9 entry daha
  • kebi, iran kırma olmasına rağmen güzel burunlu, iyi huylu, bol uykulu bir kediydi. karşılaştığımız vakit ben henüz hâlâ hülyalı bir gençtim; onunsa inadı inattı, bir uyudu mu top atsan uyandıramazdın. adıyla gelenlerden değildi kedigeç. öylesine, gelişine gelmişti. kıştı. altı teyze altı amca altı ay bir kahramanlık yapsın da adını alsın diye gözünün içine baktık. sonunda tek kahramanlığı, yazının ucu adlı kitabın üstünde uyuması ve eskaza elimiz o yana gittiğinde, tüm efendiliğini bir yana bırakıp kitabı kardeşi gibi müdafaa etmesi oldu. o vakit gençten, edebiyatçı bir arkadaşımız adını koyuverdi, biz de kendisini yazının bir uç beyi olarak selamladık, "hadi madem, hayırlısı" dedik. o ise gün bugündür diye davrandı ve canla başla çalışmaya koyuldu. üst raflardan kitap indirme, sayfa çevirme, kötü yazılmış sayfaları yırtma, kitaplık içre uyuyarak nemle mücadele etme, "gece inle" tonunda (kesif kesif) miyavlama gibi vazifeleri erinmeden gücenmeden yerine getirdi. bu vesileyle bilinci tekir iki iyi arkadaş da edindi: krallara baka kedican ve boyacıköylü ludovico ariosto. birlikte güldüler, havalı havalı gezdiler, birbirleriyle karşılaştırıldılar. bir, bilemedik bir buçuk yıl böyle geçiverdi. neden sonra kebi, kağıt işini toptan bıraktı, mahallemizden işveli bir tekirle daha bir rakınrola kaçtı. kaçarken eve bıraktığı pireyle on gün hop oturup hop kalktıysak da kendisini özlemle andık, çeşitliliğini kutladık, gün oldu yazıklandık ama hatırasına saygısızlık etmedik. ömrü evinde olaydı, crom'a, tori'ye, miyk harvey tırtıl'a abilik eder, sütlerini, iplerini, torbalarını eksik etmezdi; adı gibi eminim.

    (bkz: rengin/@heavens scream)
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap