4 entry daha
  • kiymet nadir bindebir'in soyle tanimladigi akp bayraktari;

    " eylül 2010- hasduuuur! sodyum nitratlı ileri demokrat geliyor!

    salı, 26 ekim 2010 10:10

    emperyalist batı, demokrasinin olmadığı ülkelerde, kendi ulusal çıkarlarını genişleteceği zaman, yanaktan "sen ne müthiş demokrasisin yavrum" makası alır. bush'un pervez müşerref döneminde pakistan demokrasisini bile övmüşlüğü vardır diyeyim, gerisini siz hesap edin.

    ol bush, akp'ye destek atacağı zaman, 'türkiye'nin güçlü laik demokrasisi'nden dem vururdu. obama, 'laik'i çıkartıp terminolojiye 'ileri demokrasi'yi ekledi. artık 'ileri demokrasimize' övgüler düzülüyor. laiksiz ama ileri... ya da ileri, çünkü 'laik'siz.

    diktatörler de 'demokrasi' çukulatasını sık kullanır. zulmettikleri halkı yatıştırmak, muhaliflerin sesini kısmak, batı'nın gözünde meşruiyet kazanmak için demokrasiden iyi kaplama malzemesi bulunmaz.

    hernekadar demokrasinin temelinde 'özgür irade' varsa da,

    hernekadar türkiye'de sekiz yıldır, zihin iğfal şebekesi tarikatların baskısı olmadan, özgür iradeyle ve hilesiz seçim yapılamadıysa da,

    hernekadar zihni 24 saat rahat bırakılsa, seçmen "bono'nu da al git!" diyecek raddeye geldiyse de, rahat bırakmıyorlar.

    13 eylül 2010'dan itibaren, akp'nin dayattığı ileri demokrasi (...), 'diktatörlerimizi seçme özgürlüğü'müzdür.

    ---

    sekiz yıldır yediğimiz absurd, içtiğimiz sürreel!...

    tarladan ekin, ormandan ziraat mühendisinin bıraktığı kırmızı karınca yuvaları çalınıyor. otlaktaki sığırı tabancayla vurup kasaplara satan şebekelerimiz var artık.

    zenginler sevgililerine ev-araba-mücevher almayı bırakalı çok oldu. doğum günlerinde ya ada ya televizyon kanalı hediye ediyorlar.

    80'lik dedeler televizyonlarda 'ben garı istiyem' diye kulak pırpırlıyor, 90 dakikalık dizinin 2 dakikalık 'tecavüz' sahnesi sado-mazo medyanın başköşesinde. saçını gösterse 70 bin yıl cehennemde yanacağını sanan türbanlı kadın, televizyonda adama "iktidarsız mısın?" diye sorabiliyor.

    islamcılar naylon bir islam üretmekle meşgul, ırkçı kürtler naylon devlet kurmakla.

    elini sallasan mehdiye, kolunu sallasan şeyhülislama değiyor. versace koltuklu mehdi, kafayı neyle yumuşattıysa artık, "referandum günü şimşekler 'elhamdilülillah' diye çaktı" diyor.

    yasağın daha adı konmadı ama içki yasak. ters tepmiş olmalı ki, istatistiklere göre vatandaş şarabı birayı bırakıp sert alkole yönelmiş. rakı satışları patlamış.

    ak-koyunların hükümdarı talimat verdi: "ilk hedefiniz sahillerdir!." hesapta trakya, ege, akdeniz, herkesi akp'li, herkesi müslüman, herkesi fenerbahçeli yapacaklar. hükümdar sahil deyince denize sıfır noktasından başladılar, iskeleleri yıkıyorlar.

    eskiden boşanılırken ille de çocuk için velayet kavgası çıkardı, şimdi millet 'aman çocuk sende kalsın' diye velayeti üzerinden atma davası açıyor.

    kızın biri bir yıl önce cumhurun reisini protesto ediyor, bir yılda kafasında ne değiştiyse, evinin kadını olup 3 çocuk doğurmaya kalkıyor. çocuklarının adı recep, tayyip, abdullah olacakmış.

    memleketim şizofrenlerinin üfürdüklerinden ozon tabakası delindi. hipnozlu, subliminal mesajlı 'ikna yöntemleri', aspirin'den daha fazla kullanılıyor.

    koskoca emniyet müdürü fethullah tarikatının devlete nasıl çöreklendiğini anlatan 600 sayfa kitap yazıyor, hükümetten tık yok.

    bizden beklenen de uyuşturucu, mazot, petrol kaçakçılığı, kara para aklama dahil her tür yasadışı faaliyetin içindeki 'cemaat' diyerek yasallaştırmaya çalıştıkları bu mafyatik tarikatlar mevcut değilmiş gibi davranmamız...

    sınırlarını mafyatik tarikatların çizdiği 'ileri (!) demokrasi'nin hegemonyasını kabullenip, artık sınıfsal eşitsizlikten söz etmememiz...

    sadece 'etnik-mezhep' temelli kavgalara yasak yok, tersine onlar teşvik görüyor.

    televizyonun en çok izlenen dizilerinden birinde bütün kötü karakterler sarışın mavi gözlü. televizyondan en çok ulusa seslenenler, üzerinde fiyat etiketiyle gezinen adamlar.

    referandum görüntülerine göre, erkeğimizin yeni kıyafeti afgan-pakistan usulü şalvar kamiz (şalvar üstü uzun kollu, yırtmaçlı uzunca gömlek).

    dünya bu hallerimizi gördükçe şaşkın...

    dışişleri bakanları davutoğlu'nu arayıp "neden habire siz kazanıyorsunuz? sırrınız ne?" diye soruyorlarmış... gazetelerde yazı dizileri: "neden hep akp kazanıyor?"

    bildiklerimi, toparladıklarımı anlatayım, sekiz yıldır yediğimiz absürd içtiğimiz sürreelken neden kazandıklarını anlamayı arif and arife okura bırakayım...

    ---

    adı erol olçak. arter reklam ajansı sahibi.

    birkaç ay evveline kadar ajansın websitesi boş mavi bir ekrandı. oysa erbakan'dan, tansu çiller'den, turgut özal'dan beri sağ siyasetçilerin tüm propaganda faaliyetlerini o yürütüyor. rte'nin belediye başkanlığı döneminde basın danışmanı da olçak. .

    son zamanda ajansın sitesine iletişim bilgisi, yaptıkları birkaç reklamı vs. girdiler. fonda 'beraber yürüdükleri' ağlayan asfalt resmi...

    akp'nin görsel kimliğinden, ilçe teşkilatlarının açılış törenlerine, seçim mitinglerinden gül ve erdoğan soyadlı veledlerin düğünlerine kadar akp'ye dair tüm organizasyonlar aynı şirketin çalışması. rte'nin (o bir markadır artık) cep telefonlarından seçmeni araması vs. de hep erol olçak'ın zihninden çıkma.

    olçak medyaya çok laf eden biri değil. ağzından çıkan birkaç cümle akif beki'ye kısmet olmuş.

    akp'nin iktidara japon yapıştırıcıyla neden-nasıl yapıştığını da şöyle izah ediyor:

    "ak parti özal'ın açmış olduğu zenginleşme yolunda tökezleyen kitlenin oluşturduğu bir iktidar. özal, insanlara 'kendi zenginliğinizi kendiniz üretebilirsiniz' duygusu verdi. bu insanlar 28 şubat'ta biraz tökezledi. ak parti bunlara 'yola devam edebilirsiniz' işareti verdi, onlar da bu şansı iktidara dönüştürdü."

    akp'nin ruhunu okuyan değil, ruhunu dizayn eden' adam olçak, "iktidar ne kadar uzarsa yolsuzluk o kadar artar." da diyor.

    olçak'ın, bütün şakirtler gibi kadına bakışı da bir tuhaf:

    "kitleler ve kadınlar 'yok'tan anlamaz. hergün iltifat ederseniz hergün isterler. hergün bir şey verirseniz, hergün isterler." diyor. "fazla yüz vermeye gelmez" demeye getiriyor herhalde.

    2007 seçim kampanyasını 'demokrasi' söylemi üzerine oturtuyor ama, (ferman padişahın) rte türbanlı kadınların milletvekili adayı olmasını yasaklıyor (duyuyor musun teslime hanım?).

    reklamcı/şirket gözüyle bakınca, olçak'a göre 'akp siyasetteki tek marka.' chp'nin atatürk'ün kurduğu bir parti olmasından dolayı 'marka' olarak bir adı var ama, gücü yok.

    olçak'ın reklam ajansının sitesinde şirketin nasıl tanıtıldığını, hataları düzeltmeden aynen veriyorum:

    "sadece reklam hazırlatmak ve yayınlatmak değil amacımız. markalar ve tüketiciler arasındaki sınırları yok etmek, markalara değer katmak ve uzun özürlü olmalarını sağlamak, gün gün değişen pazar koşullarını takip ederek, müşterilerimize fırsatlar sunmak için varız."

    ben olsam daha kısa yazardım: "biz reklam dünyasının sodium nitratıyız. müşteri yerken anlamaz, kanserojeniz ama, malın raf ömrünü uzatırız."

    rte ve akp marka ticari malın katkı maddesi olçak'ın 'demokrasi' anlayışı da enteresan. diyor ki: "bir iktidar kendi zenginini üretmezse orada üç gün kalamaz. demokrasi budur."

    şimdi anladınız mı demokrasi neymiş, hangi kafayla, nasıl ilerlemiş?

    şimdi anladınız mı kılıçdaroğlu gibi 'servete değil hizmete talip' olan, çakallara hiçbir menfaat vaad etmeyen, namuslu, dürüst biri neden küçümsenirmiş?

    kanser neden artmış, malın raf ömrü neden-nasıl uzamış, anladınız mı?

    hasduuur! sodyum nitratlı ileri demokratlar geliyor!

    'demokrat'ken çaldıklarından koca ülke çöktü, 'ileri demokrat'ken çalacaklarının, satacaklarının boyutunu tahayyül bile edemiyorum. daha önce 'çalanların' hepsi ya bir noktada doymuşlardı, ya da birilerinden korkuları vardı. paraya/güce tapınan akp holding ne doyacağının işaretini veriyor, ne de bir korkusu kaldı. ama erol olçak başta, bu gübreyi hormonlayan herkes bilsin ki; çöküşte oluşacak karadelik onları da yutacak!!

    19 eylül 2010 "

    (bkz: http://www.bakiselamlar.com/…2010yazilari&itemid=65)
101 entry daha
hesabın var mı? giriş yap