2049 entry daha
  • bugün hatıra defterimi açtım, baktım. yengem de yazmış içine. eşine olan sevgisini, geleceğe dair hayallerini yazmış.

    kendisi yürüme engelliydi ama kalbi kocamandı.
    dayımın eşiydi. dayımla çok uzun bir süre komşuluk yapmışlar, yengem dayıma aşık olmuş ama açılamamış. beni bu halimle kabul etmez ki zaten diye düşünmüş. ama hep aşık kalmış ona. yıllar sonra, bir gün tüm cesaretini toplayıp açılmış, dayım başta kendisine karşı aynı duyguları beslemediğini söylese de, bu durum fazla sürmemiş. ve birbirlerine aşık olmuşlar, evlenmeye karar vermişler. dayımı o kadar çok seviyordu ki, annanemi arayıp, sen eşimi benim için mi doğurdun anne, dermiş. dayıma karşı o kadar minnettardı ki, dayımla ilgili tek bir kötü bir şey söylediğini bile duymadık hiç bir zaman. dayım da onunla çok mutluydu, çok seviyordu. kendisi hiç bir zaman konuşkan bir insan olmasa da, neşesi, mutluluğu yüzünden belliydi. yengemin ayrıca böbrekleri yoktu ve sürekli diyalize gitmek zorundaydı. bir gün anneme demiş ki, ben ölmekten korkuyorum. her gün benden genç insanlar geliyor diyalize ve birden bire bir daha hiç geri gelmiyorlar. neden gelmediklerini sorduğumda, öldüler diyorlar bana. ben ölmek istemiyorum, demiş. hamile kalması imkansızmış demiş doktorlar, yine de bir gün hamile kalmış ve bebeğini düşürmüş.
    hatıra defterimde ise bir gün anne olmak istediğini yazmış.
    günler, yıllar geçti, yıllardır beklediği böbreği gelmiş. apar topar ameliyata aldılar, böbrek nakli gerçekleştirildikten sonra komaya girmiş. yaklaşık iki ay komada kaldıktan sonra da yirmi yaşlarının sonlarında vefat etti.
    hastanede çalışan dayım, kendi elleriyle ölümünü tespit etti, kendi elleriyle morg’a götürdü, kendi elleriyle yıkadı, kendi elleriyle tabutunu alıp, kendi elleriyle toprağa verdi. sonra bir daha hiç yüzü gülmedi. yıllarca ağır yas geçirdi, annaneme geldiğinde o eski neşesi yoktu, bugüne kadar da bir daha kendisini hiç eskisi gibi göremedim.

    eşinin ölümünden beş buçuk yıl sonra ise, birisiyle tanıştığını anlattı. bir kaç ay sonra evlendiler. başta her şey güzel gözüküyordu ama zamanla evlendiği kadın gerçek yüzünü göstermeye başladı. ve bu gerçek yüzü hiç de hoş değil. dayımla yeni eşinin çocukları oldu ve ben bugün ölen yengemin defterime yazdığı sayfa’da eşini ne kadar çok sevdiği ve anne olmak istediğini okudum. içim o kadar acıdı ki. özellikle kendisinin ne kadar iyi bir insan olduğunu hatırladığımda, sonra bu yeni kadına baktığımda. neden hak etmeyenler mutlu olamıyor bu dünya’da? niye bu düzen böyle? bazen elimize kalan sadece bir kağıt parçası, bir yazı, birer anılar.
    ne demiş aldous huxley; “belki de bu dünya başka bir gezegenin cehennemidir.”
3106 entry daha
hesabın var mı? giriş yap