• unutamadığım kent. beni bıraksalar old city içindeki bar taburelerine götümü kaldırmadan saatlerce günlerce oturabilirim. gördüğüm en sıcak insanlar bir de. sadece göz temasınızı farkedince bile yediği yemekten bir parça ikram eden, sonra selfi çeken, çektiği selfiyi arkadaşlarına gönderip onları da çağıran sonra onlarda gelince saatlerce yarım yamalak ingilizce ile sabahlara kadar içilen bir topluluk. sadece bir göz temasıydı yahu :)
  • dün gece 9 günlügüne geldigim sehir. buradan da istikamet ho chi minh ve sonra siem reap. aksam 21:30 gibi sehre geldim, old quarter’da kaliyorum. yol boyu gördüklerim, bu sehre asik olmama yetti. ınanilmaz bir yer. market bile disari sandalye atmis 3-4 kisi oturuyor. sokak yemekleri satanlar ayni bizim dürümcüler gibi, 20-30 insan kümelenmis ufak masalara. resmen bayildim. cok güzel bir 9 gün gececegine eminim.

    old square’in oradaki gölün kenarinda taburelere oturup cekirdek ve limonata aldik. ben bu sehre yerlesecegim sanirim. bir motorsiklette 4 kisilik bir aile yolculuk ediyor. bizde ikinci cocukla birlikte bagaj yetmiyor diye suv tarzi arabalara geceriz. adamlar bir sort bir tisort bir de motorsiklet. yemekleri rezil o ayri ama yine de yerlesmek isterim buraya. bu kadar fakirlik arasinda yüzleri bizimkilerden mutlu. trafik tam bir kaos, karsi seride girmeler, aniden sola saga donup araya dalmalar, yine de ankara ve istanbul trafiginden daha az stresli. kimse birbirine kin tutmuyor.

    nerdeyse 1 hafta gecti, ayrilacagim gün yaklastikca bir aglama hissi geliyor. sanirim asik oldum.
  • zamaninda 10 gun kadar gezme sansi buldugum bir vietnam sehri. uzakdogu’daki ilk tecrubem olarak oldukca ilginc buldugum bir sehir. sehir derken, bildigimiz sehirleri kasdetmiyorum.

    oncelikle bulundugum zaman diliminde, mayis ayi, hava inanilmaz sicakti. nefes almakta dahi zorlaniyordum bazen. sehir turu yapanlar gibi sadece guzel yerlerini degil, ara sokaklarini, les yerlerini de gezdim. yedim ictim. kendilerine has bir kulturleri oldugu ve kulturlerine bagli olduklari asikar. ıcki masasinda on dakikada bir ayaga kalkip bir iki uc “yooo” diye bagirmalari cok eglencei ve enteresandi. adetmis. yo da sanirim serefe demek. her yudum oncesi yo derler, kadehler tokusturulur. her yer pislik icindedir. ıctigimiz biralar surahide geliyordu ve surahi ficiya daldirilip dolduruluyordu. ayni sekilde sokaktan soguk cay alacaksaniz ki cok meshurdur, yine kovalara bardagi sokup cayinizi veriyorlar. hepsini yedim ictim, ölmedim.

    yemek kulturlerine artik asina sayiliriz, globallesen dunyada vietnam yemegi yemek icin oralara gitmeye gerek yok artik. benim midem sadece kurbagayi kaldirdi, diger yemeklere hic bulasmadim. oldukca lezzetli buldugumu itiraf edeyim.

    sokaklar falan bizim en gelismemiz koylerimiz gibi. sehir merkezi bir nebze de olsa guzel. dogru duzgun yollar ve magazalar var. ilgimi ceken diger nokta ise vietnam’in amerikaya karsi kazandigi savastan bahsedilir ama aslinda kaybettiklerini daha havalimaninda gorursunuz. her yerde amerikan firmalari, dolarin gecerli olmasi vs. savasin kazanan tarafini cok guzel acikliyor.

    ınsanlar asiri iyi niyetliler. kimsede sakal yok, azicik sakaliniz varsa tum dikkatleri uzerinize cekersiniz. ara sokaklarda yururken kucuk cocuklar el salliyordu bana. buyukler ise sehirlerine turist gelmis diye mutluca bakislar atiyorlardi. ugradigim restoran ve cafelerde ilgi alaka cok iyiydi, benimle konusabilmek icin her garson can atiyordu adeta. ayni sekilde kizlar da hayrandi. dunyanin hicbir yerinde boyle bir ilgi alakayla karsilanmadim. belki etiyopya’da karsilanmisimdir. tinder yukleyince bir saatte onlarca bulusma ayarlayip ikinci saate bulusabiliyordum. cok rahatlar. bir kiz ailesiyle tanistirmaya bile calismisti.

    sehirde motosiklet kullanimi cok fazla, o kadar fazla ki garipsememek mumkun degil. ana caddelerde motosiklet trafigi oluyor, o derece. hemen hemen herkesin motosikleti var. tum aile fertleri bir motosiklet sahibi. cok tatli esasen. ben de bir kiz vasitasiyla sehirde motosiklet turu atmayi basarmistim.

    ulkede starbucks vs gibi amerikan firmalari yavas yavas cogalmaya baslamis. bu beni mutlu etti, bildigim seyleri icip yiyebildim ama ote yandan ulke amerikan somurgesi diye dusundum. fakirlik diz boyu ama insanlar mutlu.

    ınsanlik seviyesi cok yuksek fakat o kadar iyi niyetli ki insanlar, bu onlarin somurulmesine sebep oluyor. bunu direkt anlayabilirsiniz. gereksiz bir iyi niyet var, sonuc olarak somuruye acik insanlar.

    keske daha cok zamanim olsaydi da doga harikalarini da gezebilseydim diyorum. hanoi, gidip gezilmesi gereken bir sehir degil aslinda fakat yolunuzun ustundeyse bir gun kalinabilir.
  • edebiyat tapınağı'na ev sahipliği yapan başkent.
  • an itibariyle yaşamakta olduğum kaotik şehir.

    kesinlikle önermemekle birlikte soruları olanlara yardımcı olabilirim.
  • güneydoğu asya'ya yolunuz düşerse mutlaka deneyimlemeniz gereken şehir. ho chi minh city ile burası arasında seçim yapacaksanız mutlaka burayı seçin. (ho chi minh city'nin buraya göre tek özel yanı cu chi tünelleri) gidilip hayran kalınacak devasa yapılar yoktur. şehrin kendisi tuhaf ve güzeldir.

    acayip bir kalabalık vardır. oradan buradan her tarafınızdan motosiklet geçer, zaten burada araba sürülmez. yolda sabit hızla giderseniz ölmezsiniz. vietnam insanı turistlere meraklıdır (ya da benim tanıştıklarım meraklıydı), tinderdan bir sürü match bulabilirsiniz. menfaat için arkadaş olun demiyorum ama olursa bisikletle şehir turu rica edin :p gençseniz hostelde kalın. hosteller ingilizlerle amerikalılarla doludur, kafa arkadaşlar bulursunuz. central backpackers hostel önerimdir beleş yürüme turu da yapıyorlar, gerçi bu şehirde yürünmez ya neyse.

    gece sokaklar kalabalıktır. gece 12-1'den sonra barlar açık olması kanunen yasakmış, o yüzden barların önünde birileri nöbet tutuyor, turist gelince kepenkleri açıp içeri alıyor. bu sayede kas yapmış adamlar aman münakaşaya girmeyin :)

    vietnam, kamboçya ve tayland. üçü de uzun bir tarihe ve geniş bir kültüre sahiptir. önceden okuyun ve insanlara bol bol sorular sorun (mutlu olacaklar). sadece rambo'yu izleyip gitmeyin. örneğin ben dini bir kısıtlama olmadığı halde kültürel olarak içki içen kızlara kötü kadın denildiğini duyunca şaşırmıştım. bunu bana söyleyen vietnamlı arkadaş exchange'e gittiğinde bile hiç içmemiş.

    pazarlık yapın ama bokunu çıkarmayın. şapka için 4 lira isteyen satıcıya 3 lira olsun demeyin. onlar da kazansın. ama turist kazıklamaya uğraşan insanlara karşı da dikkatli olun.

    öyle mutlaka tadın diyebileceğim bir yemeği yok. ama yumurta kahvesini için mutlaka. yemek konusu o kadar da problemli değildir, ekşiciler abartmış. noodle yiyebilirsiniz. gölün orada burger king ve popeyes de mevcut zaten görürsünüz. süper market de vardır gayet de. (hanoi de fazla yoktu sanırım ama ho chi minh kentinde bolca var.)

    ayrıntılı günlük yazıları için
  • hoi chi minh (saygon) kadar olmasa da vietnamdaki bir diğer motor cenneti. vietnamda gezdiğimiz üçüncü şehir olması itibariyle bizi gezilecek yer konusunda daha çok tatmin ettiğini söyleyebilirim. my tho ve saygonda şehir için de yapacağınız çok fazla aktivite olmamasına rağmen hanoi de daha çok kültürel ögeye rastlanabilir. şehrin merkezinde ihtişamlı bir hoi chi minh mozalesi bulunuyor. onun dışında temple of literature ve göl kıyılarında yapılacak geziler, yolda aniden karşınıza çıkan tapınaklar ilgi çekici. bizim gibi şehir turlarında biraz daha spontan olmayı seven gezerler için güzel keşifler yapılabilecek yerlere rastlayabilirsiniz ki zaten asya da gezerken kültürle içiçe olmak için turistik yerlerden çok sokaklarda vakit geçirmek fotograf çekmek için de daha çok imkan barındırıyor. şehirde en çok vakit geçirilebilecek yer bence old quarter. daha doğrusu burası bizim en sevdiğimiz ve en çok ilgimizi çeken yer oldu. ara sokaklara kurulmuş büyüüükk bir pazar düşünelim. manikürcü, pedikürcüden, terziden kasaba kadar herşey mevcut ve her türlü hizmet yol tezgahlarında verilebiliyor. et kesen kadınların yanında tırnak törpüleyen, ayak masajı yapan insanlar görünce çok şaşırmıştık. hijyen anlayışımıza pek uygun olmasa da kültürel anlayışı yansıtması açısından görülmesi gereken bir ortam diye düşünüyorum. ev yemekleri satan, servis eden minik tezgahlar, geleneksel şapkaları ve yük taşıma araçlarıyla insanlar hep mobil durumda aslında. envai çeşit şeyin (balık, meyve, örümcek, evet örümcek hatta kurbağa, hatta karınca) kurutulmuşunu görmek mümkün, bu alanlarda bazen koku sebebiyle yürümek zorlaşabiliyor. oyuncak tezgahlarının olduğu dar yolda motorsikletler sebebiyle ezilme tehlikesi geçirdik. inanılmaz bir kalabalık, her yerde insan, her yerde tezgah, bangır bangır bir müzik, ve etrafımızdaki onlarca motorsiklet. tam bir kaos ortamı ama bir o kadar ilgi çekici ve gezmek görmek gerçekten zevkli. zaten old quarter da şehirde hemen heryerde özellikle trafik ışığı olmayan dar yollarda motor büyük bir engel. çünkü hayatımızda görmediğimiz kadar motoru bir arada gördük ve bu ortamda birçok kez karşıdan karşıya geçmek zorunda kaldık. yolda motorları görmezden gelmeden karşıya geçebilme şansınız yok, yani tek yol, yola aniden dalmak, artık onlar düşünsün deyip atlamak. bizim halka tatlıya benzer bir tatlılarını denedik, lokal bir tat ama çok lezzetli diyemiceğim bişey. sokak lezzetlerine dünyanın heryerinde açık olsak da, ayağını kaşıyıp sonra etle ilgilenen teyzelerden sonra da bu ortamda daha fazla bişey yemek de istemedik açıkçası. ama genel olarak hanoi için restaurant tavsiyesi verebilirim. red bean ya da madam yen en iyi şeçenekler olacaktır. spring rollarını, balıklarını ve lotus tatlısını deneyebilirsiniz.
  • ayagimin tozuyla bir entry gireyim. ılk gun izlenimim fena degil. fransiz kolonisi zamaninda insa edilen bolum hos oldukca. hatta guzel sayilabilir. sokaklar agacli ama baya buyuk gorkemli agaclar. ara sokaga inince yol pazarlari, kasaplar salas restoranlar basliyor. teyzeler domuz prcaliyor sebze meyve satiyor vs. oksimoron bi sehir ama guzel harmanlanmis. tipik kaotik asya trafigi burda da hakim. cin esintisi aliyorum hatta bazi kareler streetfighter’daki bir stage’i animsatti. su kafes icinde tavuklar, istiflenmis esyalar karmakarisik bir goruntu elektrik ve telefon kablolari her yerden cikabilen motor ve bisikletler. yoldan karsidan karsiya gecis zaten biraz fedailik istiyor. sen yola atla onlar sana carpmasin gibi. yemekler oldukca lezzetli. kotu bir yemek deneyimim olmadi. tabi ilk gun bir uzmanla gezdik ve nokta atisi yerlere gittik. meshur yumurtali kahve enteresan bir icecek, denenmeli.
  • güneyin eski baskenti saygon'a kiyasla amerikilalilasmaktan nasibini almamis, tam ortasinda güzel bir tahtakale olan, her saati hareketli vietnam'in baskenti. ho chi minh 'in anit mezari, yasadigi ev bu sehirdedir. oldukça mütevazi ve magrur bir zarafeti vardir bu sehrin, bisiklet ve motorsikletler disinda sadece yürüyereyerek de gezilebilir. genis bulvarlari ve yesilligi boldur. kaybolmak kolaydir ama sevimli insanlara yön sormak da kolaydir. geleneksel su kuklalari tiyatrosu, turistik olmakla beraber sehrin merkezindedir ve gidilmesi gereken bir atraksiyondur, zira sadece fransiz, amerikali ya da çin akinlarindan bezmemistir bu halk, kirsal kesimi sele de maruz kalmistir asirlar boyunca. sular tastiginda genis tarih ve kültür geçmislerini kullanarak zaman geçirme araci olarak icat etmislerdir bu eglenceyi, görmek gerekir. ayrica gerçek vietnam müzigini tanimak açisindan da hos bir firsattir. sehrin laos ve kamboçya sinirina yaklasilan yerinde ise, vietnamlilarca bir zenginlik göstergesi sayilan üstelik kutsal olduguna inanilan köpek kesim mezbalari bulunur. bu et, oldukça pahali olup ayin sadece ilk 15 günü yendiginde kisiye sans getirir. buranin hemen yaninda ise 24 saat açik bir açikhava çiçek mezati vardir. aylik gelirleri 50 ila 100 dolar arasinda degisen vietnamlilar her daim o mezati doldurur. böyle güzel bir sehirdir burasi.
  • pizza 4 p's'de eggplant margherita ve 4 cheese dessert plate tadılmadan dönülmemesi gereken şehir.
hesabın var mı? giriş yap