3 entry daha
  • istanbul devlet tiyatrosu'nun, tiyatronun 400 yıldır değişmeyen yazgısını gözler önüne sermek adına sahneye koyduğu oyun. genel programda oyunun tanıtımında kötü bir türkçe kullanılmış ve seyirciler tarafından tanıtım metni için özensiz denmişti. ayrıca orijinal metin (ki beş perdeden oluşuyor) epeyce kısaltılmış eleştirileri de eklenince, oyunun reji asistanı moliere'i, tartuffe'ü ve oyunu neden sahneye koyduklarını anlatan bir yazı yazmış. bu yazıyı da şık bir bröşür ile izleyicilere dağıtıyorlar.
    bugün tartuffe, hem karakter hem de bir oyun olarak yeterince tanınıyor. oyunu metne sadık kalarak baştan sona oynamaktansa, günümüz merceğinden geçirip, bir kaç mesaj vermek istemişler belli ki. bu sezon istanbul devlet tiyatrosu'nda sahnelenen tartuffe, bu yüzyılda tiyatroya çektirilen azaba, tiyatroca bir cevap niteliğinde; moliere vesilesiyle...

    ilk paragraf orhan veli çevirisiyle, moliere'in kaleminden tartuffe'ü ve moliere'in bakışını aktarıyor.

    "işte hakkında çok dedikodu edilmiş bir komedi. uzun zaman takibata uğradı. bu eserde oynattığım şahsiyetler pekala gösterdiler ki kendileri fransa'nın en kuvvetli insanlarıdır. şimdiye kadar bütün musallat olduklarımdan ziyade. markiler olsun, pnecieuse'lerle boynuzlular olsun, hekimler olsun, tefe konmaya çok az tahammül ettiler; herkesle beraber, onlar da işin alayındaymış gibi göründüler, ama yobazlar, asla. ilkin korktular, nasıl olurmuş da cesaret edip onlarla alay edermişim, pek akılları almadı. bunca namuslu insanın mensup olduğu bir yolu nasıl kepaze edermişim. öyle bir cinayetmiş ki yaptığım, dünyada affedemezlermiş. hepsi bir olup ayaklandılar." (jean baptiste poquelin moliere -çev. orhan veli)

    moliere bu zorluklarla karşılaştığında takvimler 1664 yılını gösteriyordu. aradan dört yüz yıl geçti... o günden bu güne dünya nelere tanıklık etmedi ki: insanoğlu elektriği buldu, telefonu, aşıyı, röntgeni buldu... bütün bu güzel buluşlar süratle birbirini izledi. insanoğlu aya çıktı, atom bombasını keşfetti.
    her şey bir anda değişti... ve birden yüzümüzü güldüren bütün bu buluşlar boğazımıza oturan birer yumruk oldu. iç savaşlar, dış savaşlar, darbeler, soykırımlar yaşandı. her kuşak en az bir -soğuk ya da sıcak- savaşa tanıklık etti...

    öyle bir çağda yaşar olduk ki, iyinin, güzelin hatta "doğru"nun açılımı değişti. artık, ne iyiyi kötüden ayırdedebiliyoruz, ne de kötülüğe dur diyebiliyoruz. daha da kötüsü, kötülüğe ortak oluyoruz. evet kötü sağımızda, kötü solumuzda...

    peki sebebi kim? bütün bu olanlara biz izin vermiyor muyuz. bütün bu buluşlarımızın, icatlarımızın, duygularımızın, inançlarımızın sömürülmesine, çarpıtılmasına ve hatta kötüye kullanılmasına biz değil miyiz neden. bütün hürmet ettiğimiz şeyleri, karşımıza silah olarak çıkaran biz değil miyiz.

    işte aynada gördüğümüz tablo. kim cesaret edebilir ki aynaya bakmaya. ya da kim cesaret edebildi bu acı tabloyu yansıtmaya. çok az kişi. onlar da ya dokuz köyden kovuldu, ya da dillerine biber sürüldü. maalesef bazen de tavizler verildi, orta yol bulundu. tıpkı 1669'da moliere'in yaptığı gibi...

    moliere, acı komedyası tartuffe'ü yazarak insan kusurlarını göstermeyi bırakmış, artık kötülüğü göstermeye başlamıştı... "tartuffe" kendini dindar ve safdil gösterip bunun ticaretini yapan, çıkarcı ve şehvet düşkünü bir adamın portresiydi. "tartuffe" komedi sanatının geldiği en iyi noktaydı. ama buna rağmen, çok büyük gürültülere neden oldu. dönemin -güya- dindarları, din adamları aynada kendilerini görmekten rahatsız oldular. moliere'in sözlerinden de anlaşıldığı üzere, kendisini dine saldırmakla suçladılar... kral, moliere hakkındaki bütün iyi düşüncelerine rağmen -bu "saygı değer" dindarları / din adamlarını karşısına alma cesaretini gösteremediğinden- oyunun yasaklanmasına engel olamadı.

    öngörülen yasak öyle bir yasaktır ki, tartuffe'ün sadece oynanması değil, kalabalıkta ya da tenhada, okunması da dinlenmesi de yasaktı. her kim bu yasağı çiğneyecek olursa aforoz edilecekti. yasak tam beş yıl sürdü.

    beş yıl süren amansız bir mücadeleden sonra "tartuffe" nihayet seyirci karşısına çıktı. ama artık "tartuffe" o eski "tartuffe" değildi. beş yıl önceki "tartuffe"den çok şey kaybedilmişti. daha hafif eleştiriler barındıran, daha mülayim bir "tartuffe"dü seyirciyle buluşan.

    işte yüzyıllardır hakkında çok şey söylenen "ezeli dava" "yalancı sofuluk", "tartuffe" aracılığıyla karşımızda... 2005-2006 sezonunda "tartuffe"ü sahnelerken istedik ki, nice badireler atlatmış bu değerli oyunu, değişmeyen kaderiyle -yasaklarıyla, baskılarıyla- sahnede gösterelim. doğruları duymak / duyurmak istemeyen zihniyetleri ortaya koyalım.

    istedik ki "tartuffe" aracılığıyla 21. yüzyılda da baskılara, engellere maruz kalmış bir tiyatroyu bütün çabalarıyla, sizlerle buluşturup moliere'e göz kırpalım.

    günay ertekin arslan
    reji asistanı
56 entry daha
hesabın var mı? giriş yap