• --- spoiler ---

    -belki de arkadaşının [birlikte şarkı söylediğiniz] yanına gitmelisin.
    -evet, sanırım artık onun yanına gitmeliyim
    --- spoiler ---
  • bugün izlediğim, coen'lerin (bkz: no country for old man)'den sonra çektikleri, sadece idare eden filmlerin son halkası..sonuçta fargo'yu, big lebowski'yi çekmiş adamlardan bahsediyoruz. yoksa film kötü değil, sadece biraz kuru.

    etkileyici bir oyunculuk performansına sahip olmayan filmin, günümüzdeki kaliteli film kuraklığında birden başyapıt olarak lanse edilmesi şaşırtmamıştır. tutunamayanların çok olduğu ve bir bob dylan'ın milyonda bir varolabildiği dönemde geçen film, benden 10 üzerinden 6'lık bir puan alarak, 'eh işte' klasmanına sessiz bir giriş yapmıştır.

    tabii, siz yine de gidin, görün....sonuçta coen biraderlerin filmidir, adamların o kadar hatırı vardır herhalde.
  • cinemaximumun sadece 3 salonda gösterime soktuğu film. sadece istanbulda değil tüm ülkede. ankarada yok misal.

    http://www.cinemaximum.com.tr/…?pageid=161&sid=1700
  • embesil eisenhower döneminin sonrasında vietnam savaşı hippilerden önce ki tedirgin dünyada geçen filmdir. bu tedirgin dünya da savaş önceki bütün kalıntılarla savaş sonrası şimdi kalıntı olmuş kuşağın bir nebze çatışmasını anlatır.

    zaten eskiler yerinde sabit kalmak için dövüşür yeniler ise onların yerinden etmek için dövüşür. bir dönme dolaptır bu, dön babam dön habire dön. dün de böyleydi bugün ve yarında böyle olacak.

    aklı başında, durgun, demek istediğini adam kafasına vura vura değil hissettire hissettire anlatan eserleri beyaz perde de seyrek görüyoruz. bu seyrekleşme o kadar çok ki bundan bir kaç sene önce eh şöyle böyle diyebileceğimiz eserler çölde bir vaha gibi oluyor.

    tek boyutlu değil bir çok boyutlu karakterlerin var olduğu eminim ki izleyenlere müthiş keyif verecektir.

    herşeyin değerinin para ile ölçüldüğü para getirirse iyi getirmezse koy götüne kolayçılığının ve sığlığının -bence sığırlık- baş tacı edildiği 20. yüzyılın bir nevi özetidir bu eser.

    işte geride bıraktığımız yüzyılın insnlarının ne kadar renkli olduğunu ve bu postmodern dibi kınalı çağın ise insanlarının ne kadar da basmakalıp, tadsız ve tutsuz olduğunu görün.

    spoiler vermeden bu tip filmler anlatılmaz. en iyisi gidin görün şöyle 5-10 sene sonra hakkında adam akıllı yazı yazarım. ben bir kenara notlar aldım bile.

    özet;

    james baldwin'e aşina olanlar hatta tell me how long the train's been gone mevlana gibi dönüp dönüp kıraat edenler için o dünyanın bir nevi görsel versiyonudur.

    --- spoiler ---
    john goodman yine bizi şasırtmaya devam ediyor ve iyi de ediyor

    --- spoiler ---
  • haftasonu izlediğim filmdir. coen kardeşler yine güldürmüştür. filmin içeriği hakkında konuşacak bir şey yok llewyn davis tüm diğer coen kardeşler karakteri gibi bir kaybeden; ya da yetenekli olmasına rağmen "kazanamayan" diyelim. şanssızlıklar peşini bırakmaz... film bir fargo değildir ama oldukça karamsardır. evet hepimiz biraz llewyn davis'iz aslında.. onlardan farklı olduğumuz için başarısız ya da ezik gözükme potansiyelimiz her an vardır. zaten o çok marjinal ünlüler de biraz başarılı olmasa llewyn davis olacaktır sadece şans yüzlerine gülmüştür.

    bu arada film aynı zamanda bir yol hikayesi de barındırmakta. müzikleri ve atmosferi ile oldukça güzel bir film. üzücü olan coen kardeşler yaş ilerledikçe sanırım dünyaya pesimist bakmaktalar. artık umut içermekten ziyade "kaybederiz madem ve zaten, bari ruhumuzu koyup kaybedelim" alt metni ortaya çıkmaya başladı. evet feci ziyade buruk ama bir o kadar da komik bir hikayedir. izlenilmesi tavsiye edilir.
  • (bkz: inside cüneyt cebenoyan)
    tık tık

    kamyonlarımız ve asi kedilerimiz ve biz ve inside llewyn davis
  • bu yüzyılda öleceği kesin olan bir insan olarak ben: şu coen kardeşler kadar hayatı özetleyemeden göçüp gideceğim. ama biliyorum ki hayat coenlerin anlattıkları kadar, ne eksik, ne fazla... tıpkı bu film gibi.
  • hoş ve boş bir film derim.
    filmden çıktıktan bir saat sonra o muhteşem sarmanın salınarak yürümesinden daha hoş bir şey kalmadı aklımda.
    ha, coen kardeşlerin elinden çıktığı için elbette görüntüler muhteşem ve sinemada izlenmesini gerektiren bir estetiği var.
    sıkmıyor, sürüklüyor, oylumlu bir hikaye ve karakterler vs.
    yetmez ama evet düzeyinde yaklaşabilirim gene de ancak.
  • bugün, başka sinema kapsamında izlediğim çok iyi film, ayrıca nefis bir müzik ziyafeti..

    coen biraderlerin alışılmış kara film tarzını devam ettiren etkileyici bir çalışma. cannes'da büyük ödülü kucaklayan bu bağımsız filme, akademi de gereken hörmeti göstermeliydi. ama normal, hollywood ürünü olmayan abd yapımlarının akademinin nezdinde pek geçerliliği yok. ama zaten asıl önemli olan da, bizim gibi coen biraderler hayranlarının hörmeti olsa gerek..

    gal kökenli yarı italyan llewyn davis'i başarıyla oynayan genç oyuncuya da takdir ve saygılarımı sunuyorum..
  • coen kardeşlerin 2010'da gösterime soktukları true grit'ten sonra adları kadar iyi bildikleri kara komediye dönüş yapmaları bayağı heyecanlandırmıştı beni. inside llewyn davis ile kardeşler bu türün hakkını tekrar veriyorlar. basit ama etkileyici bir senaryo, çok sağlam bir yönetmenlik, özellikle oscar isaac'in dört dörtlük performansı, insanı hüzünlendiren folk şarkıları, müthiş renk paleti, bruno delbonnel'in dört dörtlük görüntü yönetmenliğiyle (evet, roger deakins bu filmde yerini bruno'ya bırakmış) film 2013'ün en iyilerinden olup çıkmış. coen kardeşler hep bu türde film çekseler dedirtmedi desem yalan olur. defalarca kez izlenebilecek bir film.

    sahnede şarkı söyleyip geçimini sağlamaya çalışan bir kadına hakaret edebilecek, kendisinden hamile kalan jean'in bebeği aldırması için gerekli parayı jean'in kocası jim'den isteyebilecek, evde şarkı söylerken şarkıya katılan kadına, daha sonra da diğerlerine hakaret edebilecek kadar alçalabilen; küfürbaz, kibirli, sevimsiz llewyn davis'in bir kaç günü anlatılıyor. llewyn sevimsiz ama coen'ler karakteri öyle güzel inşa ediyorlar ki llewyn'in bahtsızlığına üzülmemek zor doğrusu. bir kedi kadar yalnız ve şaşkın olan llewyn'in tabiri caizse yırtma çabaları, bir şeyler yapıp para kazanmaya çalışması ama bir türlü şansının dönmemesi ve sürekli sürekli bir aksilikle karşılaşması bayağı yürek burkuyor. her müziğe "para getirir mi acep?" gözüyle bakan ticari dehalarla dolu olan amerika'da para getirmeyen folk türünde şarkılar söylemesi llewyn'in pek işine yaramıyor en nihayetinde. filmde llewyn bir ara "hiçbir zaman yeni olmayan, ama hiçbir zaman da eskimeyen bir şarkı varsa folk şarkısıdır o şarkı" diyerek durumu gayet etkili bir şekilde özetleyiveriyor. folk hiçbir zaman dikkatleri çekmiyor, dolayısıyla dikkatleri çekmediğinden, çok az yerde söylendiğinden eskimiyor da. neticede değişmeyen tek şey değişim ve llewyn de sonunda bunun farkına varıyor. o saatten sonra folk müzik icra edip zenginleşmek zor.

    isaac şahane. ama diğer oyuncular da kendilerine ayrılan alanlarda iyi oynamışlar. özellikle john goodman barton fink'ten sonra tekrar çenesi düşük, ama bu kez uyuşturucu bağımlısı bir rolde iyi oynamış. carey mulligan shame'de new york new york'u icra ederken insanı duygulandırmayı başarmıştı. burada da şarkı söylüyor. şarkı söylemediği anlardaki kızgınlığını izlemekse pek keyifliydi. justin timbarlake, adam driver, garrett hedlund ve f. murray abraham da kısa rollerde isaac'e eşlik ediyorlar. abraham'ı görüp de amadeus'u hatırlamamak zordu. neticede iki film için de müzik önemli bir yerde duruyor. tabi gene aynı sene gösterime giren etkileyici/duygusal the broken circle breakdown'ı da anmamak olmaz. barton fink demiştim. barton fink'teki cehennemi sıcaklığın yerini burada dondurucu soğuk alıyor. inside llewyn davis'le barton fink arasında bağ kurmamak zor. gerçi zaten coen kardeşler işleri bir türlü rast gitmeyen, şansı dönmeyen karakter galerisine sahip yönetmenlerden. neredeyse bütün filmlerinden böyle karakterler bulmak mümkün. ama llewyn'i izlerken özellikle barton'ı hatırladım. bir stüdyo için hollywood filmi kaleme almaya çalışan barton tıkılı kaldığı iğrenç, kötü ve sıcak odada bu senaryoyu bir türlü tamamlayamıyor, en nihayetinde bir sürü belayla uğraşmak durumunda kalıyordu. llewyn de barton gibi esas işini, yani folk müziği icra etmek istiyor ama bu iş para getirmediğinden icra edemiyor.

    coen kardeşlerin adları kadar iyi bildikleri kara komedi türüne dönmeleri çok iyi olmuş. inside llewyn davis geçen senenin en iyilerinden.
hesabın var mı? giriş yap