8 entry daha
  • tarih hiç durmadan akıp giden uzun bir nehir gibidir. kaynağından çıkıp, akıp gitmeye başladığından bu yana içinde çok şeyler taşır. kimi büyük ağaç dalları gibi, bu nehirde paramparça olup başka şeylere karışırken, kimisi de küçük yapraklar gibi en başından en sonuna kadar bu nehrin içinde yolculuk yapmaya devam eder. dil, bu nehre karışmış, onunla akıp giden ve nehrin taşıyıp da bizlere kadar getirebildiği en önemli kavramdır. dil, tarih içerisinde hiçbir şeyin getiremediği kadar büyük bilgiler taşır. aslında bu nehrin suyu dildir.

    tarih boyunca konuşulan birçok dil yitip gitmiş, birçoğu büyük değişikliklerle yeniden şekillenmiş, birbirine karışmış, bozulmuş, yapılanmış ve günümüze kadar gelmiştir. işte luvi dili de, küçük ama önemli parçaları günümüze kadar gelebilmiş, yaşayan ve insanlığın çok ama çok eski zamanlarından günümüze kadar çok şey getirmiş bir dildir. luvi dili dillerin anasıdır. ve anadolu emeklemeden önce, bir bebeğin ilk defa konuşması gibi, tarihinde ilk kez luvi diliyle konuşmuştur. az önceki cümlede geçen “bir bebeğin ilk defa konuşması” kısmını aklınızda tutun. şimdi luvi dilinden birkaç kelime ve günümüz türkçesi karşılıklarını örnek olarak vermek istiyorum. aslında günümüz türkçesi de luvi dilinden çok şey miras almış durumda. miras kelimesi önemli, çünkü luvi dilini konuşan luvi halkının, asya ve kafkas kökenli olduğu bazı bilim çevrelerince kabul edilmiş durumda. bu bağlantıyla ilgili güçlü kanıtlar var. merak edenler araştırabilirler.

    şimdi örneklere bakalım;
    luvi dilinde,
    anni = anne
    pati = adım
    atti = dışarısı
    tatiş = baba

    örnekler ve karşılıkları ilginç. bugün küçük bir çocuğa veya bebeğe dışarıya çıkıp, gezmek, dolaşmak anlamında “hadi attaya gidelim” dediğimizde, “atta” kelimesinin luvi dilindeki “atti” den geldiğini öğrenmek ilginç. anne kelimesinin ise m.ö 2000’lerden bile eski tarihlerde, anadolu’da kullanılan luvi dilinden geldiğini görmek daha da ilginç. pek çok şaşırtıcı örnek var ve ilerleyen kısımlarda birkaçına daha değineceğiz. fakat özellikle şuna dikkat etmenizi isterim; bebekler ilk önce kendilerine en kolay gelen sözcüklerle ve konuşması en basit kelimelerle konuşmaya başlarlar. henüz karmaşık cümleler kuramayan, söyleyemeyen bebeklere “gezmeye gitmek” yerine “attaya gidelim” dememizin sebebi de budur. insanlığın en eski dilleri de aynı bu şekilde, söylenmesi en kolay seslerle başlamıştı. işte luvi dili de bu kadar basit ve sade bir müziğe, örgüye sahiptir. çünkü luvi dili insanlığın en eski dillerinden birisidir ve anadolu, insanlığın en eski tarihlerinde bu dille emeklemeye ve konuşmaya başlamıştır. ve luvi diline “dillerin anası” dememin sebebi de budur. insanlığın konuştuğu ilk dillerin de bu kadar sade ve söylemesi kolay kelimelerden oluşması (aynen bir bebek dili gibi), luvi dilinin ne kadar eski bir dil olduğunu ve eski, gerçek anadolu halklarının luvi diliyle konuşmaya başladıklarını gösterir. bu sebeple belki de ilk uygarlıklar, tekerleği ve yazıyı ilk defa anadolu’da kullandıkları gibi yine aynı, ilk kez anadolu’da konuşmaya başladılar.
    şimdi daha derinlere dalmadan önce luvilere ve luvi dilinin tarihine kısaca değinmemiz gerek. bunun için bilimin anadolu topraklarında ulaşabildiği en eski kaynaklara bakalım. tarihçi bilge umar, bu konuda bakın ne diyor;

    “tarih bilimi güney ve batı anadolu’da luvi’lerden daha önce yaşamış ve uluslaşmış bir halkın ve luvi dilinden daha önce konuşulmuş bir dilin varlığını asla saptayamamıştır”.
    peki luviler kimdi? şimdi wikipedia kaynaklı bir haritayla luvilere ve luvi dilinin konuşulduğu yerlere bir gözatalım;

    luvi halkı büyük oranda anadolu’da m.ö 2000’li yıllarda ortaya çıkan hititliler’le bağlantılıdır ve çoğu tarihçi onları hititlilerin bir parçası olarak görür. hititler ilerleyen zamanlarda kurdukları güçlü uygarlığın içerisindeki tüm halklara oldukça özgür ve inançlarına saygılı bir sistem inşa etmişlerdi. bunu şimdiki zamana kadar gelebilen tüm hitit yazıtları destekler niteliktedir. bu halklar başlıca hitit kitabelerindeki söylenişleriyle lutiler (luviler), hattiler (hititler) ve palalar (balalar)dı.
    hititlilerden günümüze ulaşabilen bütün belge ve yazıtlarda “nasili” denilen kendi dilleri kullanılmıştır. fakat hititlerin dini ve idari bazı yazıtlarında farklı bir dil daha kullandıkları ortaya çıktı. başlarda bu yazıya hitit hiyeroglif yazısı denilse de sonradan bunun yanlış olduğu ortaya çıktı ve bu dilin, luvi dilinin ta kendisi olduğu saptandı. ve ilerleyen bilimsel çalışmalar bu dilin anadolu’nun en eski dili olduğunu gösterdi. bu dilin yok olmaktan kurtulamamış hitit çivi yazısından sonra bile anadolu’da varlığını devam ettirdiği ve yaklaşık 700 yıl daha kullanıldığı saptandı. ve her geçen gün bulunan arkeolojik veriler, luvilerin bilinenden daha da üstün bir uygarlık olduğunu göstermeye devam ediyor. anlaşıldığına göre anadolu’nun bilinen bu ilk uygarlığı, herkesten ve herşeyden (örneğin yunanlılardan ve helen kültürüne ait tüm uygarlıklardan) önce anadolu’daydı ve herşeyiyle bugün bile izlerini taşıdığımız bir uygarlık kurmuşlardı. anadolulu annelerin bugün bebekleriyle kurduğu ilk kelimelerin luvi dili kökenli olması luvi uygarlığının nasıl bir uygarlık olduğunu göstermektedir. bu müthiş bir mirastır ve anadolu topraklarına dikilmiş en güçlü sözlü anıtlardan birisidir. bu tüyler ürpertici bir tarihe dayanan çok ama çok eski bir kalıntıdır.
    gelelim luvi halkının daha ilginç bir boyutuna. “luvi” kelimesinin ta kendisine. “luvi kelimesi” hitit ve luvi dilinde “ışık insanı” anlamına geliyordu. bu kelimenin kökeni de luvi dilindeki “lu” yada “luw” dan gelmektedir. “lu” luvi dilinde “ışık, pırıltı, ışıldamak, aydınlık, aydınlanmak” anlamına geliyordu. bu sözcük daha sonra birçok dile de geçerek varlığını sürdürmüştür. bakın size birkaç güzel örnek daha vermek istiyorum;

    likya dilinde lu(w); ışık
    hitit dilinde lukk; aydınlanmak
    latince lux; ışık
    ermenice luys; ışık
    ingilizce light; ışık
    fransızca luire; ışık
    almanca licht; ışık

    şimdi çok sevdiğim anadolu uygarlıklarından birisi olan likya uygarlığı ile ilgili olarak güzel bir parantez açmak istiyorum. likyalılar tarih sahnesine ilk kez anadolu’yu mısırlılar’a karşı savunmak için hititlilerin saflarında yeraldıkları hitit-mısır savaşında çıkarlar. ve “likya” ismi tarihte ilk kez, hititliler ve mısırlılar arasında yapılmış kadeş antlaşmasına ait metinlerde geçer. bu metinler kadeş antlaşmasına ait kil tabletlere kazınmış metinlerdir. likya kelimesi bu tabletlerde hititçe bir kelime olan “lukka” olarak yazılıdır. çünkü likya, hitit dilinde “lukka” yani “ışık ülkesi”, “aydınlık ülkesi” anlamına gelmektedir. bazı tarihçiler güneşin etkisini, likya coğrafyasında yılın hiçbir dönemi kaybetmediği için hititlilerin likyalılar’a bu isimle seslendiklerini söylerler. ve buradan hareketle likya uygarlığının da luvilerle büyük bağlantıları olduğu varsayımına ulaşırız. diğer yandan, likya dilinin (likçe) de henüz çözülemediğine ve çözülebilen kısmının luvi diliyle büyük benzerlikleri olduğuna, son olarak patara’da bulunan büyük patara yol kılavuz anıtının (miliarium lyciae) 4 dilde yazıldığına ve bu dillerden bir tanesinin de luvi dili olduğuna dikkat çekmek isterim. şimdi wikipedia’daki likya uygarlığı maddesini kelimesi kelimesine buraya alıntılamak istiyorum. bakın wikipedia likyalılar ile ilgili ne diyor?

    “likyalılar’ın, mö 3. binyılın ikinci yarısında anadolu’ya gelen ve 2. binyıl boyunca güney anadolu bölgesinde yaşamış ve anadolu’nun en eski hint-avrupa kökenli halkı olan luviler’in dağılmasından sonra bir kısmının devamı olduğu söylenir. luvi dilinin hititçe’yle yakınlığı ve luviler’in de hititliler’le akraba olduğu göz önünde bulundurulursa likçe’nin de hititçe’ye olan bağlantısı anlaşılır. hitit dilinde likya’nın adı lukka’dır.”

    ve alıntımıza wikipedia’daki likya dili ile ilgili kısmı alarak devam edelim;

    “günümüzde likya dilinin, luvi dilinin devamı olduğu hemen tüm uzmanlarca kabul edilmektedir. likya’nın başkenti olan arnna’da (likçe: “arnna”; yunanca: “ksantos”) bulunan ve atinalılara karşı kazanılan zaferi betimleyen likçe yazıt, likya dilinin en önemlili kaynaklarındandır. hint-avrupa dil ailesi’ne ait olduğu kabul edilen likya dilinde 6’sı sesli olmak üzere toplam 29 harf bulunduğu saptanmıştır. harf yazılışlarının yunan alfabesi ile bazı ortaklıkları olduğu da bilinen bir gerçektir.” kaynak wikipedia.

    likya dilinin ve alfabesinin büyük iskender’in anadolu seferinden sonra unutulmaya yüz tuttuğunu biliyoruz. çünkü antik yunan alfabesi, iskender’in anadolu seferi sonrası batı anadolu’ya tam olarak hakim olmaya başladı. bu da likya alfabesinin sonradan değişerek yunan alfabesiyle benzerlikler göstermesini net olarak açıklıyor. büyük iskender’in anadolu’da yaymak istediği hellen-yunan kültürü politikasından sonra likya uygarlığı ve daha birçok anadolu uygarlığı için hiçbirşey eskisi gibi olmadı. fakat tarihin büyük babası homeros, likyalıların girit kökenli bir halk olduğunu söylüyor. ve bugün aynı homeros gibi avrupalılar da anadolu’nun bir yunan uygarlığı yerleşkesi olduğunu söylüyor. peki bizler luviler hakkında ne duyduk, ne biliyoruz? luviler’i hangi ortaokul, hangi lise ders kitabı yazıyor? luviler’i ne kadar biliyoruz? anadolu’yu ne kadar tanıyoruz? luvileri, anadolu’nun bu en eski halkını yeni nesillere öğretmeyerek, anadolu tarihinin çalınmasına daha ne kadar izin vereceğiz? çoğunluğuyla yalan ve batıya hizmet eden tarihimizle daha ne kadar devam edeceğiz?

    https://yikaroglu.wordpress.com/…nadolunun-kokleri/
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap