19 entry daha
  • millet çok entel entel konuşmuş bu konuda. daha somut özetler geçeyim. dabi düzeltmeye de açığız. modernite modernlik vs. aynı şey kabul edecek olursak, ne olduğunu anlamak için bu modern çağ dediğimiz dünyada kimi bölgede 250 kimi bölgede 80 yıldır yaşanan deneyimlenen hayat, toplum, devlet ekonomi şeklinde yaşanan dönüşümü anlamak için yani, bunun öncesinde neler yoktu ve farklıydı ona bakmak lazım.
    türkiye'de bu anlatacaklarımın çoğu kişinin dedesinin babasının zamanında 1930 önceside belli oranda hayatlarının koşulları idi.

    modernlik öncesinde insanların %90'ı tarım ve hayvancılıkla uğraşır okuma yazma bilmez ya kendi tarlasında ya da bir toprak ağasının, feodalin marabası olarak çalışır ya da kölelik ile iştigal ederdi (bkz: feodalite). bu çoğunluk kırsalda yaşardı. kendi yiyeceklerini ve diğer ihtiyaçlarının çoğunu kendisi üretirdi. yani ekonomide takas veya parasal ticaret şimdikinin milyonda biri kadar az insanı ilgilendirip çok daha az sayıda kalem mal için gerekliydi. ücretli çalışan, maaş diye birşey insanların %90 ı için yoktu. bunlar için devlet var ile yok arasındaydı. toprak ağalarından vergi toplardı, kalan işleri feodal bunları sömürerek hallederdi. devetten zalim olarak bile haberleri seyrek olurdu. şimdiki gibi sınırlarını bilen, egemenlik kavramı ile karşılıklı bir hukuk üretmiş, devletler yoktu. merkezi ve ülkesine yayılmış bir hukuk mahkemeler sistemi, standartlaştırlmış kanunlar, mili eğitim, okullar ağı, ordu veya onun dışında güvenlik teşkilatı yoktu. mesai saati hatta saat, emeklilik tatil izin yoktu. insanlar zaten 40-50 yıl yaşardı. bunlar zamanın bile farklı algılanmakta olduğunu anlamamıza yeter. devlet bir kral, hanendan onun ordusu ve bunları beslemek icin gerekli vergi ve maddi kaynak toplama sistemi bunlarun unsurlarından oluşurdu. dini olsun olmasın tüm eğitim bunların somut ihtiyaclarına ayarlanmış ve eleman yetistiren bir iş alanı idi. yani bir ülke sırp kralından osmanlıya geçince hırvat köylüsünün hayatında bir şey değişmiyordu. vatandaşlık ve ulus kavramı yoktu, o zaman etnik temizlik, asimilyasyon ve vs. de ancak askeri sebeplerle yaşanan şeylerdi, politik ve ideolojik değil. genel standart eğitim ve herkes x milletinin vatandaşıdır fikri olmadığından tonla farklı dile sahip etnik grup aynı bölgede karman çorman köy grupları aşiretler kabileler halinde yaşar. aynı etnik kökenden insanlar bile birbirinin doğru dürüst anlayamayacak kadar farklı diller şiveler konuşurdu. ulusal edebiyat roman gazete kitap yoktu. günümüzde normal kabul ettiğimiz her şey aslında son 200 yılın olayıdır. şehir, maaş, imalat, teknoloji bilim, genel eğitim, kadın ücretli iş gücüne ihtiyac, bunlar bizleri farklı bir dünyada yaşamak zorunda bırakıyor. ama insan ve kültür süreklidir dünya değişiyor ancak eskiden gelen fikirler, kültür ve yaşam teknikleri, adetler ve kalıplar da öyledir, değişir ve var olmaya devam eder. mesela aile modern toplumda da çok önemlidir, daha az insandan oluşmak durumunda ancak toplumun üremesi ve eğitimin bir kısmının verilmesi için eskisi kadar önemlidir. tüketim birimi olarak da eskisinden çok daha önemlidir. insanların evlenme oranı %50 azalsa, tüm konut sektörü ve diğer hane halkı tüketim ürünlerinde dünya iflas eder. ekonomi batar. ondan amariga misal gayleri bile evlendirmeye aile olarak yaşasınlara sıcak bakmaktadır.
    neyse eskinin geleneksel kurumlarının çoğu bir şekilde var olmaya devam edecektir, din de öyle, eskisinden başka tür bir işe yaramak üzere var olacaktır. ancak bir yandan da insan ne, devlet ne, zengin olmak ne, çocuk ne, yetişkin ne, ergen ne, sanat ne, kadın nedir, bunların anlamları değerleri, önemleri, bunlarla ilgili doğrular yanlışlar da dönüşecektir. işte modernite tüm bu ekonomi, siyaset, din, kültür ve bireysel alandaki fenomenlerde binlerce yıldır aynı şeyler etrafında dönen insanların toplumların son 200 yılda dönüşmeye başlaması demektir.
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap