77 entry daha
  • henüz adını bile bilmeden pek çok anımda başrol oynamış insandır kendisi.bissürü depresif gecemizin fon müziği olmuş hatta bizim yavan geyiklerimize bile katlanmıştır zaman zaman.uğruna egomuzu yok ettiğimiz bir süper şahsiyettir.
    arkadaşım ve cool takılan bir kent fm dj’i arasında aşşağıda geçen bu ve benzeri pek çok diyaloğun sebebidir ayrıca kendisi.
    dj: iyi günler..bir dinleyicimiz hatta şu an
    - eöö merhaba biz..eee
    dj: nasılsınız?hayat nasıl gidiyor?
    ....sessizlik ve ardından arkadaşın yönelttiği muhteşem soru..
    - ee biz şu şarkı seçme işine gelsek
    ...dj’in dumursal sessizliği
    dj: eee tamam oldu.hangi parçayı istiyorsunuz
    - biz bilmiyoruz onu.
    dj: nassı yani?!?
    - biz bilmiyoruz şarkının adını falan dinliyoruz hep burda..şey.. onu biliyoruz sadece
    dj: e nasıl olacak şimdi ben nerden bilebilirim ki?
    - biz arkadaşla söylesek size biraz... sizde tanıyorsanız çalsanız.
    dj: valla..ııı..e olur
    biz iki kişi olabildiğince kart bir sesle... „nevır gonaaaa now yu naaaw bad ı gona lav yuuu enihav“
    dj: hmm ben tanımadım bunu
    - yaw nasıl tanımazsın günde 4528 defa çalıyosunuz.
    dj: vallahi bilmiyorum
    ben arkadan tutturuyorum sarhoş ve cahilce „cure’dan i will always love you iste kızım“
    -e biz o zaman cure’dan i will always love you alsak?
    dj: ne?!?!
    oy lovesong’tu lam ee neyse
    çattt
    dj:evet ben şimdi arayan arkadaşlar için çalıyorum
    so tell the girls that i am back in town...
    uzun zaman aradık bu elliot’u… nihayet kadıköy trip bar’da çözdük kimliğini.
    aradan yıllar geçer…biz biraz büyürüz…hala salağızdır..hala bolca kazık yeriz…kendini farklı sanan ama aslında klişenin allahı olan her birimiz her kazıktan sonra bir posta elliot dinleyip “gezegende bizden daha çok acı çeken birileri de var be hacı” deyip bencilce avunuyoruzdur.
    hal böyle giderken kanada’da okuyan kardeşimi ziyarete giden ben sosyal bir insan olup ortamlarda tutunamadığım için kezban paris’te modeli eve tıkılıp kalmış kendimi dondurma ve cipse vermiştim.birden tv’de o peyda oluverdi…daha doğrusu ben waltz 2’nin müziğini duyup kafayı kaldırdım ve ilk defa suretiyle yüz yüze geldim.gelmez olaydım.önce bir konser görüntüsü verdiler.sonra elliot bizzat kendisi waltz 2 şarkısından nefret ettiğini hiçbir konserinde çalmadığını ve en nefret ettiği şarkısı olduğunu söyledi kameralara bakmadan…sonrada salak spiker başladı konuşmaya… şarkıcı elliot smith…intihar…kendini kalbinden bıçakladı…uzun süredir eroinle başı beladaydı…hayatta yaşadığım ender anlardan birisidir bu…sanki bir tanıdığımdı televizyondan bana bakan.nerden bu gaza kapıldım bilemeden o yıllar önceki arkadaşımı aradım.”bizim o çok sevdiğimiz adam ölmüş” dedim..kız durdu biraz “nasıl” dedi “intihar abi kalbinden bıçaklamış kendini” dedim bende
    ardından biz başladık antilop gibi birde ağlamaya..ağıt yakmalara
    - kızım liseli kızlar gibi ölen ünlü tiplerin ardından ağlayıp niye perişan oluyoruz.elin adamı be sonuçta! salak mıyız biz
    - …ben zaten ağlayacaktım bugün
    - eh isabet olmuş...
    hiç isabet olmadı aslında...
132 entry daha
hesabın var mı? giriş yap