17 entry daha
  • ilk olarak seker portakali ile girdi hayatima. yalnizligini evlerinin arka bahcesindeki agacla konusarak gideren, hayalperest, kırgın bir roman kahramaniydi. engin dus dunyasi ve hayal gucunun golgesinde yasayan bu minik insan bir anda idolum, en iyi arkadasim oluvermisti.

    daha sonra gunesi uyandiralimda cikti karsima. biraz buyumus ama kırgınlıgından, yalnizligindan, huznunden ve hayal gucunden hicbir sey kaybetmemisti. bu sefer bir cucuru kurbagasi vardi kalbinde besledigi, en yakin dostu ve yalnizliginin getirdigi boslugun tek doldurucusu. bir de arada bir gelip giden aktor bir arkadasi vardi ki ne zaman gelecegi ne zaman kaybolacagi hic belli olmazdi. tam beni de bu arkadaslarina alistirmisken, birden cucuru kurbagasi gidiverdi yureginden. hayatimda bir kitabin sayfalarini islatircasina boylesine agladigimi hatirlamam. cucuru kurbagasinin kucuk bavulunu ve sapkasini kapip zeze'nin yuregini terkettigi gun ben de sanki bir sey kaybetmistim kendimden.

    sonra delifisek'de kendine guvenini kazanmis bir genc olarak cikti karsima. ama cok uzun surmedi o seruven. cografya serserilere ozgu bir derstir dedi, atinin uzerine atladi ve beni sonsuza kadar terketti. heyecanla her vasconcelos romaninin icinde onu aradim ama o serserilik yapmakla mesguldu dunyanin kim bilir neresinde.

    daha sonra zeze'yi cocukluk ve genclik yıllarimin tek kahramani ve zor gunlerimin minik dostu olarak tekrar hayatima dondurme yollari aradim. ilk yalnizligima ortak olabilecek bir varligin hayatima girisinde ona zeze adi takmaya karar verdim. once gunlugumun adini zeze koydum. sonra annemler bir papagan almislardi. hemen hic dusunmeden zeze'yi ona yerlestirdim. ayni cucuru kurbagasini zeze kendi yuregine yerlestirdigi gibi. zeze'yi egittim ve en yakin dostum yaptim. okuldan eve geldigimde hemen yanima geliyor ve aksam yatana kadar yanimdan ayrilmiyordu. beraber televizyon seyrediyor, odev yapiyorduk. bir gun geldim zeze hastaydi, butun gece ilac verdim ama sabaha kafesinde olmus karsiladi beni. zeze'den ilk buyuk darbemi o zaman almistim. hayallerimdeki kahramanim, biricik dostum beni yuzustu birakmisti.

    bu olaydan cok uzun bir sure gecti. ben zeze'yi tamamen unutmustum. daha dogrusu kirgindim ona. beni biraktigi, yalnizligimla, kendi hayal dunyamda bir basima terkettigi icin onu affetmem uzun surmustu. ama cok da ozluyordum bir yandan onu.

    sonra minik, siyah beyaz, kivircik tuylu bir kopek girdi hayatima. cok sevimli gorunusunun ardinda, cok kisilikli, kesinlikle yilisik olmayan ve insanlar onu sevmese bile kisiliginden asla odun vermicek bir kopek. onu gorur gormez adinin ne olmasi gerektigini biliyordum. o zeze'ydi.

    yeniden bir dost kazanmistim. her gece yanimda ayak ucumda yatan, yatakta donerken yanlislikla ona carpar ve rahatini bozarsam hart diye ayagimi kapicak ama agladigim mutsuz gunlerimde kucagima cikip yuzumu yalicak, beni mutlu etmek icin elinden geleni yapicak bir dost. 13 sene hayatimda kaldigi sure boyunca beni hep mutlu edicek, bana huzur vericek bir dost. gercek bir cucuru kurbagasi. konusacak kimseyi bulamadigim zaman konustugumda buyuk siyah gozleriyle beni dinleyecek, yanima yatip, simsiyah tuylerinde beni isiticak bir dost. universite icin amerika'ya gidecegim gece kucagimdayken ani bir hareketle donup burnumu isirmisti. hicbirimiz neden oldugunu anlamamistik o zaman. sonra dusundukce anladim ki o benim gidecegimi anlamis bunu bana nasil yaparsin sen benim tek arkadasimdin dermiscesine hayal kirikligindan yapmisti onu.

    daha sonra ki yillar boyunca cok az gordum onu. tatillerde kendime aileme ve arkadaslarima vakit ayirmaktan onunla dogru durust ilgilenemedim. ve o benden yavas yavas koptu, her seferinde daha da kizgin, daha da tanimaz yaklasti bana. ve her bavul toplandiginda bir koltugun altina girip kustu bana tekrar ve tekrar.

    ben de acikcasi zeze'yi unutmaya baslamistim. artik daha kendime guvenliydim, universite, is hayati arkadaslar, sosyal faaliyetler derken, o eski, hazin, icine kapanik, hayal perest cocuk gitmisti icimden. zeze'ye ihtiyacim yoktu. cucuru kurbagasina da. ya da ben oyle zannediyordum. taa ki bir gun beni birakip gidene kadar.

    zeze'nin öldüğünü duydugumda ilk gelen sokla ne hissedecegimi bilemedim. taa ki evime gelip kapiyi caldigimda evde heyecanli bir havlama sesi yerine garip bir sessizlik beni karsilayana kadar. taa ki iceri girdigimde uzerime heyecanla atlayip yuzumu yaliyacak biricik cocukluk dostumun artik orada olmadigini gorene kadar. gece yattigimda ayak ucumda onun nefes alisini duymamanin yalnizliginda, yatakta donerken ona carpmamak icin dikkatle donmelerimin artik bosuna oldugunu aci bir sekilde anlayana kadar. biricik cucuru kurbagam beni terketmisti gercekten. minik sapkasi ve bavuluyla hayatimdan gidivermisti.

    hicbirimiz cesaret edemedik onu topraga vermeye. baskalari gitti. son gorevimizi bile yapamadik. simdi o orada yapayalniz ve ben yine onu yalniz biraktim. acaba beni affetti mi? bunca sene onu unutup, eski dostlugumu yapmadigim icin acaba ben kendimi hic affedebilecek miyim? zezesiz bir dunya nasil olur onu bile bilmiyorum. o hep vardi. seker portakalindan beri. benim biricik kahramanimdi, dostumdu. onu butun arkadaslari yavas yavas terkettikleri gibi, olgunlastikca butun hayal kahramanlari hayatindan ciktigi gibi o da acı bir sekilde birden bire beni yalniz birakti, cikip gitti hayatimdan.

    odamin kapisi aralandi ve koridorun isiginda minik cucuru kurbagam boyundan buyuk bavuluyla bana el sallayarak disari cikti. odamin kapisini kapadiginda derin bir karanlik vardi. sabaha uyandigimda artik kalbim bombostu.
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap