3 entry daha
  • mesela, yemek masasında, "tuzluğu alabilir miyim-uzatır mısınız?" sorusu collocationdan bihaber gencleri anında ele verir.

    doğru yanıt, can you give me the salt or shaker değildir. could you extend me the salt hiç değildir *.
    insanlar genelde pass fiilini kullanır. could/can you pass me the salt/shaker please denmelidir *.

    bir toplu taşıma aracında ''yanınızda boş yer oldugunu'' insanların yanaşabileceğini anlatmak için, harcanan çabalar genelde boşa gider. dediğiniz anlaşılmaz değil, ama doğal durmuyor. benim bugune kadar türklerden duydugum laflar genelde şöyledir, you can come, here s empty ya da there s a place here şeklindedir. oysaki bir ingiliz aynı durumda, there s a room here der. ya da cok doluysa otobüs ya da metro, there s no room here der.

    collocation aşağı yukarı böyle bir şeydir. karşılaşılan bir duruma göre sözlükteki o durumun karşılığı gelen ilk kelimeyi kullanmak genelde yanlış sonuc verir.

    ingiltere doğumlu insanların da türkçe konusurken, sürekli, "günün sonunda ben bir bayanım" falan demesi *, türkçedeki collocation a tamamen aykırıdır. biz öyle birşey kullanmayız. onun yerine, nihayetinde, sonuç olarak, sonucta kelimelerini kullanırız.

    anahtar kestirmek, otobüs almakkalıpları yerine biz türkçede anahtar yaptırmak ve otobüse binmek laflarını kullanırız.

    ingilizce öğrenmeye direnen insanlar genellikle, kendilerini "ne yani öyle değil de böyle deyince ingilizler beni anlamayacaklar mı?!" şeklinde savunuyorlar. otobüs alıcam, anahtar kestircem diyen adamı türk olarak sen anlamıyor musun, tabi ki anlarsın ama, öyle konusan insana alamancı gözüyle bakılır. tercih meselesi tabi. ayrıca bazı durumlarda türkçe düşünerek kurdugun cumlelerde anlaşılamazsın, bir de öyle bir sorun var.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap