4 entry daha
  • "...ölçüde"lerin kitabıdır. olduğu ölçüde, olabildiği ölçüde, büyük ölçüde, belli ölçüde, geniş ölçüde, önemli ölçüde...

    benim için diğer her "...ölçüde"den daha çok, yalın ölçüdedir. spinoza, deleuze ve baker; karşılaşmaların dibine vurduklarında, bağıntıların ve çözüntülerin upuygun* idealarına hakim olduklarında, hakikat yolunda en zor karşılaşmayı yaşayıp, bu karşılaşmadan mercek ustası olarak ayrılmayı başardıklarında hikaye de kendiliğinden akmaya başlar. kollar sıvanır. yanlarına nietzsche'yi de alarak, oz büyücüsü karakterlerinin kol kola girip şarkılar söylediği yola çıkılır. konu çok "bizden" veya daha doğru bir deyişle "bizim" olduğundan, araya girebilecek her şey "bize" katılım göstermek zorundadır. tanrı bile. aksi düşünülemez. ihtiyaç da yoktur zaten. yeğinlik, 2.5-3 saatlik bir müzikal bittiğinde, "ee daha yeni başladık" tepkisini verdirtecisine akar gider. kudret; keskin şapkalı, koca burunlu, yemyeşil özden kaçar durur. finalde onu da alt edecektir. bu alt ediş, epik olmaz. yanlış olmasın. kudret, özü çamaşır makinesine atar ve kısa program düğmesine basar. öz, aynı çamaşır makinesinde birkaç kez yıkanır, ezeli ve ebedi olarak makineden çıkar. öz yine giyilir de, makineden çıktığı andan itibaren artık öz olmaz, kudret olur.

    spinoza üzerine onbir ders'ten hiçbir şey kazanmasam, spinoza'nın hassasiyetle kullandığı sonsuz* ve sınırsız* mefhumlarını, deleuze'ün bu mefhumların bir ve aynı şey olmadığına dair sorgulamasını ve baker'in onları, bir şeyi üç dubleden sonra kısaca anlatabilen akşamcı tadında anlatmasını sanırım hiç unutamam. bunca yıldır, birbirinin aynısı zannedilen ama aralarında sadece benzerlik olan kavramları düşünmek için geometriye başvuruyorsam sebebi platon olmamıştır. ha bir de gregory bateson ile tanıştırmışlardır.

    iyi karşılaşmalardan sonra şükran duymak iyidir. insanı daha güzel bağıntılara sokar, anlık duygulanışları iyi kılar. düşünmeden bu bağıntıya giriniz sevgili suser.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap