6 entry daha
  • arap edebiyatının önemli temsilcilerinden mehcer (göç) edebiyatının kurucularından mısırlı yazar mihail nuayme’nin önemli bir kitabı.

    roman newyork’ta bir arap kahvehanesinde çalışan arkaş’ın yazdığı günlüklerden oluşuyor. insanlarla çok nadiren konuşan, kendini sessizliğe ve yalnızlığa adamış, karanlık ve küçük bir odada yaşayan arkaş sürekli yazar. insanları, hayatı, ölümü, yalnızlığı, özgürlüğü vb. gibi hemen her konuyu kendi yalnızlığında günlüğüne döker.

    esasen bir hıristiyan olan yazar allah’ı tasavvur noktasında müslümanca düşünüyor ve çok özlü sözler edebiliyor. yer yer ters gelen düşünceleri de olmakla birlikte kısa ama yoğun bir kitap olan arkaşın günlüğü farklı bir edebi lezzet de tattırdı diyebilirim. gerçi aynı ekolden geldiği halil cibran’dan da alışkın olduğumuz belirsizlik, sonuçsuzluk bunda da var fakat roman olarak bakmayıp serdedilen düşünceleri, aforizmaları değerlendirip, bazen yoğunlaşan edebi tadın keyfini çıkarıp gerisine takılmamak gerekiyor sanırım.

    altını çizdiğim birkaç cümleyi buraya almak istiyorum;

    ‘kararsızlık, gelecekle ilgili pişmanlık korkusundan doğan bir zayıflıktır.’

    ‘bazen köşesine çekilen, hayatın potasındaki ateşi insanlardan daha güçlü hissedebilir, insanların gayelerini daha iyi anlayabilir ve onları yönetmede onlardan daha yetkin olabilir.’

    ‘köle, köle pazarında alınıp satılan değil; kalbi, köle pazarı olandır. işte bunun için insanlar tezahürat yaparken ben sustum.’

    ‘aşk ateşten bir parıltı iken nasıl evlilikle kül yığını haline gelmeyi kabul eder.’
    ‘affet ama af dileme…’

    ‘dua et arkaş dua et! kafandaki ve kalbindeki karmaşa ancak dua ile geçer…’

    ‘çok konuşmak fikri dağıtır. insanlar sessizlikten ve düşünmekten kaçarlar. bu durumda allah’ı nasıl idrak edeceklerdir? allah’ın adını derin düşünme ve sessizlik içinde idrak etmeden, içlerinde onu bulamadan ananlar ancak isimsiz bir şeye seslenmiş olurlar.’...
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap