1325 entry daha
  • soykırımın sorumluluğundan var gücüyle kaçma, inkar etme, kafayı kuma gömme, hiç olmadı kürtlerin üzerine yıkma arayışının tek bir tedavisi var: milliyetçiliğin bir hastalık olduğunu idrak etmek ve hastalıkla yüzleşmek.

    soykırım, bu ülkede yaşayan herkesin, milliyetçiliğin niçin hastalık olduğunu, yanlış olduğunu, akla ve vicdana aykırı olduğunu idrak edebilmesi için bir fırsat. türklüğü de, kürtlüğü de sarıp sarmalayarak sahiplenmenin, yüceltmenin, kutsamanın, ne pahasına olursa olsun savunmanın altını tek başına oyabilecek bir suç ortaklığı. bu suçu inkar etmek, hafifleştirmek, meşrulaştırmak, suç ortaklığını nesilden nesile taşımak demek.

    "bize soykırımcı diyorlar"

    hayır, mevzuyu böyle algılayarak, suça ortak oluyorsunuz, belki ermeni milliyetçileri tarafından yapılan ithamı haklılaştırıyorsunuz bir nevi, kendi kendini gerçekleştiren kehanet oluyor. bütün türkleri soykırımcılıkla, gaddarlıkla, barbarlıkla, zulümle itham etmek, yalnızca milliyetçi bir kafanın ürünü olabilir, neyse ki bunu yapan çok kişi yok, ama böyle algılayan çok kişi var, ve bu algı da elbette yalnız milliyetçilikle mümkün olabilen bir algı.

    buradan çıkarman gereken sonuç, gaddar, vahşi, vicdansız bir millet olduğun değil. başka hiçbir milletten daha aşağı değilsin.

    ama daha üstün de değilsin. mesele de bu zaten, kabullenemediğin nokta bu. tarih boyunca dünya üzerindeki pek çok topluluğun uygun koşullar gerçekleştiği zaman işlediği bir suçu işledin, yalnız değilsin, senin yerinde başkaları da olsa aynı suçu işleyebilirdi, nitekim işlediler. tarafları değiştirsek, aynı suçu ermeniler de işleyebilirdi, kısacası kendini kimseden farklı görmene lüzum da yok, imkan da yok. türk olarak doğmak elinde değildi, elinde olmayan, tercih etmediğin bir varoluş formasyonunu mutlak ahlaki format belleyip yüceltmen de, aşağılaman da anlamsız. varoluşunun değerini türklükte, kürtlükte veya ermenilikte araman, anlamsızlığın soykütüğü.

    soykırım, işte bu arayışının zeminini dinamitliyor, bu yüzden bu kadar kızgınsın. kendine dair temelsiz sanrılarının, ne kadar yüce, ne kadar merhametli, ahlaki açıdan diğer milletlerden ne kadar farklı ve üstün olduğuna dair içi boş varsayımlarının altını dinamitliyor, bu yüzden kabullenemiyorsun. "türk soykırım yapmaz" diyorsun, ya da "müslüman soykırım yapmaz" diyor bir başkası. hayır, yapar, yaptı, yapıyor. türk de soykırım yapar, kürt de yapar, müslüman da yapar, hristiyan da yapar. ahlakı yanlış yerde arıyorsun, bu yüzden bu kadar histerikleşiyorsun, bu yüzden gitgide saldırganlaşıyorsun.

    soykırımı, ittihatçıların devleti organize etti, teşkilat-ı mahsusa yol açtı, sivil halk da türküyle kürdüyle iştirak etti. hukuki açıdan esas sorumlu devlettir, yalnızca bizzat katlettiklerinden değil, katledilmelerine imkan tanıdıklarından, göz yumduklarından, görmezden geldiklerinden de esas sorumludur. kendi vatandaşı olan milyonlarca insanı, suriye'nin çöllerine doğru, her türlü saldırıya karşı savunmasız bir şekilde, doğrudan katliam olmasa bile açlıkla, hastalıkla yok olup gidecekleri aşikar olan bir yolculuğa çıkardığı için esas sorumludur.

    manevi açıdan da, bu insanlık suçunu inkar eden, yok sayan, haklılaştıran, devletin bekası için yapıldığını iddia ederek meşru gören herkes suç ortağıdır, müştereken ve müteselsilen sorumludur. kendinizi bu mirasın temsilcisi olarak addedip, soykırımın failleriyle kendinizi özdeşleştirip, devletin imamlığında namaza duruyorsanız, evet siz de suçlusunuz, siz de sorumlusunuz.

    ama böyle yapmamak, dolayısıyla böyle hissetmemek de elinizde. sizler devletiniz değilsiniz, sizler insansınız. sizler eşi benzeri olmayan kar taneleri değilsiniz, sizler uygun koşulları bulabildiği zaman, ya da kendisini yeteri kadar tehdit altında hissettiği zaman, ya da yeteri kadar büyük yalanlara inandırıldığı zaman, her türlü cinayeti, tecavüzü, iğrençliği işleyebilen varlıklarsınız, dünya üzerindeki bütün insanlar gibi. insan, işte bu yüzden aşılması gereken bir varlıktır, aşmanın yolu da, rasyonel zemin üzerine oturtulmuş bir vicdanı birlikte inşa etmektir.

    devletin, ittihatçıların, teşkilat-ı mahsusanın mirasını sahiplenmeyin, talatları, cemalleri, bahaettin şakirleri atanız olarak görmeyin, ermenileri, süryanileri, keldanileri, eline geçirdiği bütün gayrimüslimleri katleden, kadınlarına tecavüz eden, evlerini gasp eden türkleri ve kürtleri atanız olarak görüp sahiplenmeyin. ermenilere kucak açan, ermeni çocuklarını evine saklayıp gizleyen, icabında canı pahasına onları korumaya çalışan türkleri ve kürtleri sahiplenin, onların mirasına sahip çıkın. trabzon'daki ermenileri toplayıp gemilere doluşturup karadeniz sularına gömen trabzon valisi cemal azmi'yi değil, konya'daki ermenileri civar köylere saklayıp tehcirden korumaya çalışan, tehcirin "milli mefkûre" olduğunu söyleyen merkez komiteye karşı "hangi milli mefkure? böyle bir zulme milli mefkure demek, millet için en büyük iftira ve hakarettir" diyen, nihayetinde de görevden alınarak sürülen konya valisi cemal bey'i atanız olarak görün. savaştan sonra yargılandığı zaman aynen nürnberg mahkemelerinde savunma yapan nazi subayları gibi "ben yalnızca emirleri uyguladım" minvalinde konuşan boğazlıyan kaymakamı kemal bey'i değil, kendisine iletilen tehcir emrine karşı "ben valiyim, eşkıya değil" diyerek emri uygulamayı reddeden, sonucunda da doğal olarak görevden alınan ankara valisi mazhar bey'i atanız olarak görün.

    kısacası, türklüğü veya kürtlüğü yüceltmeyin, insanlığı, vicdanı yüceltin, türklüğe veya kürtlüğe atfettiğiniz ahlaki değerleri yüceltin, sahiplenin. ermeni olarak, japon olarak, brezilyalı veya etiyopyalı olarak doğsaydınız da aynen sahiplenebileceğiniz değerleri yüceltin.

    "kabul edersek tazminat isterler, toprak vermeye kadar gider bu iş"

    asıl mevzu bizim tarihimizle, devletimizle yüzleşmemiz ve hesaplaşmamızdır, ve bu açıdan, soykırımı kabul etmenin maliyeti, kabul etmemenin maliyeti karşısında bir hiçtir. biz devletin bekasının insan hayatından daha değerli olduğuna inandığımız sürece, geçmişte işlenen bütün devlet cinayetlerini bu bakışla meşrulaştırdığımız sürece, devlet bize yaslanarak cinayet işlemeye devam edecek. http://www.internethaber.com/…da-edilir-629534h.htm

    bu gerçekle yüzleşmediğimiz sürece, demokrasi namına, insan hakları namına yaşanabilir bir ülke olamayacağız. bu milliyetçilik hastalığından kurtulamayacağız, kendimizi dünyanın merkezinde görüp, herkesin işini gücünü bırakıp bizimle uğraştığı gibi saçma bir paranoyadan, bunun kaçınılmaz sonucu olan yalnızlaşmadan ve irrasyonelleşmeden kurtulamayacağız. soykırımı kabul etmemek bize asgari bir demokrasinin zerresini bile teneffüs edememeye mal oluyor, bunun değerini, milyar dolarlarla ölçemezsiniz.

    tazminat, olsa olsa sembolik bir rakam olur, toprak talebi ise, ciddiye alınabilir kuvvette dile getirilen, paylaşılan bir talep bile değil, üç beş ermeni milliyetçisi dışında. artık bu toprak fetişizmini bırakalım, çizdiğimiz saçma sınırları anlamsızlaştıracak bir dünya isteyelim. bırak toprak vermeyi, ermenistan'la sınırları kaldıralım, türkün toprağı ermeninin olsun, ermeninin toprağı türkün olsun, buna yönelik politikalar geliştirelim, bunun için mücadele edelim. dünya, milliyetçilerin eline bırakılmayacak kadar değerli, en azından ona bu değeri verebilmemizi sağlayabilecek bir hale dönüşmesi için yaşayalım.

    hrant'ın dediği gibi, ermenilerin bu topraklarda gözü var, ama bu toprakları alıp gitmek için değil, bu toprakların gelip altına girmek için: https://www.youtube.com/watch?v=bzwycb9lurg
3973 entry daha
hesabın var mı? giriş yap