11 entry daha
  • aslında patolojik seviyeye varmadığında her an ve her ortamda karşımıza çıkacak bir savunma mekanizmasından ibarettir. başta suçu kabullenme ve kendini haklı olarak savunma kavramlarının çok farklı durumlar olduğunu kabul etmek gerekir doğru bir ayrım yapabilmemiz için bu konuda.
    bilindiği gibi ego, tamamen sanal ve felsefi olarak nitelendirilebilecek üst yapıya ait erdem, dürüstlük, suç sorumluluğu gibi duygulardan bağımsız ve alabildiğine bencil bir yapıdır. nşa ego dışarıdan gelecek ve benliği tehdit eden her türlü etkene haklı haksız ayrımı yapmadan müdahale edecek ve bu etkenleri zararsızlaştırma ve uzaklaştırma çabasına girecektir. bir açıdan bakıldığında, gayet normal olarak gözükebilir bu. evet bireyin suç işlediğinin veya haksızlık yaptığının bilincinde olmasının uyandıracağı üzüntü ve vicdan azabı ruha hasar verecek kadar güçlü olabilir, birey bunu bilinciyle fark edecek kadar idrak sahibi olmayan bir zavallı olsa bile, bilinçaltı bu zarar görme ihtimalinin daima farkındadır ve kaçınmak için elinden geleni yapar.
    işte bahsettiğimiz ayrımın ortaya çıktığı nokta burasıdır. her insan belli dönemlerde belli olaylar karşısında illa ki başvuracaktır bu yola, özellikle egonun en zarar görmemesi gereken dönem olan zayıflık, hastalık ve işlevsizlik süreçlerinde. tamamen sağlıklı denemese bile güçlü bir bilince ve ne kadar acı verici olsa da açık bir algıya sahip olan bir birey, yansıtma eyleminin ahlak, vicdan, erdem gibi üst yapıları nasıl çürütüp insanı insan yapan kişilik bütünlüğünü ve benlik saygısını parçaladığını, romantik sözcükler kullanırsak ruhu nasıl kararttığını ve insanı iflah olmaz bir zavallı haline getirdiğini er geç fark eder ve kendi ahlak kuralları çerçevesinde, yine egonun bu kabullenmeden gördüğü zararı aşırıya kaçırmadan sözü edilen üst yapılarla egoyu bir şekilde dengelemeye çalışır. ancak suçu kabullenme eylemi genellikle herkesin kaldıramayacağı derecede sağlam bir karakter ve irade isteyeceğinden büyük bir çoğunluk bu eylemi yerine getirmekten kaçınır.
    bu ayrımı yapamayan ve geçmişindeki bastırılmışlıklar yüzünden neredeyse psikotik sayılabilecek davranışlara yönelen bireyler ise farkında olmadan ruhlarına ve insanlık onurlarına en büyük kötülüğü yaparlar.
    misal olarak para ve statü iştahı, id'in emrettiği fiziksel ve sosyal ihtiyaçlar gibi nedenlerle kendisine ihtiyaç duyan, ihtiyaç duymasa bile sevgi, karşılıklı fedakarlık, verilmiş sözler gibi bağlarla bağlı olduğu birine sırtını dönen başka biri, asla suçunu kabullenmek istemeyecektir. bu davranış her şartta, her ortamda haklı bir tanımla "ihanet" olarak nitelendirilir ve hem toplum hem birey nazarında daha ağır bir suç bulmak imkansız gibidir.
    suçu işleyen ve yansıtma davranışına girişen birey büyük ihtimalle bu suçun ağırlığının ve karşı taraf için yıkıcılığının en azından bilinç düzeyinde farkında değildir. ama bilinçaltı suçun itiraf edilmesi halinde benliğin yapısında büyük payı olan erdem ve ahlak'ın göreceği zararın, bu üst yapıların davranışlarla düşeceği çatışmanın gayet farkındadır ve bu çatışmanın sonucunun genelde kötü olduğunu çok iyi bilir.
    bu noktadan sonra suç ne kadar ağırsa yansıtma davranışı da o kadar şiddetli ve saldırgan biçimde ortaya çıkar. ilk elden yapılan karşı tarafı ihanetle suçlamak olsa da, burada kalmaz. vicdan ve ihanet olduğu içten içe çok iyi bilinen davranış çatıştıkça, bu saldırganlık daha açık biçimde ortaya çıkar. kötü yanı gün geçtikçe doğruların ve karşı tarafa verilen nedensiz zararın vicdanı daha da çok zorlamasıdır. bunun için ihanetle suçlanan karşı tarafın suçlanmaya devam edilebilmesi için bir altyapı hazırlanır. hiç olmamış şeyler, karşı tarafın asla gerçekleştirmediği davranışlar sanki gerçekmiş gibi kabullenilir ve nefreti, ihaneti hak eden bir hayalet yaratılır. bu hayaletten sadece nefret edilmesi yetmez, egonun daha kısa sürede ve daha kalıcı bir biçimde doyurulması amacıyla gerçek bireyin hatalarının ortaya çıkarılması, kötü davranışlarının ve zayıf yanlarının cımbızlanarak bu hayaletin niteliklerine eklenip aşağılanması da oldukça yaygın görülen ve açıkça söylemek gerekirse bu insanlıktan çıkmış egoyu tatmin etmekte oldukça başarılı yöntemlerdir.
    ihtimaller kişiden kişiye değişse de, yansıtmayı yapanların bir çoğu davranışlarıyla ahlaklarının dahil olduğu bu derin çatışmadan büyük hasar görecektir. söz konusu olan insanı insan yapan temel özelliklerin menfaat uğruna hiçe sayılması üzerine bir de bu ihaneti haklı çıkarılabilmek için karşı tarafın içinde bulunduğu duruma bakılmaksızın ona saldırılması olduğunda, en zavallımız bile bunun başta tanrı olmak üzere tüm inandıklarına ve vicdanına da ihanet etmek olduğunu bilir.

    konunun dışına çıkarsak ve bireyin bütün bu yazılanları, yansıtmanın temelinde yatanları soğukkanlı bir tatmin duygusuyla, bilinçli şekilde ve ihanetinden zevk alarak yaptığını, bu zevkin ve tatmin duygusunun karşı tarafa acı çektirdikçe arttığını da varsayabiliriz ki biz böylelerine kalbi nasır tutmuş diyoruz.
50 entry daha
hesabın var mı? giriş yap