• augsburg'ta yer alan (bkz: bavyera), halen kullanımda olan dünyanın en eski sosyal konut kompleksidir.

    1516'da, jakob fugger tarafından augsburg vatandaşlarının barınabileceği bir yer olarak kurulmuştur. 1523 yılına kadar 52 ev inşa edilmiş ve daha sonra bu alan çeşitli caddeler, küçük meydanlar ve bir kilise ile genişletilmiştir.

    kapılar geceleri kilitlenir, bu nedenle fuggerei, kendi başına, ufak bir bağımsız ortaçağ kentine benzer.

    bir evin kira ücreti yılda 1 rheinischer gulden eder. bu rakam 1520'den bu yana hiç değişmemiştir ve günümüzde 0.88 cent'e eşittir.

    burada yaşamak için koşullar 480 yıl önceki koşullar ile aynıdır:
    - augsburg'da en az iki yıl yaşamış olmak,
    - katolik inancına sahip olmak
    - borçlu olmamak.

    beş kapı hâlâ her gün saat 10'da kilitlenir.
  • buyuklugu 45 ila 65 m2 olan bu evlerde oturabilmeniz icin;
    - katolik olmaniz
    - gunde 3 defa dua etmeniz
    - augsburg'da (almanya) en az 2 senedir yasiyor olmaniz

    gibi sartlar vardir.

    * wolfgang amadeus mozart'in buyuk buyuk dedesi de 1681-1694 yillari arasinda bu evlerden birinde kalmis.
  • gelmiş geçmiş en zengin insan olarak tanınan jakob fugger tarafından 16. yüzyılda (1521) memleketi augsburg'da kurulan 140 haneli sosyal konutlara verilen isim. kentin yoksulları için kurulan bu evlerin yıllık kirası yalnızca 1 dolar. halen 2 odası müze olarak kullanılsa da 138 hane ile yoksullara hizmet vermeye devam ediyor.

    bizim ülkede de bu kuruma mukabil gelen çok eski vakıflar mevcut. ancak vakıf gayrımenkulleri çoğu zaman yoksullara hizmet vermekten ziyade hısım akrabaya peşkeş çekilen, amacı dışında kullanılan kolayca yolsuzluk yapılan izbe kuruluşlar haline getirilmiştir.
  • anı defterinde 28 ekim 2023 tarihinde "s.a beyler türk var mı?" yazısını bıraktım. ziyaret eden sözlükcu olur da burayı okursa açıp bakabilir :d
  • fuggerei'da yasayan dorothea braun adli bir kadin 11 yasindaki kizi tarafindan cadi olmakla itham edilince cesitli eziyetlerden gecirilip en sonunda itiraf! ettirilmis ve son olarak da oldurulmus. 1600'lerde augsburg'da baslayan cadi avinin ilk kurbani bu kadinmis.

    konu o kadar cekici ve derin ki kendimi en sonunda surada buldum: (bkz: malleus maleficarum)

    gunumuzde fuggerei'da hala yasanabiliyor olmakla birlikte yas ortalamasi 70'in uzerindeymis.

    bir de icerisinde 2. dunya savasi sirasinda yapilmis bir siginak var. yapmalari yerinde olmus, cunku o kadar bombalamadan sonra fuggerei'in buyuk bir kismi yikilmis.

    burayi gezerken yine beynimde laf lafi acti, sonra fugger ailesini merak ettim ve okumaya basladim. bankacilikla ilgilendiklerinden ve bir donem avrupa'da politik ve ticari anlamda cok etkili olduklarindan why nations fail'da da isimleri geciyordu. (bkz: jakob fugger)
  • dün ziyaret ettim. hakkında hiçbir şey okumamıştım, augsburg sokaklarında öyle aylaklık edip (flaneur) o kapıdan çıkıp bu kapıya giriyor, sokaklardan sokaklara geçiyordum. hafif çiselemeye başlamıştı. normalde bilet alınıp giriliyormuş araziye, ben arazideki restorana mal getiren arabanın arkasından açılan kapıdan yürüyerek girdim, kapı arkamızdan kapanınca biraz böyle afalladım. fuggerei'nin sokakları her ne kadar birbirine benzer sokaklar olsa da, garip bir estetik güzelliği var. yepyeni bir dünyaya girmiş gibi inanılmaz bir his. neyse sonra duvarlarda bilgi panolarını falan görünce, herhalde şehrin korunan tarihsel bir bölümü diye düşünerek, yine ellerimi arkamda tutuşturarak yürümeye devam ettim. bu esnada biletli turistleri falan da görünce, beleşçiliğime sevinerek aylak yürüyüşümü yavaşlattım ve pencerelerde, perdelerin arkasına yerleştirilmiş kitsch plastik çiçekler, garip hristiyan aziz heykellerine baka baka ilerlemeye devam ettim. böylesi pencerelerden birisindeki garip figürün önünde durmuş, ya bu almanlar ne kadar tuhaf müzeler yapıyorlar diye düşünürken (zira perdenin arkasından hafifçe oda görünüyordu) kapı birden açılıverdi. ben her kapının önünde ve posta kutularının üzerlerinde yazılan isimlerin daha önce burada yaşamış kişiler olduğunu düşünüyordum oysa ki. neyse açılan kapıdan tatlı huysuz alman bir teyzemiz çıktı. ne bakıyorsunuz gibisinden bir tersledi beni. fuggerei hakkında okumuş olsam afallamazdım, ancak aniden böyle kalakaldım. tuhaftır almanların müzeciliğine nasıl güveniyorsam -inanılmaz saçma bir şey ama- bu kadın acaba interaktif müze sisteminin bir parçası mı diye düşündüm. benim ağzımdan tek kelime çıkmadığı için devam etti kadıncağız. burası müze değil, burada yaşıyoruz biz. özel hayatımız var, neden sürekli içeri bakıyorsunuz falan diye söylenmeye başladı ve eve yeniden girdi. baya distopik bir dünya içine girdiğimi düşünürken bir diğer sokakta fuggerei hakkında bilgi veren müzeye girdim. bu insanlar gerçekten aylık 88 cent ödeyerek inanılmaz güzel, bahçeli evlerde yaşıyorlar. her ne kadar yaş ortalaması çok yüksek ve ağırlıkla kadınlar burada yaşıyor olsa da, 20li 30lu yaşların üzerinde bir kaç sakini de varmış. bütün kompleksi adamakıllı güzel bir ziyaret ettikten sonra, böyle şeyler neden bizde yok diye düşünmeden edemiyorum. zekat var, sadaka var tamam harika ama neden bir sistem yok, neden hiçbir gelenek oturmuyor, neden her gelenek, neden her bir parçamız kutuplaşıyor. neden böyle zenginlerimiz yok? neden dünyada milyonlarca aç insan varken, gelişmiş bir ülkede arkeolojik ya da ne bileyim işte insan hayatına doğrudan etkisi olmayan araştırmalara milyonlar ayrılabiliyor?

    fuggerei, insanı düşüncelere boğacak kapasitede inanılmaz güzel bir şey.

    mutlaka yapılmıştır ancak burada yaşayan insanların birbirine benzeyen evlerde yaşamalarının acaba kendi ilişkilerine, dünyayı algılama biçimlerine algısı nedir? her birey ortalama 14 yıl kalıyormuş bu anklav sistemi içerisinde, geceleri kapılar kapanıyor. otu boku islamla karşılaştırıyorum düşünülmesin ancak evlerin inanılmaz sade bir güzellikle birbirine benzemesi, benim beynimde hacca giden müslümanların aynı kıyafetleri giymesi görüntüsünü uyandırdı. ikisinde de benzer amaç var, kıyafetinden, sahip olduğun unvanından, her şeyinden bağımsız, sen bir insansın. evinin içi ya da beyninin içi rengarenk olabilir ancak dışa ilk görüşte yansıtılanın birbirine benzer olması, büyük bir ölçüde insanı etkiliyor sanki.
hesabın var mı? giriş yap