60 entry daha
  • "... bütün bu şeylerden insanı da kurtarmaya çalışıyor"

    ne diyorsun? kim, insanı nereden kurtarmaya çalışıyor?

    cümle ali şeriati'ye ait. kendi başına bir anlam ifade etmediğini biliyorum, fakat öncesi hiç mi hiç ilgimi çekmiyor. ama merak edenler ve bu yazıyı nereye vardıracağımı kestiremeyip sabırla okumaya devam edenler için cümlenin önünü alıntılıyorum;

    "hayır, aristo’nun iddia ettiği gibi değil; san’at her zaman nesnel ve somut olandan, ve eski yunan hümanizmine, gerçekçilik sevgisine, dağların, vâdilerin güzelliğine ve hepsinden çok insan vücudunun güzelliğine dayanan bir bilim konusu olmaktan kurtulmaya çalışmıştır. hem kendisi kurtulmaya çalışmakla kalmıyor, bütün bu şeylerden insanı da kurtarmaya çabalıyor."

    yani sanat, bütün bu şeylerden bizi kurtarmaya çalışıyor. kendi vadilerimizden, kendi güzellik ve gerçekliğimizden. ama bir sorun var! modern insanın bir sanat algısı var mı? yahut kaldı mı? ne çıkar zihnimizi eşelesek? güneşi ta içimize çevirsek ne vurur yüzeye bataklığımızdan? hiç. -benim için hiç- kendi gerçekliğinden kurtulmak için bir çıkış aramayana sanat ne yapsın? tunçtan vadileri sanat suyu nasıl bassın?

    modern çağda bilimden yakasını kurtarmak için uğraşan iki şey var; biri insan, diğeri sanat. aynı hedefe doğru yürüyen iki kardeş. yolun sonundaki ışığı gördükçe birbirlerine kapris yapmaktan çekinmeyecek iki huysuz kardeş. insanın "kurtar beni ey sanat" yakarışı, sanatın "bana yer aç ey insan" nidası. iç içe girdikçe birleşen, birleştikçe tarifsizleşen.. sanat ve insan.

    bence sanat daha baskın insandan.- insan allah'ın bir sanatıyken hem de- insanın kalbinden neşet ettiğini bildiğim halde, üstüne basa basa söylüyorum ki, sanat daha yukarıda, daha müteal. çünkü o, 'ol' emrinin ta kendisi, insan ise ancak olduktan sonra kendini var eden emrin arayışına başlayabiliyor. emirle hayat bulan, sonra emrin sanatın ta kendisi olduğunu anlayabiliyor. bakalım kulak kesilecek mi?

    sanatın insandan daha yukarıda olduğunun bir başka kanıtı da, (bin küsur örnekle bu tezimi yerle bir edebileceğinizi bile bile) kendini bir insan vücudundan belirgin bir nitelik olarak göstermeye kalktığında o insan bedenen minyonlaşıyor. o kimse, kendisine bakıldığında bir vücut değil, bizzat icra ettiği sanatın cisimleşmiş bir hali oluyor. minyonlaşıyor ki üzerinde dolaşan göz kendisini geçip aslolana varabilsin diye. asıl, bizzat sanatın kendisi.

    işte geldik. yahut geldi diyelim, benim bu kıytırık fikirlerimin nicelerinin daha önce masaya yatılıp kavramsallaştırıldığı topraklardan hem de. tam da bana düşündürdüğü gibi sanata yer açmak için minyonlaşanlardan biri; eleni karaindrou.

    yazıya "bütün bu şeylerden insanı da kurtarmaya çalışıyor" cümlesiyle başladım ki, "eleni karaindrou bütün bu şeylerden bizi kurtarmaya çalışıyor" cümlesi ali şeriati'nin bir cümlesi gibi gözüksün diye. herkes o'nun müziğiyle daha başka düşünür. çağın gerçekliğine denk düşmeyen bir fikir yok aslında, eleni karaindrou'nun müzik yaptığı çağa yetişemediği için kusurlu olmakla lanetlenmiş fikirler var.

    dünya gözüyle gördüm bu akşam. sanırım o da beni gördü. görmemesine imkan yoktu zira, konserden hemen sonra başlayan imza merasiminde hep yanında durdum. bakıp bakıp güldü. üç imza attıysa dördüncüsünde mutlaka bana bakıp tebessümlü bir es verdi. eğer bilseydi ki, yukarıda yazabildiğim ve şu an zihnimi toparlayamadığım için daha derinine inemediğim bütün fikirleri yanıbaşında dikildiğim o anlarda ürettim, belki daha başka gülerdi.

    eliyle telefonumu yakalamaya çalıştığı an, artık bir fotoğraf olarak bende. piyanoya bıraktığı parmak izleri fotoğrafta net olmasa da. -zaten bu akşam bıraktığı izler yeter de artar bana-

    -işbu entry canım kardeşim ve canım kardeşimin kocası olan canım kardeşimin kocası için yazılmıştır-

    kim demiş sonda prelüd olmaz diye!
103 entry daha
hesabın var mı? giriş yap