayılmaz ama filmde öyle bir duygu var ki, tarif edebileceğimden bile şüpheliyim.
    bir kere, ray milland'ın duygusal olmayan (unutmayınız efendiler öfke de duygudur) tepkisi sıradan adam için alışılmadık olmasına rağmen tam da eşine ilgisiz, içten pazarlıklı ve kurnaz bir kocanın vereceği cinsten. ama bu tepkinin kadında yarattığı izlenim çok enteresan: filmin neredeyse başında, grace kelly sevgilisine şantaj olayından bahsederken ayrılmaları gerektiğini ima eder ve ilişkilerini kocasına anlatmayı düşünen adamı "anlamıyorsun, tony artık değişti. bana karşı çok daha iyi" diyerek durdurmaya çalışır. seyirci anlar ki grace kelly'nin kafası karışıktır ve kocasınının değerini anlayarak, onu aldatarak işlediği günahtan -bilinmeyen şantajcı sayesinde de olsa- dönmek niyetindedir.
    aldatılan insanın yapabileceklerini, ahlaki motivasyonlar ve duruma göre değişebilecek bazı zorunlu tepkileri sabit kabul ederek (ceteris paribus) görmeye çalışalım: ray milland başlangıçta duygusal bir tepki gösterip de dahiyane cinayet planını hazırlamasaydı muhtemel iki sonuçla karşılacaktı: ya karısı pişman olup onu affetmesi için adama yalvaracaktı (yani kadını kazanacaktı) ya da üzgün olduğunu belirtip sevgilisinin kollarına koşacaktı (yani kadını kaybedecekti). öte yandan, olayı görmezden gelseydi ama cinayet planını da hazırlamasaydı, hiç ağlama-sızlanma olmadan yine aynı sonuçlardan birisiyle karşılaşacaktı.
    sonucu şansa bırakmak yerine kadını kaybetmeyi seçmesi, yukarıda sabit kabul ettiğimiz güdülerden herhangi bir tanesinin işlemesiyle bile çok normal. cinayet motivasyonu olmadığı izlenimini bırakmak için durumu bilmezden gelmesi ve yaptığı mükemmel planla eşgüdümlü işleyecek adımları atması da gayet kabul edilebilir. gel gör ki, grace kelly'nin bu sahte adamı beğenmeye başlaması ve belki de baştan beri stilize soğukkanlılığının yol açtığı bir ötekileştirmenin kurbanı olan ray milland'ın -en azından dönem seyircisinin gözünde- "eşini seven tutkulu adam"dan "pişman karısını öldürtmeyi düşünen şerefsizin teki" haline gelmesi hiçbir aşk/suç hikayesinde olamayacak kadar ironiye bulanmış durumda. tam da bu yüzden, hitchcock sineması, muhtelif gerilim öğelerinin hemen hepsinden birer tutam barındıran ama parçaları toplayan çatıdan yoksun çağdaş muadillerinin çok ötesinde.

    --- spoiler ---
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap