7 entry daha
  • bir şeyin bir sûretinin insan zihninde şekillendirilmesi; tasarlanması, kurulması. kökeni sûret. kısaca aslın bir sûretinin zihinde form bulması olarak ifade edilebilir. tasavvurun bir şeyin bir sûretinin insan zihninde biçimlendirilmesi/form kazandırılması tarifinden hareket edildiğinde zihnin aslın bir sûretinin düşürüldüğü bir tecelligâh (ayna) hükmünde olduğu görülecektir. zihinde oluşan sûretin o şeyin aslının öz gerçekliğine yakınlaşması ya da uzaklaşması da o tecelligâhın safviyeti, duruluğu, parlaklığı, yüksekliği ile alâkalı olduğu gibi; doğru işlerliği (refleksiyon açısı) (yöntem) ile de ilgilidir.

    paslanmış, sır-rı yer yer dökülmüş bir aynada tecelli eden aslın sureti de aslın öz gerçekliğinden uzak olacak; sisli ve puslu görünecektir. yerden bir metre yükseklikte asılmış bir aynadan görünen görüntü (sûret) ile üç metre bir yüksekliğe asılmış bir aynanın göstereceği sûret görüntü genişliği ve derinliği cihetiyle kıyas edilemez. diğer aynaya nazaran daha yukarı asılmış aynada tecelli eden şeylerin görüntüleri daha geniş bir alanın görüntüsünü yansıtır; diğer aynaya kıyasla bir nevi panoramik görüntü olanağı sunar. meselâ üzerinde tecelli eden sûreti donduran ve saklayan bir "ayna" düşünelim. dondurulmuş bir anın görüntüsünü veren bir tv ekranı da bu "ayna"ya örnek teşkil edebilir. alçaktan düşecek bir ayna (ve görüntüsü) birkaç parçaya ayrılıp -eskisi gibi olmasa da- kırık yerlerinden bitiştirilmesine imkân tanırsa da yüksekten düşecek ayna (ve görüntüsü) paramparça olacak; aynanın ve görüntüsünün yeniden bitiştirilmesi güçleşecektir. aynanın yüksekten düşürülmemesi için doğru işlerliği önemli.

    yine de bu anlam çerçevesinde tasavvur bilme (marifet) noktasında mutlak bir yol değildir. tasavvur, tahayyül, tefekkür, taakkül bir yana "büyük üstad"ımız mahur bir vakitler neo-knowledge tarikatının müridanına "bilmek bilgiye erdirilmektir" temasında birkaç kelam etmişti de pek kaale alınmamıştı. konumuz bu değil. konumuz tasavvur.

    tasavvur, tasarlanma ve kurulma anlamı muvacehesinde tahayyül olarak da ifade edilebilir. mekândan ve zamandan münezzeh olamayan insan, tahayyülatı vesilesiyle zaman ve mekânla olan bağlantısını "koparabilmekte", gerçekte olduğu zaman ve mekândan ayrı hâttâ hiç görmediği zaman ve mekânları da zihninde tasarlayabilmektedir. insan mahsusat âleminde bulunduğu an içre olmayan anları ve mekânları tahayyülü ile o ana taşıyabilir; o andan (zaman) ve o anı idrak ettiği yerden (mekân) onları izleyebilir. bu minvalde o "uzak" zaman ve mekânları zihninde tahayyül edebilen insan varlığının bir ciheti ile (beden) zaman ve mekâna mıhlı olsa da bütün bilinmezlikler içindeki insan ruhunun tahayyüller ve düşler cihetiyle zamansız ve mekânsızlıktan nasiplendiği söylenebilir.

    tahayyülat irfanî gelenekte muhayyileden ayrılarak akletme (modern akıl ile değil) ölçülen, biçilen, tasarlanan, kurgulanan, inceden inceye yontulan fikirlerin üretilmesi anında; tefekkürî bir zaman diliminde müteyakkız olma; feraset ve basiretle hakikati görme istidadını sembolize etmektedir. muhayyile ise boş vehimleri ve hayalleri.

    imam gazali mi'yar ul ilm isimli eserinde tanım (had) meselesini tasavvur olarak tesmiye etmişse de mihakkü'n nazar'da da tanımın isimlendirilmesinde tasavvur yerine marifet kavramını kullanmıştır. marifet, sufî terminolojide olduğu gibi tanımın karşılığıdır artık: tanımak, bilmek. irfan (arif)->arafe (muarrif)-> tarif. tasavvur bir yönüyle bu tanıma ve bilmede bir rol oynamaktadır.

    cürcani, bir şeyin muarrifini (tarif edici) tasavvur edilecek şeyin özüyle özü dışında kalan her şeyden ayırt edilmesi yönüyle ortaya çıkacak bir şey olarak beyan etmiş olup tasavvuru bir şeyin şeklinin akılda meydana gelmesidir; o, o şey hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm vermeksizin mahiyetin anlaşılmasıdır diye tanımlamıştır.*

    *imam gazali ve cürcani'den nakleden refik el acem'dir.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap