• 28 days later' a benzese de aslında çok farklı.bir kere sadece bir kaçış değil virüslülere karşı bir mücadele de var.adam sadece saklanmıyor, bir yaşam şekli var.ama film biraz daha uzun ve daha ayrıntılı olsa daha güzel olurdu...
    ha bir de will smith yalnız savaşçı rolüne yakışmıştır filmde.
  • 2007 yapımı, francis lawrence’ın yönetmenliğini yaptığı, richard matheson’ın kitabından üçüncü kez uyarlanan, 150 milyon dolarlık bütçeyle çekilmiş bir filmdir kendileri. bir erkek bünyesi olarak 150 milyon doları duyunca acaba 150 milyon dolarlık porno film nasıl olurdu diye düşünmeden duramıyorum. her neyse konumuz bu değil. konumuz benim çok kötü bulduğum, her sahneyi önceden tahmin edebildiğim, sonu çok açık olan bu film. şimdi bakmayın benim berbat dediğime beyazperde notu 8.3, imdb notu ise 7.1. tamam beyazperdeyi oylamada pek ciddiye almam ama imdb neyin nesidir ? 120.170 oy var benim 2 vermeme rağmen hala notu 7.1 *

    --- spoiler ---

    film kitaptan uyarlandığına göre, kitap da bilimkurgu olduğundan dolayı filmimiz de vurdulu kırdılı bilim kurguya giriyor. konuyu kısaca anlatacak olursak: kansere çözüm bulunduğu sanılan madde insanları vampir* yapıyor. efendim işte tam kansere çözüm bulduk falan denilirken, filmlerde gıcık olduğum x yıl sonra ibaresi çıkıyor. bir bakmışız her yer paramparça, herkes ölmüş. tabii bizim efsane abimiz will smith hayatta, bu virüsü yoketmenin yollarını arıyor. tahmin edeceğiniz üzere buluyor. film boyunca yalnız bir adamın; shrek repliklerini bile ezberleyebileceğine, mağaza mankenleriyle sohbet edebileceğine tanık oluyoruz ve anlıyoruz ki yalnızlık kötü bir şey. filmin bir çok sahnesi türk seyircisi refleksi olarak; “lan gerizekalı oraya gitme tuzak lan orası” “niye öldürüyon ki şimdi kendini mal mısın?” “kafayı yemiş lan herif yazık” tarzında cümleler kurdurtuyor. gelelim filmin tahmin edilebilme sorunsalına, filmin çok basit bir kurgusu olduğunu düşünüyorum. flashback’ler hiç ama hiç olmamış. bir sonraki flashback’de neler olacağını tahmin ediyorsunuz. efsane amcamızın yaşadığı zamanda olacakları da aynı şekilde. belki abim yalnızlıktan kafayı yediğinden dolayı sağlıklı düşünemiyor ama bir tuzak sahnesi var ki çok kötü. kitabı okumadığımdan dolayı bilmiyorum ama ben filmi izlerken sanki filmin devamı için zorla yapılmış gibi hissettim. filmin sonu da son zaman hollywood kahramanlık filmleri gibi film iyi bitti ama bak çok kötü şeyler de oldu ekseninde diyebilirim.

    her neyse fazla spoiler vermemeye çalıştım. sonuç olarak zaman kaybı olduğunu düşündüğümden dolayı izlememenizi tavsiye edeceğim ama imdb notunu düşününce eğer aksiyon ve bilim kurgu filmlerini seviyorsanız izlemenizi de tavsiye edebilirim. o kadar kişinin bir bildiği vardır diye düşünüyorum. fikrimce, kendinizi acaba ben de tahmin edebilecek miyim diye denemek için de izleyebilirsiniz. fakat bu nedenle izleyecekseniz şunu söyleyeyim; ortalama üstü 5-6 tane action filmi izlediyseniz tahmin edeceğinize bahse varım. filmdeki makyajların iyi olduğunu da belirterek yiğidi öldür hakkını yeme diyor ve gidiyorum.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    bana bir ömür kadar uzun gelen, karanlıkta köpeği arama sahnesini, gözlerimi kapattığım parmaklarımın arasından izlediğimi söylemeliyim. o sahneye kadar böyle bir film (yani bir nevi survival horror) olduğunu kesinlikle tahmin edememiştim. filme giderken de ne olduğuna dair bir araştırma yapmadığım için haliyle çok tırstım. ama kesinlikle ve kesinlikle 2008'in en güzel filmiydi benim için. will smith yalnızlığını öylesine başarılı bir biçimde ifade etmiş ki, sanki orda yapayalnız olan kendimmişim gibi hissedip "lan napçam ben bi ömür boyu burda?" diye düşündüm film boyunca. özellikle kalabalık metropolleri bir nevi savannah havasında izlemek çok ürkütücü bir etki yaratıyor kesinlikle, aynısını the day after tomorrow'da da yaşamıştım.

    senaryo açısından resident evil'a benziyor: insanları ya öldüren ya da acayip yaratıklara dönüştüren ölümcül bir kanser tedavisi, dünyayı saran ölüm, boşalan şehirde yalnız başına yaratıklarla mücadele eden baş kahraman, karanlıklarda bekleyen tehlikeler vb.

    bu tür filmlere gişe filmleri gözüyle bakılıyor olmasına karşın ilerde gerçekleşebilecek olası kıyamet senaryolarını içermesi açısından oldukça ilginç buluyorum ben bunları. sonuçta tamamen kurgu da olsa gerçekleşmesi olasılığı olan şeyler ve cidden bunları yaşayacak bir nesil olursak nelerle karşılaşabileceğimizi görmek açısından faydalı diye düşünüyorum (tamam, kabul. biraz uçtum).

    --- spoiler ---
  • orijinal sonu ile klasik, sıradan, bayık; alternatif sonu ile ise güzel, hoş bir film.
  • filmin en ürpertici iki sahnesi şöyleydi.

    ilki robert ın küvette köpeği ile yattığı sahne ve dışardan gelen o çığlıklar, sesler. gerçekten etkileyici idi.
    bir diğeri köpeğini aramak için binanın içine girdğinde yaşanan gerilim. ikisindede tırsmadım değil.
  • richard matheson'un romanı. ayrıca will smith'in oynadığı rezil bir film uyarlaması da vardır.

    --- roman ve film ile ilgili spoiler ---
    i am legend, richard matheson tarafından 1954 yılında yazılmış bilimkurgunun önemli romanlarındandır. eğer filmi seyrettiniz ve romanı merak ediyorsanız ithaki yayınlarından "ben, efsane" adıyla yayınlandı. alıp okumanızı tavsiye derim. ama neymiş filmi bu kadar kötü yapıp kitapta olan diyorsanız buyurun okuyun. ama uyarmadı demeyin aşağıda yazdıklarım kitap için spoiler bilgiler taşımaktadır.

    roman 1976 yılında los angeles'da geçer. bir salgın sonucu dünyada yaşayan bütün insanlar ölmüş ve bunların bir kısmı vampir olarak tekrar yaşama dönmüşlerdir. bu salgından etkilenmeyen tek insan ise robert neville'dir. romanın büyük bir kısmı eskiden normal olan ama şimdi neville için anormalleşmiş bu yabancı ortamda neville'in hayatta kalmak için yaptıklarını anlatır. neville gündüz şehirde dolaşarak, gece ise adeta bir kale haline getirdiği evinde, dışarıda adını bağırarak onun kanını istediklerini söyleyen eskiden insan olan ama şimdi vampir olmuş komşularını dinleyerek ve vampirizm hakkında araştırmalar yaparak yaşamını sürdürmektedir. bir süre sonra bu acı çeken insanları kurtarmanın tek yolunun onları öldürmek olduğunu anlar ve gündüzleri bütün zamanını vampirleri uydukları yerde bulup öldürmekle geçirir. bir süre sonra güneşin altında yaşayabilen bir kadın bulur. onu evine getirir. birlikte kaldıkları bir kaç ay sonunda aslında kadının da sadece diğerlerine göre güneşe daha dayanıklı bir vampir olduğu anlaşılır. kadın aslında gündüzleri kendilerini uyudukları yerde avlayan bu "canavarı" anlaması için gönderilen bir vampirdir. kadın neville'in vampirler tarafından yakalanmasını sağlar. bu noktadan itibaran kitabın aslında basit bir vampir öyküsü olmadığını anlarsanız. salgın öncesi amerika'da normal bir hayat süren, sıradan normal bir vatandaş olan neville, toplumun değişmesi sonucunda anormal, hatta ölesiye korkulan gündüz gün ışığında gelip çocuk büyük demeden bulduğu herkesi öldüren bir canavara dönüşmüştür. o yeni toplumun kont drakula'sıdır. hikayesi nesilden nesile aktarılacak, çağlar boyunca vampir toplumunda korku hikayelerinde yer bulacak, anneleri tarafından çocukları korkutmak için kullanılacak bir efsane "eğer uslu durmazsan insan uykunda gelip seni öldürür". romanın sonunda vampir toplumu, kendilerinden tamamen farklı olan ve ölesiye korktukları bu "insanı" idam etmeye karar verirler. ölümünden hemen önce neville yukarıda söylediklerimi fark eder ve kendisinin bu vampir toplumu için bir efsaneye dönüştüğünü anlar son nefesinde "ben efsaneyim" diye düşünür.

    roman bir korku/bilimkurgu görünümü altında son derece sert eleştirilerde bulunmaktadır aslında. normal nedir, bir topluma göre normal olan bir şey diğerine göre anormal olduğuna göre normalin ne olduğuna nasıl karar vereceğiz der. romanın yazıldığı yılların 2. dünya savaşından hemen sonra olduğunu düşünürsek matheson amerikan toplumundaki yabancı düşmanlığından, 2. dünya savaşında japon asıllı amerika vatandaşlarının toplama kamplarında tutulmasından, ölesiye korktukları japonlara bir gözdağı vermek için tam bir aşırı güç gösterisi olan atom bombalarından ve o yıllarda yavaş yavaş başlayan bir nevi ortaçağın cadı avına denk düşen komünist avından son derece rahatsız olduğunu tahmin etmek güç değil. aslında roman insanın kendisine yabancı olan her şeyden nasıl korktuğunu ve onu yok etmek için nasıl her şeyi yapabileceğini, bu "yabancının" ise illa başka bir ülkeden olması gerekmediğini, değişen şartlara göre kapı komşunuzun bile "yabancı" sayılabileceğini söylüyor.

    şimdi bu kitabın uyarlaması olarak gösterilen filmi düşününce neden hayal kırıklığına uğradığımı anlayabilirsiniz sanırım. film kitabın bu eleştirilerini tamamen göz ardı etmiş, sadece yabancı bir ortamda tek başına ayakta kalmaya çalışan bir insanın yaşadıklarını aradan çekmiş ve saçma sapan bir sonla da filmi bitirmiş. filmin sonunda kurtulan bir avuç insanın tipik bir amerikan kasabasında kocaman bir kiliseye doğru giderken görürüz. son yıllarda amerikan sinemasında çokca gördüğümüz "özgür dünyanın koruyucusu, medeniyetin beşiği" saçmalığını tekrar yutturmaya çalışan bir son. ben de onlara şunu demek istiyorum o zaman "her gün bir avuç fındık iyi gelir. tabi yerseniz.

    --- roman ve film ile ilgili spoiler ---
  • "resident evil oynayan bir nesil i am legend'dan tırsmaz" önermesini beyhude çıkartan, yusuflarla oturarak izlediğimiz, will smith'in başarılı performansını gözler önüne seren filmdir.

    --- spoiler ---

    filmde cevaplanamayan bazı sorular kaldığı doğrudur. misal bir takım insanların neye göre kime göre virüse bağışıklığı vardır? esas oğlanın yaratıklarla ilk karşılaşmasını izlediğimiz sahnede, yaratıklar o karanlık binanın içinde toplaşmış vaziyette ne yapmaktadırlar? esas oğlanın elindeki silahın ışığı - yer yer eliyle kapatmasına rağmen - çok güçlüdür; her şeyden işkillenen yaratıklar nasıl olmuştur da bunu ilk etapta farketmemişlerdir?

    öte yandan bre arkadaş, o yarı zombi yarı vampir yaratıklardaki ne hızdır, ne güçtür. adamların eve saldırdığı sahneden sonra yatmadan evvel tüm pencereleri kapıları kontrol etmiş, yorganı kafaya çekerek uyumuşumdur. böyle de etkili bir prodüksiyona sahip filmdir. bir tek filmin başındaki av sahnesindeki aslan figürünün yavşaklığı bilgisayarla yaratılmış hissini vermektedir. efektlerin geri kalanı gayet başarılıdır.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak resident evil'i neden dakkada bir durdurup nefes alarak oynadığımı hatırlatmıştır. allah vermesindir.
  • tam koltuguma iyice kurulmusken ve aha super film derken bitti bu film. nasil yaaa??

    evet guzel ama eksik abicim, eksik iste bildigin.
  • yamulmuyorsam az önce moviemax'de alternatif sonuyla yayınlanmıştır.

    --spoiler--

    ayrıca, robert; sam'i boğarken gözlerim doldu.

    --spoiler--
  • ben bu filmin alternatif sonlu olduğunu bilmezdim. kitabını okumadım ama sinemada izlediğimde benim için 2008 yılı en iyi filmi olmuştu. biraz önce moviemaxte izlerken birtakım şeylerin farklı olduğunu görüp şaşırdım allah allah ben bu filmi iyi hatırlıyordum bu sahneyi niye hatırlamıyorum diye, sonunda sonunun bile farklı çıkmasıyla iyice dumur oldum. ilginç bir yaklaşım olmuş, heralde dvd ile ortaya çıkmıştır diye düşünüyorum ama tembel bir suser olarak bundan önceki 200 küsur entryi de okumadım (eminim içlerinden birinde bu bilgi de mevcuttur)
    --- spoiler ---
    neyse yine de sinemada izlediğim versiyonu daha çok beğendim, illa her film mutlu sonla bitmese de olur
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap