9 entry daha
  • trafikte bisiklet sürme rehberi/@wywh'da bulunan yazdıklarımda trafikte bir yerimizin olduğunu ve trafiğe çıkmadan önceki temel hazırlığımızın nasıl olacağı yazmaya çalışmıştım.

    bu sefer, trafik içindeki ruh halimizi, davranışlarımızı, seçimlerimizi, çevremizle olan ilişkimizi ve buna benzer şeyleri fazla da uzatmadan yazmaya çalışacağım.

    öncelikle trafiğe çıktığımızda, kesinlikle kendimizi orada bir yabancı olarak görmememiz gerekir, trafiğe ait olduğumuzu ilk öncelikle kendimiz kabul etmezsek, diğerlerinin kabul etmesini bekleyemeyiz. bir şekilde trafiğin akışına etki edebilmeliyiz ki trafik de bize göre şekillenebilmeli.

    unutmamamız gereken tek bir şey var; trafiğin içinde kendimizi gösterdiğimiz anda artık seçim hakkımız var. seçim hakkı kısmına, yani yol alma, yol verme, durma gibi olaylara gelmeden önce kendimizi gösterme kısmına değinmek isterim.

    kendimizi gösterdiğimiz anda, yani bir diğer sürücü bizi gördüğü anda, katil değilse göz göre göre bize çarpmayacaktır. bunu yaparken, kararlı, sakin ve ne yaptığımızı biliyormuş gibi görünmemiz şart. düz bir yolda, sağdan gittiğimizi düşünelim. ya aynamızdan ya da omzumuzun üstünden arkayı devamlı kesiyoruz. arkadan yaklaşan bir araba gördüğümüzde, çok ama çok az sola geçmemiz, arkadan gelen aracın artık bize göre hareket etmesine sebep olur. sol şerit boş ise sola atar kendini öyle geçer, yok doluysa ve mantıklı bir insansa bizim hızımıza kadar yavaşlar, sol şeridin boşalmasını bekler. biz burada aslında dümdüz gidiyor olsak da kendimizi çok az sola çıkartarak ona ekstra bir iş yaptırmış ve bunun üzerine düşünmesini sağlamış olduk.

    ancak, trafik böyle masum bir yer değil, herkes böyle düşünmüyor dediğinizi de duyuyorum. kaldı ki zaten önemli kısmı burası. trafikte öküz, maganda, oç, ayı, kasap diye tabir ettiğimiz insanlar biz ne kadar kendimizi göstersek de bizi geçmek için bir şekilde sabırsızlanıp, sıkıştıracak, korna çalacak, küfür edecek hatta sınırları zorlayarak geçebileceği en dar yerden, aynası gidonumuza sıfır bir şekilde geçecek.

    entry'min aslında yazmaya oturmadan önce yazmak istediğim kısmı burasıydı. fazla uzatmadan yazmak istesem de girişi yapmak uzun sürmüş bu yüzden özür dilerim.

    bu adam, trafikte sadece bisikletlinin problemi değil, diğer sürücülerin, yayaların da problemi. bu adam çok büyük ihtimalle zaten sadece trafikte de problem değil. bu adam komple memleketin problemi. bu adamla başka yerlerde başa çıkmayı türlü türlü geliştiriyoruz, bu rehberin amacı bu adamla trafikte başa çıkmayı hedeflemek zaten.

    her neyse yukarıdaki senaryomuza geri dönelim, aynı şekilde bu adam gelsin ve bizi sıkıştırsın. bakın burada yol istemiyoruz, şerit değiştirmiyoruz, yolumuzda giderken bizim güvenliğimizi hiçe sayıp, bizim olan yolu almaya çalışan birisinden bahsediyoruz. burada sınırınızı çizmek kendinize düşüyor. ama ilk entry'mde dikkat ibareleri içinde yazdığım bunlar deneyimdir ve kanıtlanmamıştır temalı uyarımın çatısı altında yapılması gerekenleri yazacağım. tek istediğim şey bir şey yapın, orada size bu denyoluğu yapan kim olursa olsun, neresi olursa olsun, sizin bir araç olduğunuzu, sürücüsünün bilinçli, hatta bilinçsiz kararlar verebileceğinizi gösterecek "bir şey" yapın;

    yukarıda ilk önce kendinizi biraz sola çıkarak gösterin demiştim. burada sağ tarafımızı hali hazırda açmış bulunmaktayız. yani o sağ tarafımızı kullanacağımız an bizim sınırlarımıza kalmış. akrobasiden bahsetmiyorum ancak, sizin için güvenli olacak o maksimumum anı beklemek o adamın sizi geçme eylemine başlamadan önce sizi daha fazla düşünmeye zorlayacaktır. sağ tarafta hala yer bıraktığımız için de bizi sıkıştırma ihtimalini en aza indirmiş oluyoruz. böyle sabırsız, görgüsüz bir adam karşısında sinirlenmemek, heyecanlanmamak da mümkün değil tabii ki. o adam geçtikten sonra, el kol yapıp küfür edebilirsiniz, hatta manasız bir şekilde bağırabilirsiniz bunları yapmamız lazım. bu bizim hayatta kalma refleksimizi gösterir ve trafikte kalma isteğimizi bir adım ileri taşımış olur. bu şekilde dikkat çekerek, çevredeki yayalardan, bizi izleyen diğer sürücülerden de pozitif tepkiler toplamamızı sağlamış, olayın içinde olmayanları da bunu düşünmeye itmiş oluruz. ya da şehir içiyse, sizi bu şekilde geçen adamı yüzde doksan ihtimalle zaten ileride başka bir aracın kıçında ya da ışıklarda yakalayacak ya da geçeceğiz. yanından geçerken yapabiliyorsanız, imkanınız varsa hızlı ya da yavaş, ışık kuyruğunda örneğin, önünden geçerek şerit değiştirin. yapabiliyorsanız kaydırarak kırın önüne. onu bu olayı düşünmeye hala zorlayın. yanınızdan geçerken size küfür etse de korna çalsa da ileride siz onun önünden geçerken, en azından bir göz göze gelin, camı açıksa kibar bir şekilde bir şeyler söylemeye çalışın, "abi o anda beni çok tehlikeye attın haberin olsun" deyin. lafı ağzına tıkıp basın geçin. kendinize güveniyorsanız ya da sopa yemeyi umursamıyorsanız, işi kavgaya getirmekten korkmayın. deneyimimle sabit, çevre araçlar ya da halk her zaman sizin yanınızda olacaktır. bu tutumu o anki şartlara göre kendi sınırlarımızı çizerek, mevzuyu çeşitlendirerek yapmak zorundayız.

    ne saçmalıyorsun diyebilirsiniz, araç karşısında çok hafifiz, bizi bir kask mı koruyacak diyebilirsiniz. bunu da yargılamamız lazım. ancak bunları hiç düşünmeden trafiğin içinde yer bulmamızı istiyorsak, her zaman kendimizi bir adım ileri taşımamız, kendimizi daha fazla göstermemiz, karar verip seçim yapabiliyor olduğumuzu belli etmemiz şart.

    sosyoloji, toplum vs. konusunda daha kesin konuşabilmeyi çok isterdim, ancak içinde bulunduğum kısmı da incelemek ve bunun üzerine fikir yürütmek de yapmam gereken bir şey. o trafik kasabına böyle bir şey yaşattığımızı düşünelim. akşamına bir yere gittiğinde, arkadaşlarının, eşinin dostunun yanına bunu anlatacaktır. "bugün bisikletli bi lavuğun tekini dövecektim neredeyse" diye". çevresinde olayı dinleyenlerden bisikletliyi savunacak çıkmasa bile, bu şekilde bu adam ve ek olarak çevresi bu olayı bir şekilde hala düşünüyor olacak ya da düşünmeye başlayacak. hatta kalkanlarını indirdiği yakın çevresiyle bu konuyu tartışmaya başladıysa o adam hedefimize de ulaşmışız demektir.

    mesela, bizim çocuklarımız böyle bir gerçeğin farkında olarak yetişecekler. yukarıda bahsettiğim adamın çocuğu, böyle bir sohbet yanındayken bunun üzerine daha o yaşta fikir üretecek.

    bir adım ileriye taşımak gerçekten çok çok önemli. bunu isterseniz, hatta bisikletle hiç alakanız olmasa bile, kendi aracınızı sürerken, bisikletli sıkıştıran başka birini gördüğünüzde yapın, adam şok olsun.

    ben bunların hepsini yapıyorum, -belki kendimden başka- kimseyi tehlikeyi atmadan hem bisiklet üzerinde, hem aracımla hep yapıyorum. yetmiyor işte, burada da naçizane yazmaya çalışıyorum.

    birazdan bisikletimle çıkacağım, çıkacağım saate kadar boş oturmamak için bu yazıyı yazdım. bursa'da ataevler'den teleferiğe kadar yaklaşık 15 km boyunca trafikle iç içe bunların hepsini tekrar tekrar yaşayacağım, üzerine düşüneceğim bir sürü şey ile karşılaşacağım. teleferikle de uludağ'a çıkıp başka bir bisikletçi dostumla müthiş bir araziden gene teleferiğe iniş yapacağım uzunca...

    bitirmeden önce çok önemli bir şeyden kısaca ama net bir şekilde bahsetmek istiyorum.

    trafikte sürerken kulaklık ile müzik dinlemeyin. bu sizi içinde olmak için yırtığındığınız trafikten izole eden bir şey zira. ayrıca kulağınızda kulaklığı farkeden bir sürücü "kulaklık takıyomuş lavuğa bak" diyip sizi ciddiye almayacaktır. ya da bir ambulansı, polis aracını, itfaiyeyi duyamayabilirsiniz. bunu düşünmenizi istiyorum. trafiği bu şekilde algılamaya başladığım günden beri takmıyorum. yanınızda başka bir bisikletli var iken de takmayın hem ona saygısızlık hem de iletişim kopukluğuna sebep olur. ancak evet bisiklet sürerken müzik dinlemek zevklidir, bunu yapabileceğiniz yerler de olacaktır, o yerlerde o zamanlar da tabii ki dinleyin.

    sevgiler, saygılar.
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap