6 entry daha
  • “ yaşamınızın kontrolü sizde değil! öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. bu kitabı kapatabilirsiniz. o sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. ne isterseniz yapabilirsiniz. ama sorun şurada: ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. ne isterseniz yapın. sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın. “

    diyor adam fawer empati isimli kitabının nedenini açıklarken. onun gibi bi çok insan özgür/bağımsız olmadığımızı düşünmüş. ilkel
    çağlardan beri süregelen insan hür müdür/tutsak mıdır düşünselinin bilimsel izahı aslında bu otonom sistem. içimizde tamamıyla kendi kafasına göre takılan bir dünya var. bir de dış dünyamız var, hükmedebildiğimiz, eğip büktüğümüz, göz kırptığımız. şimdi soru şu; biz içimizdeki dünyayı dışarıdaki tehlikelerden korumak için oluşmuş birer kılıftan, ambalajdan mı ibaretiz? yoksa bu içeriye ve dışarıya doğru çalışan iki sistemin toplamı mıyız?

    eğer birinci soru aynı zamanda cevapsa özgürlük/bağımsızlık için hala bir şansımız var demektir. cevabı ikinci soru da aramamız gerekiyorsa özgürlük/bağımsızlık kavramlarına bambaşka anlamlar yükleyene dek hepimiz birer iskelet bekçisiyiz. güneşli bir pazar günü sahibi tarafından gezmeye çıkarılmış köpeğin boynundaki tasmayı görmezden gelerek neşelenmesi ve heyecanla sağa sola saldırıp gördüğü her şeyi koklamasına benzer insansoyunun dünya serüveni. üstelik bizim boynumuzda birden çok sahibin tasması var. bunlardan birisi, en babası kalp mesela, yorulup otursa ipler birbirine karışır, kaos doğar ve biz evimize geri dönmek zorunda kalırız. umarım pencere diye bi şey gerçekten vardır.
hesabın var mı? giriş yap