• ismail hakkı bey, enderun'da sersazendelikten başlayarak, darülelhan ve istanbul konservatuvarı'nda, mûsıkî-i osmanî'de, özel derslerinde, diğer mûsıkî okulları ve cemiyetlerinde bıkmadan, usanmadan emek vermiş. o dönemde yetişmiş sanatkârlar arasında ismail hakkı bey'den ders almayan yok gibidir. bu bakımdan da kendisine "muallim" sıfatı lâyık görülmüş. ailesi daha sonra “aksoy” soyadını almış.

    ismail hakkı bey gerçekten de "muallim" idi. ilmini kendisine saklayan sanatkârlardan değildi. bazı sanatkârların elinden bir eseri alabilmek çoğu zaman sıkıntı olduğu halde, o bildiğini öğretmekten ve yaymaktan zevk duyarmış. bunun içindir ki, bildiğini her isteyene öğreterek bu kadar öğrenci yetiştirdi. eline geçen her eseri umûmî istifadeye sunmaya çalışmış.

    muallim ismail hakkı bey her formda 1000'e yakın eser vermiş, kî bu rakamı iki bine kadar çıkartan kaynaklar dahi var. bu rakamların içine sayısı otuzu bulan marş, operet ve dini eserleri de dahildir. bestelediği operetlerde alışılmışlığın dışına çıkarak orkestra yerine "incesaz" takımı kullanarak kısa sürede şeklin yaygınlaşmasına sebep olmuş, suphi ezgi bile bunu örnek alarak "lâle devri" operetini bestelemiştir. türk musıkîsi'nin dışına çıkarak yahudilerin vermiş olduğu ibranîce güfteler üzerine, sinagog ve havra'larda okunması için dinî eserler bestelemiştir.

    rivâyetlere göre muallin ismail hakkı bey, alçak gönüllü, yakışıklı, güler yüzlü, uzun boylu, şişmanca tipli ve şüphesiz şahsına münhâsır, çok ilginç bir kimseymiş...
  • muallîm ismâil hakkı bey, levent kırca'nın o küçücük beyniyle taklit dahi edemeyeceği kadar büyük bir mûsikîşinas, büyük bir sanatkârdır.

    bu gerçeğin sağlamasını şöyle de yapabiliriz; levent kırca hâlâ hayatta olmasına rağmen, gençlere bir sorun bakalım: "olacak o kadar" laf ebeliğinden başka hakkında bir şey hatırlayan çıkacak mı?

    oysa muallim ismail bey'i vefatından neredeyse 100 sene sonra dahi, bendeniz hâlâ yazmaya cüret ederken, siz de hâlâ okuyorsunuz. kî henüz asıl evlâdı, eserlerinden ise bahsetmiyoruz bile…
  • fikrimin ince gülü'nü dinlememişseniz dinleyerek muallim ismail hakkı bey'i tanımaya başlayabilirsiniz. dinlemişseniz zaten tanışıyorsunuz...

    doğup büyüdüğü, bir saray görevlisinin okuduğu ezanı duyarak ona yeni kapılar açtığı, uzun yıllar oturduğu molla aşkı mahallesinde (doğrusu molla aşkî'dir) eğitim öğretim işlerinden kendine kalan zamanın bir kısmını da mahalleli komşularına musiki dersleri vermeye ayırmış; haliç'in seyreden bahçelerde kim bilir ne fasıl heyetleri meşk ettirmiştir...
  • gülerken sandalyeden düşmesiyle ekşicilerin atası olan tipleme. sik kafalıdır ayrıca. nihohohoha nihohohoha.
  • çoğu parodide levent kırca'nın oynadığı ama aynı sahnede, aynı kadrajın içinde hem bestami balta, hem ismail hakkı varsa ekipten başka birinin, muhtemelen selim gül'ün makyajlanarak oynadığı karakter.
  • acemkürdi peşreviyle* secdeye kapanıp acılarına sığınma isteği uyandıran üstad. derya içinde deryayı bilmezlerdenmişim.
  • ben bunu olacak o kadar'da gördüğüm zaman çok korkardım. yani çok kormak derken dehşete düşmek olarak ifade edebilirim. rüyalarıma girerdi kabuslar şeklinde.hâlâ hatrımda o korkunç gelen yüzü.

    tabi şimdi açıp onunla birlikte gülerek sandalyeden düşüyorum. *
  • trt müzik dairesi başkanlığı arşivinde bulunan eserlerinin sayısı 14.000. yazıyla: ondörtbin.
  • fikrimin ince gülü ve istiklal marşı ile bilinse de esas başyapıtları peşrev, saz semaileri ve mehter marşlarıdır.

    peşrev ve saz semaileri:
    acemkürdi saz semaisi
    acemkürdi peşrevi
    ferahfeza peşrevi

    mehter marşları:
    tekbir ve cenk marşı (ey şanlı ordu, ey şanlı asker)
    mehterane-i hakane marşı (gafil ne bilir neşve-i pürşevki vegayı)
    ordu marşı

    eserlerindeki bu çeşitlilik ve melodik zenginlik, büyük ihtimalle mızıka-yi hümâyun’da türk mûsikisi eğitiminin yanında guatelli paşa’dan aldığı batı müziği derslerinden kaynaklanmaktadır.
hesabın var mı? giriş yap