56 entry daha
  • değil beş onbeş celal şengör ile de kurtulmaz. ülkeler kişilerle değil kurumlarla ayakta kalırlar. bu kurumların içerisinde en önemli olan kurumsa, elit yetiştirebilme kültürü olan üniversitelerdir.

    türkiye’nin en önemli eksikliği ise elit insan yetiştirmeyi beceremeyen nitelikli kurumların eksikliğidir. elit insan kaynağını şekillendiremeyen ve elinde tutamayan bir toplum ise gelişemez ve sonunda yok olur.

    peki tüm bunların üzerine elit nedir diye soracak olursanız etimolojik olarak elit seçilmiş demektir. zaten bu nedenle içinde bir asalet ya da soyluluk atıfı bulunmaz.

    elit kendi alanına akademik katkı yapabilmiş, dünya’yı tanıyan, kültürel gelişimi bilen, kendi alanında olmayan konulara özel ilgi duyarak bu alanlarda özel bir bilgi birikimine sahip olmayı başarmış, birden fazla yabancı dil konuşabilen, genel bir görgü düzeyine sahip, farklı düşünebilen ve bu nedenle yaşadığı toplumun zaman olarak ilerisinde yaşayabilen insandır.

    kuşkusuz bu tanım daha ileri şekilde geliştirilebilir ama belki de en sade tanımıyla elit eğitimi sınıf atlama aracı olarak görmemesine rağmen eğitimden geri kalmayan insandır. bu yönüyle, memur olmak için kpss çalışan/doktor olmak için tıp okuyan/akademisyen olmak için doktora yapan insandan ziyade içinden gelen merakı yüzünden eğitim ile kendini gerçekleştirmek için çabalayan ve bunu belgelendirmediği konular için de yapan ve bundan zevk alan kişidir.

    bu bağlamda, elit insanın doğuştan birtakım maddi seviyenin üzerinde olması gerekmekle beraber, doğuştan gelen bu maddi seviyenin kazanım şeklinin de eğitime dayanmasını beklemek bir zaruret olmakla beraber elit olmanın yeter şartı olamayacaktır.

    bunun eksikliğinde ilgili kişi entelektüel olarak tanımlanabilir ama özellikle gelir seviyesinin çok açık olduğu toplumlarda güçsüzleşen orta sınıf sonucunda bir elitin sahip olmasını bekleyeceğiniz görgü seviyesinin edinimi güçleşecektir.

    bu nedenlerle, kendi elitini yaratacak kurumlarını geliştiremeyen ve dahi elitizmi toplumsal ve siyasi ölçekte sürekli aşağılayarak cehalete övgüler düzen figürleri benimseyen bir toplumun ekonomik verimliliğini artıracak hamlelerle refah odaklı bir kurtuluşa ulaşamayacağı açıktır.

    bu kurumların eksikliği ise iki farklı temelde değerlendirilebilir.

    bunların ilki bu kurumları yaratmasını bekleyeceğiniz elitlerin oldukça az olması nedeniyle gelişme imkanı bulamamasıdır. tarihsel süreçte, osmanlı’nın sürekli kendini savaşın içinde bulması ve özellikle balkan ve çanakkale savaşlarında ülkenin potansiyel elitlerinin acı bir şekilde kaybedilmiş olmasının bir sonucu da budur.

    bir diğeri ise, tanzimat dönemi’nden hatta bunun ötesinde padişah genç osman’ın katline kadar uzanan bir tarihi sürece giden, türk toplumundaki reformist-gelenekçi çatışmasının zaman içinde keskinleşmesidir.

    adını koymakta zorlansak da, sağcı-solcu, laik-dindar, seküler-muhafazakar, gelenekçi-yenilikçi ikilemleri sadece dönem dönem bu çatışmaya verilen isimler olmakla beraber, bu zıtlaşmadan bağımsız bir şekilde evrensel anlamda bir elit yetiştiren kurum yaratmada yaşanılan zorluklar ve sermaye birikiminde yaşanan gecikme nedeniyle bu fay hattı evrensel bir kurum yaratmayı başaramayıp yaratabildikleri de zaman içinde bu kutuplardan birinin arka bahçesi haline gelerek toplumsal düzeyde bir güven unsuru yaratıp evrenselleşmek şöyle dursun, kendini bu çatışmaya taraf olarak bulmuş ve misyonunu kaybetmiştir.

    akp iktidarları sonrasında yaşanan üniversite seviyesi kalitesizleşme ile beraber de elit yetiştiremeyen bu kurumlardan geleceğe dair bir umut da kalmamıştır.

    kısacası bir ülkenin kalkınması; elitleri ile, o elitleri yetiştiren kurumları ile ve halkının o kurumlara olan güveni ile temellendirilecek çalışmalar sonucunda mümkün olabilir. beşeri sermayenin gelişimine ön ayak olacak bu çalışmaları yapması beklenen kurumların kısır siyasi tartışmaların içine çekilmesi ile toplumsal güveni kaybetmesi beşeri sermaye gelişimini engelleyecektir.

    pastayı büyütmekten ziyade pastanın bölüşümüne odaklanan bir siyasi kültürün içinde toplumun az sayıdaki elitine karşı vereceği kavganın kaybedeni toplum olmakla beraber elitin bu kavgaya taraf olması pastayı büyütmez aksine küçültür.

    son söz: siyasi saiklerle elitlere saldırmanın oya tahvil edilecekse siyasi bir mantığı vardır fakat ekonomik bir mantığı yoktur. bilgiye açılan savaşı kazanmanın imkansızlığı ise bu ekonomik mantıksızlığın yegane sebebidir.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap