5 entry daha
  • cemal'in iç konuşmaları/ııı

    ben mi konuşuyorum -cemal mi-
    tanrının taşları mı konuşan
    birbirine geçmiş sımsıkı
    yollar boyunca uzayan uzayan.

    kurtuluş'tan çok uzaklardayım
    birbirimizden çok uzaklardayız
    çok yakınız birbirimize -tekdüze günler-
    ester parmaklarını geçirmiş kalbine
    yeşim taşlı iğnesini yoklar gibi
    -sıkıştırılmış bir sandviç sesi-
    sürekli anneme bakıyor
    annemse bir elinde rakı kadehi
    ötekinde kâğıtlar
    oyun kâğıtları
    teyzeme bakıyor sürekli
    teyzemse yaratılmakta olan bir anıya benziyor
    bakışları anlamsız
    gölgeli
    kendine bakıyor olmalı
    ne tuhaf, herkes bir yerlere bakıyor
    hiç kımıldamadan
    bir ışık parçası düşüyor annemin yüzüne
    arada kovmak için elini sallıyor yalnız

    -dalgınlık, başka değil-
    neyi bitiriyoruz, neyi başlatıyoruz
    neyi bekliyoruz, bilmem ki
    kapı mı çalınıyor ne -gidip açıyorum-
    kimse yok
    peki
    nasıl karşılanır yok olan bir şey
    karşılıyorum
    birlikte salona geçiyoruz.
    oturuyoruz karşı karşıya
    yok olan şeyle ikimiz
    sarı koltuğa çöküyor o -her şey sarı zaten-
    ben kahverengi koltuğa oturuyorum -her şey kahverengi-
    kimse görmüyor bizi
    göremezler ki
    uçup uçup konuyoruz yerlerimize
    bir konfeti demetinden kopmuş gibi
    düşlerimizden .saçılmış gibi
    iyi eğleniyoruz yok olan şeyle ikimiz
    sigarasını yakıyor o
    iyi, yaksın
    bardağına cin koyuyorum
    ağır ağır içiyor
    her şeyin tersini taşıyor yüzü -sanki-
    ve taşırıyor
    -bir şair de olabilir, bir ermiş de-
    yürüyor pencereye doğru
    geri dönüyor
    birden
    çaydanlıktan ayaklarıma dökülen
    kaynar suyun acısını geri getiriyorum
    ve öperken dudağımı kanatan balığı
    ve hemen unutuyorum
    ben unutur unutmaz
    gümüşle altın karışımı bir tramvay geçiyor caddeden
    pırlanta kolyeler açıyor ağaçlarda
    şehrayinler dönüyor katlarında beynimin
    ışıklar ışıklar içinde atlıkarıncalar
    anlıyorum
    gezintiye çıkmış mutluluk o
    o, yok olan şey
    büyüyünce bulacak
    büyüyünce sevecek beni
    yeniden çalınıyor kapının zili
    açıyorum
    sık sık çalıyor
    açıyorum açıyorum
    bembeyaz bir alan oluyor mutluluk
    bembeyaz bir kalabalık
    gittikçe uzaklaşıyor annemle teyzem
    iki tek nokta gibi
    kalıncaya dek.

    bağırıyorum bağırıyorum
    beyaz çimenler, beyaz çimenler!
    yok oluyor düş
    yok oluyor sanrı.

    ikaros'um ben
    kimse artık beni görmüyor.

    edip cansever
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap