4 entry daha
  • şurada onun üzerine bir röportaj yapılmış.

    --- spoiler ---

    osmanlı döneminin sonu ile cumhuriyet döneminin asker ressamlarından ali sami boyar’ı keşfim; türk edebiyatı dalında hazırlamakta olduğum yüksek lisans tezimin çalışmaları esnasında; sedat simavi’nin çıkardığı, 1930-1940’lı yılların önemli kültür, sanat ve magazin dergilerinden yedi-gün dergisinin ciltlerini tararken, hikmet feridun imzalı bir yazıyla başladı. devrin önemli ressamı ali sami bey ile, şu anda istanbul, lâleli’de hâlâ mevcut durumdaki apartmanında gerçekleştirilen bu röportajın başlığı; “fırçası ile apartman yaptıran ressam” idi.

    fotoğraftaki apartmanı hemen tanımıştım ve çok heyecanlanmıştım. zaten biyografilere ve hâtıratlara da düşkün olduğumdan yazı çok ilgimi çekmişti. işte o gün bu gündür ali sami boyar’la ilgileniyor, hakkında ne bulursam toplamaya çalışıyorum.

    araştırmalarım esnasında ressam sayın adnan çoker, rahmetli hocalarımızdan prof. dr. semavi eyice ve minyatür sanatçısı sayın ülker erke’den de çok yardım gördüm. bana onunla ilgili bildiklerini anlattılar ve elindekileri de benimle paylaştılar. ayrıca boyarların bütün mal varlıklarını bağışladıkları darüşşafaka cemiyeti de ellerinde bulunan fotoğrafları kullanmam konusunda çok yardımcı oldular. kendilerine minnettarım.

    önemli biyografi ve hâtırat yazarlarından rahmetli taha toros da thy’nin dergisi skylife’da ali sami boyar hakkında güzel bir yazı da yayınlamıştı.

    cumhuriyet döneminde basılan ilk cumhuriyet pulları ile evrak-ı nakdiyyesinin (kâğıt para) ressamı olan ali sami boyar üzerine, ikisi artist, biri de tarih ve düşünce dergilerinde olmak üzere üç yazı yayınlamış, bu çalışmamı da bir kitap haline getirmeyi amaçlamıştım. ancak maalesef çeşitli sebeplerle bu çalışmam henüz tamamlanamadı.

    ressam ali sami boyar üzerine yapmakta olduğum çalışma esnasında, bir sergi dolayısıyla istanbul’a gelmiş olan hristoff ailesiyle de tanışma imkânı bulmuştum. ancak aşağıda metnini hazırladığım hristofflarla olan bu görüşmemi de yayınlayamamıştım.

    15 şubat 1880’de (1296) iğrikapı’da, kafkasya’nın ahıska bölgesinden istanbul’a göç etmiş, orada misk yağcılar ismi ile anılan bir aileden olan hacı hayrullah adındaki tüccarın torunu ve mühendishâne-i berri-i hümayun’un ilk öğrencilerinden hacı hüseyin hüsnü bey’in oğlu olarak dünyaya gelmiştir.

    1894’te başladığı mekteb-i bahriye’den (deniz harp okulu) 1901 yılında mülâzım-ı sânî (teğmen) rütbesiyle mezun olan ali sami bey, ardından 1902’de özel bir izinle de mekteb-i sanayi-i nefise’ye başlamış ve osman hamdi bey, salvatore valeri, ömer âdil ve joseph warnia zarzecki gibi hocalardan dersler almıştır.

    1907’de yüzbaşılığa yükseltilen ve bugünkü adıyla güzel sanatlar fakültesi olan mekteb-i sanayi-i nefise’yi de 1908 yılında başarıyla bitiren ali sami bey, 1910’da resim öğrenimi yapmak üzere paris’e gönderilmiştir.

    1914 yılında yurda dönerek yüzbaşı rütbesiyle emekli olan ali sami bey, harbiye nazırı enver paşa’nın emriyle 1917’de açılan şişli atölyesi’nde ibrahim çallı, hikmet onat, namık ismail, sami yetik, ali cemal ben’im ile birlikte görev almıştır. sırasıyla, bahriye müzesi’nde (denizcilik müzesi), güzel sanatlar akademisi’nde ve evkaf müzesi’nde (şimdiki türk-islâm eserleri müzesi) müdürlük yapmış; 1919’da heybeliada bahriye mektebi’nde ve kurucusu olduğu inas sanayi-i nefise mektebi’nde (kız güzel sanatlar okulu) öğretmenlik ve müdürlük görevlerinde bulunmuştur.
    ali sami boyar
    ali sami boyar

    ali sami boyar, viyana’da 1918 yılında açılan savaş resimleri sergisine iştirak eden ressamlarımız arasındadır. bu sergi türk ressamları tarafından avrupa’da açılan ilk sergi olarak büyük bir önem taşımaktadır.

    emekliliğinden sonra amerikan koleji’nde resim öğretmenliği yapan boyar’ın bir diğer mühim yönü de yazarlığıdır. cumhuriyet, milliyet, akşam, vakit, ikdam ve ileri gibi günlük gazetelerde ve şehbâl, âti, ülkü gibi dergilerde sanat ile ilgili birçok yazısı yayınlanmış ve radyoda da konuşmalar yapmıştır. ali sami bey, sözkonusu yazılarında türk resim sanatını incelemiş ve millî sanat kültürünün yurt çapında yaygınlaştırılması konusu üzerinde durmuştur.

    ali sami boyar’ın doğumunun 77. yıldönümü münasebetiyle, 17 şubat 1959 tarihinde, i.ü. tıp fakültesi, tıp tarihi enstitüsü tarafından, boyar’ın resimlerinden müteşekkil bir sergi açılmış ve bir toplantı düzenlenmiştir. kendisini rahmet ve şükranla anmamız gereken bir başka tıp ve kültür adamı bedi şehsuvaroğlu, söz konusu toplantıda yapılan konuşmalarla, batı basınında çıkan bazı yazıları bir araya getirerek siyah-beyaz da olsa kitabın sonuna ilâve edilen resimlerle bir kitap yayınlamıştır.
    soldan: muhsin karabay-peter hristoff ve dimiter hristoff, yk sergi salonu-galatasaray, 12 haziran 2004
    soldan: muhsin karabay-peter hristoff ve dimiter hristoff, yk sergi salonu-galatasaray, 12 haziran 2004

    ali sami boyar, başarılarla geçen 87 yıllık ömrünün sonunda 26 eylül 1967 tarihinde istanbul’da vefat etmiş ve zincirlikuyu’da 14. adada bulunan aile mezarlığında toprağa verilmiştir. türk edebiyatının önemli yazarlarından halide edip adıvar’ın kızkardeşi olan eşi belkıs hanım ise daha önce 14 mayıs 1966 tarihinde vefat etmiştir.

    bu yazı münasebetiyle hem ressam ali sami boyar’ı tekrar gündeme taşımak hem de yayınlayamadığım hristofflarla yaptığım o günkü görüşmemizi sanat meraklılarına sunmak istedim.

    muhsin karabay: bugün 12 haziran 2004. önemli bir sergiye ev sahipliği yapan yapı kredi bankası’nın galatasaray’daki binasındayız. yanımızda iki önemli sanatçı, ressam var. bu ay, “üç istanbullu” adıyla önemli bir sergi var burada, 27 kasım’a kadar devam ediyor. onlar, türkçeyi de çok güzel konuşan bir aile, aslında üç nesil ressam; dede vefat etmiş durumda, paris’e yakın bir şehirde medfun. isimler birbirine çok yakın, dolayısıyla biraz dikkatli olmak gerekiyor kimden bahsettiğimizin anlaşılması için. yanımızda baba ve oğul var. dede, peter dimiter hristoff, baba dimiter hristoff ve torun peter hristoff. benim bu aileyle tanışmam çok enteresan bir vesileyle oldu.
    bu seri pullarımız 1926 yılında londra’da bradbury wilkinson co. tarafından m. taydus usulü ile basılmıştır. bu pulların resimleri ressam ali sami boyar tarafından hazırlanmıştır. resimler; bozkurt, sakarya geçidi, ankara kalesi, atatürk’ün portresi ve kızılırmak köprüsü’dür. bu pulların fotoğraflarının çekimi için nazik yardımlarından dolayı filateli pul galerisi sahibi sayın erol akkaya’ya teşekkür ederiz.
    bu seri pullarımız 1926 yılında londra’da bradbury wilkinson co. tarafından m. taydus usulü ile basılmıştır. bu pulların resimleri ressam ali sami boyar tarafından hazırlanmıştır. resimler; bozkurt, sakarya geçidi, ankara kalesi, atatürk’ün portresi ve kızılırmak köprüsü’dür. bu pulların fotoğraflarının çekimi için nazik yardımlarından dolayı filateli pul galerisi sahibi sayın erol akkaya’ya teşekkür ederiz.

    ali sami boyar ile ilgili bir araştırma yaparken internette, ekonomi profesörlerimizden yazar güngör uras, milliyet’teki bir köşe yazısının bir yerinde dede peter dimiter hristoff’un, cumhuriyet dönemi ilk türk pullarının ve kâğıt paralarının hazırlanışında ali sami boyar’la çalışmış olduğunu belirtiyordu. onun büyük yardımıyla ressam torun peter bey’in eposta adresini bularak onunla yazıştım ve böylece kendisiyle tanışmış olduk.

    şimdi torun peter ve baba dimiter bey yanımızda, ancak dimiter bey’in eşi maria hanım, amerika’ya dönmüş olduğundan onunla sohbet etmek mümkün olamayacak. inşallah bir başka sefere onunla da sohbet etmek nasip olur. o da türkçe’yi çok güzel konuşuyor ve sergi açılışında kendisiyle tanışmak nasip olmuştu. onunla daha geniş bir zamanda konuşmayı ümit ederken bu mümkün olamadı maalesef.

    ben şimdi sözü dostlarımıza bırakmak istiyorum. dimiter bey öncelikle sizin bir baba olarak ali sami bey ile olan tanışıklığınızdan bahsetmenizi rica edeceğim.
    ayaktakiler soldan: hikmet onat, feyhaman duran, sami yetik, ali sami boyar, vecihi bereketoğlu, nazmi ziya, idare memuresi remide hanım, ihsan hanım oturanlar soldan: ibrahim çallı, bakiye hanım, güzin duran, ömer adıl, halil paşa 1923 galatasaray sergisinde
    ayaktakiler soldan: hikmet onat, feyhaman duran, sami yetik, ali sami boyar, vecihi bereketoğlu, nazmi ziya, idare memuresi remide hanım, ihsan hanım oturanlar soldan: ibrahim çallı, bakiye hanım, güzin duran, ömer adıl, halil paşa 1923 galatasaray sergisinde

    dimiter hristoff: benim babam ali sami bey ile tanıştı ve arkadaşlıkları yıllarca devam etti. ben lise talebesi iken yaz tatillerini geçirmek üzere istanbul’a geliyordum. ali sami bey’in bana çok büyük yardımları olmuştur; oğlum şunu şöyle yap, bunu böyle çiz şeklinde uyarılarda bulunuyordu. onun yardımıyla akademiyi bitirdim. türkiye’de yaşadığımız müddetçe arkadaşlığımız, dostluğumuz devam etti. ali sami bey, o zaman pul ve paraların yapımından aldığı para ile lâleli’deki apartmanı yaptırdı. amerika’ya gitmeden evvel lâleli’deki apartmanı satarak bebek’te bir ev satın aldılar, sonra kendileri vefat etti. artist dergisinde ali sami bey’le ilgili yazınızı okudum.

    peter hristoff: o zaman ali sami bey’in resimleri istanbul’da büyük ilgi görüyor muydu, satılıyor muydu?

    d.h.: yabancılar büyük ilgi gösteriyordu. müşterileri arasında amerikalılar, almanlar vardı. eşi belkıs hanım önemli yazarlardan halide edip adıvar’ın kız kardeşiydi. sami bey özel bir kolejde resim öğretmenliği de yapıyordu.

    m.k.: o kolejden öğrencilerinden minyatür sanatçısı ülker erke hanım’la tanışma imkânı buldum.

    p.h.: sami bey’in eşi ne iş yapıyordu?

    d.h.: ingilizce öğretmeniydi, bazı kitaplar da tercüme etmişti.

    p.h.: ali sami bey’in kendine ait özel koleksiyonu var mıydı?

    d.h.: pek iyi hatırlamıyorum, herhalde vardı.

    m.k.: efendim bu arada sizden amerika’da çevrenizde kulak kabartarak ali sami boyar’a ait özel koleksiyonlarda tablolar olup olmadığını öğrenmenizi rica ediyorum. çünkü öyle zannediyorum ki, amerika’da birçok ailede, özel koleksiyonlarda ali sami boyar’a ait resimler, tablolar var. o zamanlar satılmış, yurtdışına gitmiş bunlar. elimizde herhangi bir kayıt da olmadığı için bugün bilinemiyor maalesef.

    p.h.: bugün internet sayesinde bunu yapmamız biraz daha kolaylaştı. sami bey genellikle ne tür resimler yapıyordu, yağlı boya mı, sulu boya mı, karakteri nasıldı, sert biri miydi, yumuşak biri miydi, şakacı mıydı?

    d.h.: sami bey çok beyefendi bir insandı, ciddi görünümlü, çok ciddi entelektüel insandı. eşi de çok sevimli biriydi. kendisi bahriye subayı idi.

    p.h.: yurtdışına çok çıkıyorlar mıydı?

    d.h.: son senelerde hayır.

    m.k.: peter bey lütfen siz de bize kendi hayatınızdan, yetişmenizde etkisi olan kişilerden bahsedebilir misiniz? özellikle üç istanbullu sergi kataloğunuzda teyzenizden çok güzel bahsetmişsiniz. hayatınızda önemli bir rol oynamış, lütfen bunlardan bahsedebilir misiniz? bunları anlatmalıyız, çünkü bir çocuk nasıl yetişiyor, bir genç nasıl yetişiyor, bir ailedeki bir teyzenin bir ressamın yetişmesinde nasıl rolü oluyor? bunları anlatarak gelecek nesillere örnek olmalıyız. buyrun lütfen.

    p.h.: katalogda yazdığım gibi genç yaşta başladım resme. yazları paris’e gidip amcamın galerisinde çalışıyordum. resimlerim satılıyordu. yaptığım resimler sergiye konuyordu, resimden ilk paramı o zaman kazandım. dedem paris’te iken beni sergilere, müzelere götürürdü. dedem her gün sabah erken saatlerden başlayarak öğleye kadar resim yapardı. öğleden sonra, yemeğini yedikten sonra giyinirdi ve her gün başka bir müzeye giderdik. kendi tanıdığı ressamlardan bahsederdi. ilk sanat eğitimimi dedemden ve babamdan aldım. onların arkadaşlarından, sanat kitaplarından… istanbul’a geldiğim zamanlarda teyzeme uğruyordum ve onda kalıyordum. istanbul’un güzelliklerini, zenginliklerini bana gösteriyordu. nasıl ki dedem bana paris’i öğretti, gösterdi ise teyzem de istanbul’u bana tanıtıyordu. böylece hem babamdan hem teyzemden hem de hayattan öğrendiklerimin hepsi hayatımda bütünleşti.

    d.h.: alt katta sergilenen resimler elimde kalan resimlerdir. ayasofya resmi var, eşime hediye ettim. onların öyle çok güçlü resimler olduğuna inanmıyordum, bunlar bir hâtıradır tabi.

    m.k.: böyle üç neslin eserlerinden oluşan bir sergiyi hazırlamakla çok güzel bir çalışma yapmışsınız. çok teşekkür ederiz. böylece bizler de onları görmüş olduk.

    p.h.: sami bey o zamanlar nerede çalışıyordu, yani atölyesi neredeydi? sami bey size misafirliğe geldiği zamanlarda neler konuşuyordunuz, yani sanattan mı, siyasetten mi konuşuyordunuz?

    d.h.: bir nevi bana hocalık yapmıştır. o, beni hazırlayıp akademiye götürdü. sami bey baskı makinesini bana hediye etti. ben onu amerika’ya götürdüm ve şimdi de oğlum peter’a hediye ettim.

    p.h.: yani büyükbabam sami bey’e onu hediye etti. hem ayasofya hem müzeler müdürlüğü yapıyordu, hem de üst tarafta kendi atölyesi vardı, orada çalışıyordu. ayasofya’daki yerinde çalışıyordu. o yaptığı resimler ne oldu acaba, satıldı mı, şu anda koleksiyonlarda mı?

    m.k.: geçen aylarda burada sulu resimler adıyla bir sergi açılmıştı. onlar içerisinde ali sami boyar’a ait olan resimler de vardı. onlar bir şahsın özel koleksiyonunda bildiğimiz kadarıyla. böyle 4-5 resim var biliyorsunuz. bir de ayasofya ile ilgili, içinde ayasofya resimlerinin bulunduğu kitabı var.

    p.h.: sami bey’in ayasofya’daki sorumluluğu neydi?

    d.h.: idarecisi idi.

    p.h.: o zamanlar ayasofya çok geziliyor muydu?

    d.h.: hayır, bugünkü gibi değil. o zamanlar daha mozaikler ortaya çıkarılmamıştı.

    p.h.: muhsin bey, siz ali sami boyar’la nasıl alâkadar olmaya başladınız, yani bu ilgi nasıl ortaya çıktı?

    m.k.: efendim benim ali sami boyar’la tanışmam çok enteresan oldu. master tezimi hazırlarken yedigün dergisini de incelemem gerekiyordu. bunların içerisinde çok ilginç yazılar, resimler ve röportajlarla karşılaştım. doğrusunu söylemek gerekirse o zamana kadar ali sami boyar ismini duyduğumu pek hatırlamıyorum. belki duyduysam bile aklımda fazla bir yer etmemişti. o zaman o dergide hikmet feridun es’in ali sami boyar ile yapılmış bir röportajını okuyunca bu çok ilgimi çekti. hele o röportajda, onun lâleli’de yaptırdığı apartmanın fotoğrafı da vardı. o fotoğraftan binayı hemen tanıdım ve tabi çok heyecanlandım. araştırma yapmayı çok sevdiğimden, benim için çok güzel bir konuyu keşfetmiştim. böylece ali sami boyar ile ilgili araştırmalara başladım.

    ali sami boyar
    ali sami boyar

    p.h.: o bina şimdi duruyor mu?

    m.k.: evet duruyor bina katları farklı kişilere satılmış. meselâ en üst katı şu anda almanya’da bulunan bir kişiye ait ve kendisi de burada olmadığı için içeriye girmemiz mümkün olmadı. altındaki girişten itibaren iki kat bir italyan giyim mağazasına ait. aslında binanın girişinde duvara bir plaket konulmalı. biz bazı arkadaşlarımızla bu konuda girişimlerde bulunuyoruz. fakat bu konuda maalesef yeterli çalışma yok. yani avrupa’daki, amerika’daki sanata bakış henüz türkiye’de oluşturulamadığı için sanatçılarımıza ait binaların veya oturdukları evlerin, apartmanların önemi hâlâ kavranabilmiş değil. bunlar çok önemli, yani binaya bakışınız bile çok değişiyor. normal, sıradan bir bina önemli bir şahsiyetin yaşadığı yer olunca o binaya bakışınız farklılaşıyor. meselâ bir bina için burada atatürk yaşadı veya misafir edildi dendiği zaman birdenbire o binaya bakışınız değerleniyor. biz o binayı resimlerden kazandığı parayla yaptırdığını öğreniyoruz.

    d.h.: yok, hayır doğru değil.

    m.k.: siz nasıl biliyorsunuz?

    d.h.: babamla çalışarak yaptıkları paralardan kazandıkları parayla yaptırmıştır.

    p.h.: ali sami bey nasıl, rahat bir aileden mi geliyordu, maddî durumu iyi miydi, sıkıntılar yaşadı mı acaba?

    d.h.: hayır öyle hayat zorluklarını yaşamadı. rahat yaşadı. durumu iyi olan bir aileden geliyordu.

    m.k.: evet kendisi bir deniz subayı idi. türkiye’de askerîyeye mensup olan kişilerin standartları her zaman çok yüksek olmuştur ve hâlâ da öyledir. ben geçenlerde askerî okullara giriş imtihanında salon başkanı idim. 8. sınıfı bitirmek üzere olan öğrencilerimiz bir askerî okula girmek için bu imtihana giriyorlardı. onlara bu tercihlerinin sebebini sorduğumda, bana; iş garantisi, devlet garantisi olduğundan, askerîyenin imkânlarının fazla olduğundan böyle bir tercihte bulunduklarını söylediler. ben de buna katılıyorum.

    d.h.: ali sami boyar’a ait olan bu varlık ne oldu acaba?

    m.k.: efendim, ali sami boyar ve eşi hayattayken varlıklarını darüşşafaka’ya bağışlamıştır. biliyorsunuz, darüşşafaka, babası vefat etmiş öğrencileri okutuyor. kitaplarından bir kısmının istanbul üniversitesi’ne bağışlandığını öğrendik. ama şu anda üniversitede sayım yapıldığından bu konuda hiçbir bilgi edinemedim. ayrıca fotoğrafları darüşşafaka arşivinde muhafaza ediliyor. onları gidip gördüm. sağolsunlar darüşşafaka yetkilileri bana bu imkânı verdiler, kendilerine bu vesileyle bir kere daha teşekkür ediyorum. bunların sayısı fazla değil, 30-40 civarında. onların bazılarının fotoğraflarını çektim. doğrusu ali sami boyar ile ilgili bu çalışmam beni de çok heyecanlandırdı ve çok bilgi edinme imkânı buldum. sizler gibi birçok değerli kişiyle tanışma imkânını ve şansını elde ettim. ali sami boyar’ın o zamanlarda açılan galatasaray resim sergileri gibi sergilerde eserleri yer almış. biz ancak eski dergileri karıştırarak bazı bilgileri edinebiliyoruz. genç nesiller olarak bunları bilmemiz mümkün değil.

    p.h.: evet, ne zaman ki fotoğraf yaygınlaştı artık resmin de önemi biraz azaldı yani saatlerce bir resim yapmaktansa gidip fotoğrafını çekmek çok kolay.

    d.h.: ama resimle fotoğraf arasında çok büyük fark var. napolyon mısır’a gittiği zaman yanında ressamlar çalışıyordu. o zaman fotoğraf yoktu.

    p.h.: şimdi bir harbe ressamları götürmek çok tehlikeli olabilir. ikinci cihan harbi’nde life mecmuası için ressamlar götürülmüş. yapılan sketchler life mecmuasında basılmış.

    d.h.: büyükbabam birinci harpte ordu’da iken ordu ressamıydı.

    p.h.: acaba o resimler bulgaristan’da arşivde bulunur mu?

    d.h.: bulunur fakat şu anda arşivler herkese açık değil.

    m.k.: siyasî rejim belki henüz oturmadı onun da etkisi vardır.

    d.h.: meselâ burada rum patrikhanesinde osmanlı tarihi, bizans tarihi, bizans-osmanlı-bulgar münasebetleri ile ilgili çok döküman var, bunları henüz herkese açmadılar.

    m.k.: peki efendim sizin başka söylemek istedikleriniz var mı? sizi fazla yormak istemiyorum. bana bu video çekimini gerçekleştirme imkânı verdiğiniz için, zamanınızı ayırdığınız için, istanbulumuzu şereflendirdiğiniz, bu serginizle istanbul’un renklerine renkler kattığınız için sizlere çok teşekkür ederim. sizinle tanışmaktan çok büyük bir mutluluk duydum. insan çalışmalar, araştırmalar yaptıkça çevresini de zenginleştirmiş oluyor. belki ben bu sergiye gelecektim ama sizinle tanışma şansım olmayacaktı.

    d.h.: amerika’ya gelirseniz size orada birçok şeyi gösterme imkânı bulabilirim, bekleriz inşaallah.

    m.k.: fakat ben size yeterince türk misafirperverliğini gösteremediğim düşüncesindeyim. sizin buradaki meşgûliyetlerinizden dolayı biraz geri plânda kalmayı tercih ettim. çünkü burada ve dışarıda oldukça meşgûlsünüz. sergi çalışmalarınız zaten sizi yeterince meşgûl ediyor.

    dimiter ve peter beyler: inşaallah bu arkadaşlığımız, dostluğumuz devam edecek. biz de size teşekkür ederiz.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap