63 entry daha
  • orta çağ konularına girip buralara uğramamak olmazdı.

    orta çağda iber yarımadası’nda görkemli bir islâm muasırlığı heyetmiş olduğunu bildiğinizden hiç şüphem yok. bunları okullardaki tarih derslerinde de anlatıyorlar. yeterli mi, değil mi, tartışılabilir. ancak bence sonradan teferruatları hatırlayamasak dahi bu konunun bir takım inceliklerini, özelliklerini okumuş olmalıyız. bakın orta çağda avrupa’nın büyük bölümü karanlıklara bürünmüşken iber yarımadası’nda neler olmuş!...

    andalucia, günümüzdeki ispanya’nın 17 otonom bölgesinden biridir. başkenti sevilla’dır. bu şehrin ismini duymuşsunuzdur elbette. bilir misiniz onun daha önceki isimi ne? işbiliye… ya diğer ehemmiyetli şehirlerin isimleri… granada (gırnata), almeria (elmeriye), cordoba (kurtuba).

    takriben 800 süresince sene islâm egemenliği altında kalmış olan iber yarımadası’nda hemen her şehrin, her nehrin, her coğrafi bölgenin iki isimi vardır. kendi tarihleri üzerinde araştırma yapan ispanyollar dahi, bilhassa şehir ve nehir isimlerini yazarken onların ikinci isimlerini da yazmak gereğini duyar. sözgelişi kurtuba veyahut cordoba’nın ortasından geçen quadalquivir nehrinin öteki isimi “daha önceki vadi” mananına gelen vadi el-kebir’dir.

    böyle örnekler o kadar çok ki, saymakla, değinmekle bitmez.

    bu nedenledir ki, andalucıa = endülüs

    iber yarımadası’nda endülüs dönemi islâm muasırlığının tesiri sebebiyle, günümüz ispanyolcasındaki sözcüklerden binlercesi, etimolojik olarak arapça’dır.

    önceden iberya olarak hatıralan ve atlas ummanı’ndan (el-bahru’l-atlasî) pirene dağlarına (el-bürtât) kadar olan bu bölgeye helenler tarafından “bateka”, “spania” ya da “hispania” isimi verilmişti. hispania’nın karşılığı olarak ilk defa islâm fethinden sonra 716 yılında basılmış bir sikke üzerinde görülmüş olan “endelüs” isimi, 5. asırda ispanya’nın güneyinde kısa müddet yerleşmiş olan vandalların isminden, vandalucia’dan türetilmiştir.

    bazı araştırmacılar, endülüs isiminin buraya bir silahlı güç eşliğinde ilk kez ayak basan berberî müslüman komutan tarık ibn ziyad tarafından konduğunu belirtir. özgün olarak o buraya “batı toprağı” mananına gelen al-andalus (el-endülüs) ismini koymuştu.

    başlangıçta iber yarımadası’nda müslümanların fethettikleri toprakların tümü endelüs isimiyle anıldı. hıristiyanların 1085 yılında başlattığı reconquista (endülüs’ü geri alma) hareketi ile beraber toprak kaybı hızlandıktan sonra, bu isim sadece islâm egemenliğinde kalan için kullanılır oldu.

    iberya’daki islâm egemenliğinin 1492 yılında gırnata’da nasrîlerin ortadan kaldırılmasıyla bitmesinin hemen peşinden endelüs, bugün andalucia denilen, ülkenin güneyindeki bölgenin adı oldu. islâm dünyasında ise, islâm fâtihlerinin ele geçirmiş olduğu tüm batı avrupa toprakları el-endelüs adıyla bilinir. bu bağlamda bir de “cezîretü’l-endelüs” (endülüs adası) terimi geçer.

    batılı kaynaklarda endülüs müslümanları doğu ülkelerinde yaşayanlardan ayrı tutulur. hıristiyan ispanyalı kaynaklarda doğu müslümanları için “los sarracenos” (sarasenler) veyahut “las barbaras” (barbarlar) terimleri kullanılırken, ispanya müslümanları için “los moros”, “los mahometanos” (muhammedîler) ve los andaluzes (endülüslüler) terimleri kullanılır.

    iber yarımadası’nın hıristiyan ispanyollarca geri alınmasının hemen peşinden din değiştirerek hıristiyan yapılan müslüman kesim, şimdilerde asıl dinlerine dönme gayreti gösteriyor. ispanya federal devleti, 1989 seneninde aldığı bir kararla islâmiyeti resmen ülkesinde geçerli bir din olarak tanıdı. keşke diğer batı ülkeleri de bu hoşgörülü tutumdan örnek alsa…

    buraların müslümanların gelişinden evvelki tarihçesine de şöyle kısaca bir göz atalım mı?

    iber yarımadası’na ilk yerleşenler m.ö. 1100 senelerinde fenikeliler oldu. onları keltler ve helenler izledi. daha sonra kartacalıların egemenliğine giren yarımadayı, m.ö. 202 seneninde romalılar aldı. roma imparatorluğu, bu tarihten başlayarak orada birliği sağladı. ondan takriben 300 sene sonra da hıristiyanlık bu bölgeye de uzandı.

    5. asırda iberya, germen kabilelerinin saldırılarına hedef oldu. sırayla alanlar, süevler ve vandallar... vizigotlar 468 seneninde ülkenin büyük bölümünü ele geçirerek, toledo’yu merkez edinip yarımadaya egemen oldu. 586 seneninde katolikliği kabul eden vizigotlar, iber yarımadası’na hıristiyanlığın iyice yerleşmesini sağladı. vizigot egemenliği altında, tüm pagan öğeler temizlendi. yarımadada başka dinden yalnızca yahudiler kalmıştı.

    romalılar tarafından filistin’den sürülen yahudilerin bir bölümü, çok önceleri iber yarımadası’na yerleşmiş, roma imparatorluğu vaktinde gelişerek refaha kavuşmuştu. ancak vizigot krallığı döneminde sistematik olarak musevi karşıtı bir kilise-devlet siyaseti izlendi. 694 yılında çıkartılan bir yasayla, yahudiler köle vaziyetine getirildi.

    toledo’da tertip eden bir dizi kraliyet kilisesi konseyinde, hıristiyanların siyasi meseleleri arka tasarıya itilerek, yahudilerin zorla vaftiz edilmesine, sünnetin, diğer musevi ananelerinin ve şabat ile öteki bayramların yasaklanmasına karar verildi. yahudiler, 7. asır süresince aşağılandı, kırbaçlandı, idam edildi, mallarına el kondu, yıkıcı vergiler ödemek zorunda bırakıldılar.

    yahudilere uygulanan ekonomik baskılar neticeninde, diğer bir hayli avrupa ülkesinde görülmüş olduğu gibi iberya ekonomisinde büyük bir çöküş baş gösterdi. yahudilerin birçoğu, hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kaldı. buna rağmen, musevi uygulamalarını saklıca sürdürdüler. böylelikle, ispanyalı hıristiyanlığı için sonsuz bir kaygı kaynağı olan “saklı musevi” kavramı tarihteki yerini aldı.

    bundan sonra, 8. yüzyıl başlarında müslümanların buraya gelişini görüyoruz. başlığın gereği olarak onun üzerinde daha detaylı durmak istediğim için izleyecek bölüme bırakıyorum.
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap