1 entry daha
  • yanlış tespitlerin doğruyu saptamada açık bilgiler sunduğu bir yığın saçmalık.

    metin içinden iki ifade;

    "bu tiksindiğimiz kesim", "kendisine yakın olan"

    vatandaş kendisinden "tiksinen" kendisine "uzak" kişilere mi oy verecek? hani olayın demokrasiyle alakası yokmuş ya, yani demokrasi meselesi olunca beklentin bu mu olacak?

    içeriden biri olarak özetlemek gerekirse, herşey türk modernleşmesinin dinamikleriyle alakalıdır. modernleşme dediğimiz şeyin cumhuriyetten çok önce başladığı malum, yukarıda "dindar" insanlar "itin götüne" sokularak yapılan hataya rağmen, bu modernleşme sürecinde egemen grubun dindarlıkla, dinle bir problemi yoktu uzunca bir süre. işlerin çığrından çıktığı yer pek tabi savaş yılları ve cumhuriyetin başı. millet ne cumhuriyetten uzak, ne de basit bir istemezük tavrında olmasa da, cumhuriyetle beraber iyi niyetli olma ihtimali olsa dahi, jakoben bir tavırla, toplumu geri bıraktığına inanılan hertürlü değer yargısıyla topyekün bir mücadele başladı. savaştan yeni çıkılmış, millet perişan, ordu "yönetici elit"in elinde, dilediği her konuda muktedir, bunu özellikle savaşı kazanan meclis'in tasfiye edilip, düşünülen "devrimleri" gözü kapalı onaylayacak ikinci meclis'in biçimlendirilmesinden anlıyoruz, bir döneme girilmiş. kurgulanan muasır medeniyet algısı en çok da sosyal yapının ve toplumun değer yargısının temelini değiştirmeyi hedefliyor, ve bunu yaparken de en sert şekilde, acımasızca, yukarıdan aşağıya yapmaktan geri durmuyor. osmanlı döneminin "hürriyet" taraftarı muhaliflerinin çok büyük bir kısmı, yeni yapıya karşı da muhalif oluyorlar. bunlar da elbette susturuldular, öldürüldüler, sürüldüler. millet de haliyle buna direnç gösterdi. burada şeyhlerin, hocaların, imamların kitleler üzerindeki muazzam etkisinden bahsetmek abesle iştigal etmek olur. zaten toplum böyle bir etkiye gerek kalmaksızın kendince bir "muhafaza etme" refleksine girmiş durumda. bunun en bariz örneği, memeleket genelinde büyük bir isyan görülmezken, eline geçen ilk fırsatta "demokratik" olarak kendisine uzak bulduğu "iktidarı" görevden almasıdır. bu noktada millet kendisine yakını bulamamışsa en azından uzaktakini başından def etme yolunu seçmiştir. sonrasında da her bir tercih döneminde bu yöntemle bu güne gelmiş bulunuyoruz. yani ak parti, recep tayyip erdoğan bu ülkenin kaçınılmazıdır. bu isimler olmasıydı yerine aynı çizgiden başka birileri mutlaka gelecekti.

    bir milletin, kendisini aşağılayan, hayat tarzını hor gören, "zorla" istemediği hayatı ona dayatmış olan bir güruha, eline seçim şansı verildiği zaman yönetimi teslim etmesi dünyanın neresinde görülmüş? haydi bir örnek verin.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap