29 entry daha
  • sadece bir yahudinin elinden çıkmış olduğu için, "taraflılık" veya "yüzeysellik" gibi tek kelimelik yargılarla değerlendirilemeyecek kadar incelikli bir spielberg yapımı. filmin içeriğinden önce görsel anlatımıyla ilgili bir iki kelâm etmek gerekirse: spielberg vermek istediği duyguları görüntüleri aracılığıyla seyircisine hissettirmesini kesinlikle çok iyi bilen bir yönetmen. 70'ler avrupa'sını yansıtmaktaki becerisinin yanı sıra, hikâyenin dokusu ve atmosferini son derece başarılı kurmuş. özellikle sahne geçişlerine bayıldım.

    --- spoiler ---
    örneğin: yere düşen kâğıtlardan yerde savrulan yapraklara geçiş, uçak camından otel odasındaki katliama geçiş, otel odasında öldürülen sporcuların yaralarından kızıl bulutlara geçiş vb. ayrıca evine dönen kahramanın(!) karısıyla tarifsiz sevişme sahnesi de cabası.
    --- spoiler ---

    oyuncu seçimini de son derece başarılı buldum. filmin gayet taze yüzlü oyunculardan oluşmuş zengin bir kadrosu var. özellikle mathieu kassovitz ve moritz bleibtreu sürprizleri fevkalâdeydi.

    konuya gelirsek, içinde "yahudi katliamı" isim tamlamasının geçtiği her filmi "yahudi propagandası" ile eşleştirmemek gerektiği kanaatindeyim. kaldı ki, "munich" de "israil ya da filistin yanlısı olmak"tan ziyade "vatan sahibi olmak ya da olmamak" üzerine sorular soran/sorduran bir film. kimin terörünün ne kadar haklı olduğunu sorgulayan küçük beyinlere vatan sahibi olmak için teröre başvurmanın ya da terörü terörle ortadan kaldırmaya çalışmanın ne kadar mantıklı olduğunu düşündürmeye çalışmış.

    ama şunu tartışırım: spielberg bütün bunları çok mu cesur bir dille anlatmış? kesinlikle hayır. olabilecek en orta yollu üslûbu tutturmuş. tartışılagelenlerin sadece iki milletle ilgili mevzular olarak değil, tüm insanlığa has içgüdüler olduğu düşüncesiyle ele almış malzemesini*. çünkü radikal bir dille hollywood'da tutunulmayacağını öğrenmiş, ama daha önemlisi bu bilginin yanı sıra, anlatacaklarını popülizmden arındırmasını da bilmiş bir yönetmen var karşımızda. işte spielberg'in "sinemanın dahi çocuğu" olarak anılmasının asıl nedeni de bu bence: başkalarına hiç benzemeyen işleri en basit görünen yolla yapmak. en izlenilir gişe filmlerini bu adamın elinden çıkaran, kendisinin anlatımındaki "ne var, bunu herkes yapar" dedirten yalınlıktadır.

    einstein önyargı gibi azami soyutlukta bir kavramı "bir önyargıyı yıkmak, bir atomu parçalamaktan daha zor" şeklinde nasıl basit ve anlaşılır bir formülle ifade ettiyse; steven spielberg'in dehası da, onun basitleştirmekteki, yalınlaştırmaktaki bu yeteneğinde zühur etmektedir. ancak ne yazık ki kendisi de önyargıları yıkmaya kadir olmadığı için, filmini izlenmeden topa tutulmaktan alıkoyamayacaktır.
150 entry daha
hesabın var mı? giriş yap