• yarısında sahneye fırlayıp erkek karakterleri vurmak istediğim oyun. ikinci yarıda fırlamam umarım.

    edit: ağlayarak çıktım. çoğu kişi ağlayarak çıktı. diyarbakır devlet tiyatrosu'na saygılarla...
  • bakırköy belediye tiyatroları ekibi tarafından yunus emre kültür merkezi'nde sergilenen oyun.
    pek bişey sergilenemiyor gerçi, bu entryi girme sebebim de bunun negatif eleştrisini yapmak zaten - kendi meşrebimce-
    temel olarak; 'klasikleşmiş’ durumdaki töre cinayetlerinden birini konu alan hikaye, 2004’te yaşanmış gerçek bir olaya dayanarak işlenmiş. (bkz: güldünya tören)

    neyse efendim, bahsi geçen tiyatroya daha önce gidip oyun izlemişliğimiz olduğundan, bir
    cuma akşamını, böyle bir ‘mesaj’ barındırdığı için de burada değerlendirmekten imtina etmedik. mert asutay, levent tülek gibi oyuncular varsa bişey kotarılır diye düşündük.
    lakin, hayatımda gördüğüm en kötü sergilenen oyun olmak gibi iddialı bir konuma yerleşmesinden de anlaşılacağı üzere çok büyük hayal kırıklığı yaşattı.

    repliklerdeki bayağılık; dil, aksan, ağız, lehçe kullanımının becerilememesinden kaynaklandı daha çok ve oyuncuların rolle bütünleşememesinden. bitlis bölgesinde geçen bir oyunda, yöreye ait bir oyun sergilendiği intibaı bir türlü yaratılamadı. ekip içinde kullanılan ağız, dil, aksan, lehçe bağlamında hiçbir zaman tam bir senkronizasyon sağlanamadı. biri iç anadolu kullanırken biri güneydoğu aksanına, diğeri doğu anadolu aksanı kullanırken; öbürü istanbul türkçesine* kaydı. burada net bir biçimde, yeni oyuncuların -yeni değil de daha genç desek daha iyi olur- dersine çalışmadığı aşikardı. en çok göze batan; bağırdığında iyi oynuyor olduğunu düşünen ama koltukları titretmekten başka bir etki yaratamayan gül’ün abisi rolundeki irfan karakterini canlandıran ali rıza kubilay idi. hakikaten çok bağırıyor. kendisine servet rolündeki doğacan taşpınar da eşlik etti ayrıca. –tersine dünya’da da aynı intibaya kapılmıştım ya neyse-

    --- spoiler ---

    küçük kardeş ferit’in ayakkabısının delik olması kadar normal bişeyin olamayacağı bir köyde, bunun köye meteor düşmüş gibi bir etki yarattırılarak aktarılması oldukça saçma geldi bana, köy orası. ağalık düzeni falan var, yanaşmalar var, dar geçimin kralı var. nedir yani? bi depdebe, bi ajitasyon. delik olacak tabi, diğer arkadaşlarının da delik olacak, yok utanıyormuş arkadaşlarının yanında, öbürü lordun oğlu mu? onunki de deliktir. yani konuları böyle gereksiz yerlerinden didik didik etme, ayrıntı çabası, ana fikirden kopuk hareket.
    kız yalnız kalacak da tecavüze uğrayacak diye anne gitmese de olur bir kasabaya alışverişe gidiyor, bunu da seyirciye, annenin ağzından aktarıyorsun. hadi yaptın bırak söyletme seyirci zaten anlar. bir sonraki sahneyi niye söyletiyorsun.
    hani kızın üstüne titriyordunuz, evden çıkartmamalar falan.. e kızı yalnız bırakıyosunuz evde, sülalecek gidiyorsunuz , bi acaip.

    --- spoiler ---

    bunlar gibi bir sürü gereksiz ayrıntı ile oyunu uzatma çabası, içi doldurulamamış bir konu. –ki bunun temel nedeni oyunculuksuzluk- mert asutay , levent tülek ve deli mahmut rolündeki tuncay akpınar dışında etkisiz oyunculuklar var hep. hikayenin hangi noktasında ne olacağını anlıyor seyirci, heyecan katılamamış oyuna en başta. evet tamam çok trajik bir olay olmuş, töre cinayetleri bu toplumun temel problemlerinden biri, tiyatro bunun en iyi işlenebileceği yer, siz de buna çalışıyorsunuz. lakin iyi bir metinle, nokta oyunculuklarla, derse iyi çalışma ile olur bu. böyle ne koysan izler bu izleyici düşüncesi ile değil.

    ben de tiyatro eleştirisi yazdım ya, hem de hıncal uluç tarzı, teeey. daha bi sene bişey eleştirmem.

    bu arada fc vaduz taraftarıyım.
    bu taraklarda bezim yok yani. temel bi tiyatro izleiyicisiyim öyle, uğraşmadım bu işlerle hiç gördüğümü söyledim sadece, ben yanlışmdır belki, işin aslı öyle değildir.
  • ben de birkaç gün önce cüneyt gökçer sahnesinde izledim. öncelikle dekor çok kötüydü, çok amatörceydi. oyunculukların da çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. ben tiyatro aşığı bir insan olarak birinci perdeyi izlerken “ara verince çıkarım. bu ne böyle” diyerek izledim. neyse ikinci perde başladı ve oyunun heyecanı arttı. son sahnelerde tüylerim diken diken oldu,gözlerim doldu. oyunun konusu zaten bu ülkenin kanayan en büyük yaralarından “kadına şiddet”. bu oyun da gerçek bir hikayeyi anlatıyor, güldünya tören’in 2004 yılında töre cinayetine kurban gitmesini.
    özetle izlenebilir. 5/10
  • harika diyarbakır devlet tiyatrosu oyunu. her oyuncu başarılı en çok yönetmen. (bkz: ebru nil aydın)
    (bkz: güldünya)
  • dramatik oyun. oyunun sonlarına doğru gözlerim doldu.deli rolünü , güldünya’yı oynayan oyunculara büyük alkış gönderiyorum. aslında diğer oyuncuların da emeğine sağlık. şive olsa iyi olurdu. diyarbakır devlet tiyatrosu emek vermiş, çalışmış. tebrikler.
  • diyarbakır devlet tiyatrosunda izlediğim oyun.
    oyunda 2004 yılında töre cinayetine kurban giden güldünya töre'nin hikayesi anlatılıyor.
    ayrıca gül'ü canlandıran gonca eryiğit'in performansı etkileyiciydi.çoğu kişi salondan ağlayarak ayrıldı.
  • kalbimin bu kadar sıkıştığı bir oyun hatırlamıyorum.
    tüm kalbimde, zihnimde, bedenimde hissettim seni, yok yere hayatı elinden alınan tüm kadınları.
    seni güldünya, hissettim..
    en güzeli yıldız olmak, toprağına yağsın dilerim..
  • devlet tiyatroları antalya 10.uluslararası tiyatro festivalinde diyarbakır devlet tiyatrosunun oynadığı hikayesi tanıdık olan muhtesem oyun.2004 senesinde yasanan güldünyanın iki erkek kardeşi tarafından katledilişinin gerçek öyküsü... yüreginiz dayanırsa yarında sahnelenecek olan bu oyunu gidin izleyin
  • istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları'nın 2020-2021 tiyatro sezonununda prömiyerini yapacak olan yeni oyunu.

    deniz altun'un yazdığı oyunu özgür kaymak yönetecek.

    oyun, akrabasının tecavüzüyle hamile kalan ve ailesi tarafından öldürülen ve töre cinayetlerinin sembollerinden güldünya tören'in hayatından kesitleri anlatıyor.
  • --- 1. perde spoiler ---

    sıfır duygu.

    bu kadar dramatik bir konuda seyirciyi etkileyememeyi nasıl başardılar bilmiyorum.

    anneyi oynayan bir kadın var, kadının her hali telaşlı. tamam anladık eşinden, oğlundan korkan, ezik bir kadın tipini canlandırıyorsun fakat bu kadarı fazla abartı ve inandırıcılıktan uzak olmamış mı?

    karakterlerin çoğu inandırıcı değil zaten. gerek konuştukları dil, gerek giyim kuşam...

    baba var mesela, saçları benim saçlarımdan güzel adfsfsfs o nasıl bir köymüş hayret ettim.

    yaşlı oyuncuları da genç oyuncular oynadığı için yaşlandırma işlemini paintle yapmışlar.

    --- 1. perde spoiler ---

    --- 2. perde spoiler ---

    birinci perdeden çok daha akıcı bir oyun sergilendi. temposu yüksekti ve yalan değil yer yer gözlerimi doldurdu.

    ağa karakterini canlandıran oyuncu ile irfan karakterini canlandıran oyuncuların performanslarını beğendim.

    başrol kızımızınsa çocuksu konuşma tarzı ve ses tonu bana bir hayli itici geldi.

    oyun konusu itibariyle yaraladığı icin etkilenmemek elde değil zaten. oyundan çok, oyunun sonunda sahneye yansıtılan fotoğraflar ağlatmaya yetti.

    oyundaki müzik seçimi ise oyunun duygusuyla bağdaşmıyordu, en azından ben bağdaştıramadım. konunun ağırlığının yaninda müzikler hafif kalmıştı. seyirciyi derinden etkileyen bir şeyler seçilebilirdi. eminim daha yürekte hissederdik acıyı.

    son bir şey dikkatimi çekti; seyirciyi selamlayan oyuncuların hiçbiri selamlama esnasında ve sonraki dakikalarca alkışta gülümsemedi. özellikle gül karakterine hayat veren başrol oyuncusunun son bakışları beni ciddi anlamda etkiledi.

    --- 2. perde spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap