6 entry daha
  • sosyalist enternasyonel konseyi'ndeki konuşmasında "örgütlü cehaletin örgütlü faşizme evrildiği bir ülke halini aldık." cümlesiyle evde çok yoğun bir tartışma başlamasına vesile olan adamın tarihi konuşması.

    her oturuşta ülkeyi kurtarmak klişesinin dibine vurduk. halkın muhbir olması fikri bizi bizden aldı, öyle ya evde kızlı erkekliydik. komşularımız muhbir olabilirler miydi?, nahoş konulardan bahsediyorduk, ülkeden, tarihten, sanattan, en çok da sanattan. çıplak bedenleri resmetmeye niyet etmiş biriydi toplanma amacımız. ama işte üzümcü konuşmuş ve de biz tartışmaya başlamıştık işte..

    muhbirliğe özenen komşularımız olabilir miydi? yok dedik romanlar yapmaz öyle şeyler. onlar da dışlanmanın, kendini güvensiz hissetmenin ne demek olduğunu bilirler. peki ya şeytana uyarlarsa? olur ya, beşer şaşar ve uyulacak bir şeytan mutlaka bulur bu yalan dünyada. yakalanmamız halinde kim bilir hangi konu ile mücadele şubesiyle karşı karşıya kalabilirdik. sakıncalı bulunacak kitaplarımız da vardı sartre vardı örneğin sabahattin ali, kafka, orhan kemal, muzaffer izgü... bilemedim şimdi acaba bunlar sakıncalı mıydı? içimizde evlenmek üzere olan bir kadın ve bir erkek vardı. güzel de bir haberleri vardı. öyle bir haber ki dünyanın neresine giderseniz gidin haberi alan diğer insanların suratlarında sıcak bir gülümseme yaratabilecek kadar güçlü bir haber...

    arkadaşlarım yirmili yaşlarının son demlerinde ve bu dünyaya gelecek bir bebek bekliyorlar. henüz evli değiller. arkadaşlarım, işi gücü olan, üstelik pek çoklarına göre çok da iyi gelirleri olan insanlar. beraberliklerinden ailelerine söz edebilecek kadar medeniyeti yakalamış ailelerde dünyaya gelecek kadar da şanslılar üstelik. ama bu gün yaşadıkları coğrafyada, bu haberi ailelerine vermekten onlar da çekiniyorlar." evlenmeyi bekliyorlar".
    "hasta zihniyetin klonları" yalnızca komşularımızdan şüphe etmemizi değil, ailelerimizin sevgisinden de kuşku duymamızı sağlayacak kadar muktedirler mi harbiden?

    üzümcü konuşurken biz çok mutluyduk sözlük. kutlayacak bir kaç şeyi biriktirebildiğimiz için mutluyduk. her gün felaket haberleri arasında kendimizi hırpalamaktan yorulmuştuk; utku kalı ' nın serbest kalmasını, dostlarımızın bebeğini, resim yapmak için boya hediye etme fikrinin güzelliğini kutluyorduk. bir an için unutmuştuk.

    aslında saat ondan sonra içki alamamak değil, buna bir saat vererek, otoritesini üzerimizde test etme şevkinde olan bir yönetimin altında ezilmemizdi derdimiz. seks için ölmüyorduk, yasaklanan her eyin en yaratıcı yöntemlerle delineceğini zaten bilen insanlardık. ama bunu anlayamayan ve de direten iktidarın basiretsizliğiydi bizi üzen. evimizin içinde paranoyakça gezmemizi isteyen birilerinin varlığına inanamıyorduk.

    biz de mizaha tutunduk. onunla baş edemeyen bir güruhun karşısına karikatür çizerek, dart yaparak şarap içerek çıkmaya en azından aklımızı bu şekilde korumaya karar verdik. bağıra çağıra tartıştık sözlük. hişt pişlerle kendimizi susturduk. üst komşu gelir yan komşu duyar diye. ama sonra üst kattan bir saz sezi geldi, onu, kendinden hoşnut insanların sohbet sesleri izledi. oh dedik. şimdi gönül rahatlığıyla kızlı erkekli uyuyabiliriz. evde battaniye yoksa 10 yıllık dosta sarılarak da uyuyabiliriz. sonuçta hepimiz tercihlerimiz kadarız. bizim vicdanlar rahat çooğğğğhhh şükür.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap