• gelmiş geçmiş türk dilinde yapılmış en değerli kayıt, dadaloğlu'nun bu koçaklamasının** gerek arka planındaki olaylar gerekse kadim bir geleneğin günümüze kadar erişebilmiş nadir örneklerinden olması sebebiyle ve bittabii muharrem ertaş'ın bizzat kendi mevcudiyeti sebebiyle muharrem ertaş'ın avşar bozlağı plak kaydıdır. öncelikle kaydı bir dinleyelim; https://www.youtube.com/watch?v=ffa2conow5q

    şimdi, daha önce bahsedilmiş, sözleri yazılmış ancak ben toparlayıp biraz daha ayrıntılı olarak dadaloğlu'nu, fırka-ı islahiye'yi, göçü, iskanı anlatıp dadaloğlu'nun nasıl bir halet-i ruhiye içinde bu satırları ciğerimize nakşettiğini, baba ertaş'ın sesinden dinlerken neden bu kadar hüzünlendiğimizi anlatmaya çalışacağım.

    dadaloğlu dediğimiz zat, avşar boyundan. gayet kavmiyetçi, geleneklerine bağlı, dönemin olaylarıyla yakından ilgili, köroğlu ile karacoğlan arasında bir çizgiye sahip bir ozan. rahmetli evin, entrysinde (bkz: #9525904) çok güzel anlatmış ben daha fazla ayrıntı vermeyeceğim hayatıyla ilgili. avşarlar, konar göçer insanlar. hayvancılıkla uğraşıyorlar, tarımla filan işleri yok. "ekin ekme eğlenirsin/ bağ dikme bağlanırsın/ sür keçiyi, çek deveyi/ gittikçe beğlenirsin" kafasındalar. kışın çukur'a* yazın yaylaya gidip geliyorlar. yaylada hava serin, çukurun sıcağından, sineğinden uzaklar. küçükbaş hayvanlar için ot ve soğuk su bol olduğu için daha iyi semiriyor hayvanlar, aşağıda sıcaktan çatlar hayvancağızlar, bir de parazit yok denecek kadar az olur yaylalarda. kışın ise çukur, coğrafyanın en ılımlı havasına sahip, uçsuz bucaksız bataklıklar, makilikler arasında keçiler gönüllerince gezip dolaşıyorlar. yaşar kemal romanlarını** okuyanlar çukur nedir, yaylak nedir göçer için, çok daha iyi anlarlar. avşarlar birbirlerine bağlı, otoriter insanlar. kimseye eyvallahları yok, osmanlı bizden kız aldı, bizim yeğenimiz* olur diye böbürlenenleri varmış hatta. sadece osmanlı değil, osmanlıya diz çöktüren kavalalı mehmet ali paşa bile bunları iskan ettirmeye çalışmış ancak diş geçiremeyip, başarısız olunca çukurova'ya mısırdan, suriyeden arapları getirip yerleştirmiş zamanında, tarım yapsınlar diye ki bunların torunları hala mersin-adana arasında yaşamaya devam ediyorlar. neyse konu dağılmasın.

    mevzu aslında kırım harbi ile patlak veriyor. kırım harbi sırasında, osmanlı büyük bir asker sıkıntısı çekiyor, islam dışıları dahi askere alma tartışmaları başlıyor. bu sırada akıllara mersin, adana, osmaniye civarında yaşayan konar göçerler geliyor. ancak bu insanlar her ne kadar savaşçı ve yiğit insanlar da olsalar merkezi otoriteye ve devlet-i âliye bir aidiyetleri yok, yeri gelince eşkiyalık yapıp hac kervanlarına dahi saldıran, kadim geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, geçmişte yaşayan, isyankar tipler olunca askere alma çabaları pek başarılı olmuyor. tabii hem arazi şartlarının elverişsizliği hem de toplumsal yapı hasebiyle bu insanlardan vergi almak da pek mümkün değil, osmanlı için "şalvarı şaltak osmanlı/eğeri kaltak osmanlı/ekende yok biçende yok/yiyende ortak osmanlı" diyenler yine bu insanlar zira.

    tabii osmanlı durur mu yapıştırmış cevabı, 1864 yılında bu kanunsuz, vergi vermeyen, eşkiyalık yapan, devlet-i ali içerisindeki nüfuz ettikleri alanda adeta bir derebeylik kuran bu insanlara karşı bir harekat düzenleme kararı almış ve bunun için fırka-ı islahiye* adında hem askeri hem de sosyolojik yönleriyle öne çıkan bir birlik oluşturulmuş. başına ise o dönemde 4. ordu müşürü olan derviş paşa ile dönemin büyük siyasetçilerinden, bölgeyi ve bölge halkını iyi tanıyan ahmed cevdet paşa getirildi. bu derviş paşa, hani o meşhur dadaloğlu türküsünde geçen "derviş paşa gayrı kına yakınsın/böbür böbür dört bir yana bakınsın/ama bizden gece gündüz sakınsın/öç alırız ilk fırsatı bulanda" sözlerinin yazıldığı kişi, kini görüyorsunuz. bu kin hala türkmenlerde diridir, kinleri azalmış değil osmanlı'ya karşı. ne diyorduk, bu ordu öyle basit bir ordu değil. derviş paşa bizzat, kırım savaşında aktif rol almış, dağ savaşında tecrübeli arnavut ve çerkeslerden oluşan 7 tabur seçmiştir, ayrıca çeşitli bölgelerden gelen top birlikleri, bir süvari alayı, çevre illerden toplanmış ekstra 4 tabur ve yaklaşık 500 atlı ile düşman aşiretlerden gelen atlıları da ekleyince devasa bir ordu ortaya koymuştur. sadece askeri mevcudiyet olarak değil komuta kademesi de yıldızlar karması gibidir bu ordunun, yemen valisi ahmet feyzi paşa, gedik ali paşa, ahmet muhtar paşa gibi daha sonraki başarılarıyla ünlenecek olan pek çok komutan da bu orduda görev almıştır.

    gelelim harekata. takdir edersiniz ki hala kargıyla, kılıçla ve basit tüfeklerle dövüşen başı kabak, ayağı yalın bir avuç türk osmanlı'nın modern, düzenli, iyi tahkim edilmiş asakir-i nizamiye-i şahane ordusuyla boy ölçüşemez. ancak ölümden, yiğitlikten çekinmeyen, mitralyözün üzerine yalın kılıç hücum eden enver misali deli insanlar olduklarını es geçmeyelim. aslında avşarlar bir ara uzunyayla dolaylarına yerleştirilmeye ikna edilmiş ancak 1864 kafkas sürgününden canını kurtaran çerkesler buraya yerleştirilip avşarlara başka bir yer gösterilince yeniden başkaldırmışlar. o dönemde avşarların içinde en büyük sülale kozanoğulları, kozan derebeyliğinin başında bunlar var, beylerinin ismi de yusuf, kozanoğlu yusuf ağa. dadaoğlu'nun meşhur türküsünde geçer hani;

    aşağıdan yusuf paşam geliyor
    düşmanına karşı koyan mert olur
    şahin kocasa da vermez avını
    aslı kurttur kurt yavrusu kurt olur

    küheylanım yedim yedim yederler
    olanca malımı talan ederler
    heves güves yaptırdığım odalar
    korkarım ki düşman konar yurt olur

    der dadaloğu'm da göründü dağlar
    aşiret kavgasını görenler ağlar
    bre benim öldüğüme gam yemem beyler
    korkarım ki zalım düşman üstümüze mert olur

    sadece şu üç dörtlükten bile yaşanılan hayal kırıklığını, ezilmişliği, yenilgiyi hissediyorsunuz. sadece düşman değil bir de kolera salgını başlar, o dönemde kozan civarında, o kadar ki savaşa ara verilir. ordu feke'ye çekilir, yusuf bey fırsat bu fırsat deyip karşı saldırıya geçer ancak başarısız olur ve sağ yakalanıp idam edilir. "n’olaydı da kozanoğlum n’olaydı/sen ölmeden bana ecel geleydi/bir çıkımlık canımı da alaydı/böyle rusvay olmasaydık cihanda" ölüsü günlerce yerlerde sürüklenerek sokak sokak gezdirilir. bu öyle bir yenilgidir ki dadaloğlu'na kıyamet mi geliyor diye düşündürtmüştür "aşağıdan iskan evi geliyor/bezirganla koç yiğide gülüyor./kitabın dediği günler oluyor/yoksa devir döndü ahir zaman mı?"

    şimdi olayın arka planını bildiğimize göre türküyü bir kez daha dinleyince bahsettiğim o hüzün ve acıyı o muhteşem avaz ile hissedeceksiniz; https://www.youtube.com/watch?v=ffa2conow5q

    debedit: bu türküyü beğenenler bunu da beğendi (bkz: yağmur yağdı bulandı hava)

    biraz da reklam;
    (bkz: götünü açarak kadın cinayetlerini bitiren pelinsu)
    (bkz: bireysel silahlanma /#94555578)
  • muharrem ertaş'ın türküyü nasıl ağladığını -evet evet türkü söylemek değil, türkü ağlamak- duyabileceğiniz bir eser. şaha kalkıp durulan bir hüzün türkü boyunca kendini gösterir.
  • aşağıdaki linkte muharrem ertaş'tan dinleyebileceğiniz yorum en otantik, en özgün ve bence en muhteşemidir.

    http://www.youtube.com/watch?v=p06delammq0
  • güzel dilimize 300 yıl sonra hala kullandığımız iki güzel deyim (ferman padişahın, dağlar bizimdir / ölen ölür, kalan sağlar bizimdir) kazandırmış şiirin aslı (daha doğrusu 3 kıtası, çünkü aslı 9-10 kıta diye hatırlıyorum) şu şekildedir:

    kalktı göç eyledi avşar elleri,
    ağır ağır giden eller bizimdir.
    arap atlar yakın eder ırağı,
    yüce dağdan aşan yollar bizimdir.

    belimizde kılıcımız kirmani,
    taşı deler mızrağımın temreni.
    hakkımızda devlet etmiş fermanı,
    ferman padişahın, dağlar bizimdir.

    dadaloğlu'm birgün kavga kurulur,
    öter tüfek davlumbazlar vurulur.
    nice koçyiğitler yere serilir,
    ölen ölür, kalan sağlar bizimdir

    dadaloğlu

    kaynak: www.antoloji.com
  • muharrem ertaş reyizimizin o ilk bir dakikadaki saz solosu mu diyeyim introsu mu diyeyim, cehalet bilmiyorum o terimi (edit: taksim); muhteşemdir, şaheserdir. sonrasında icra kulaklara yabancı gelebilir. o da efsanedir esasen.
  • aman gine göç eyledide avşar elleri
    aşıp aşıp giden eller bizimdir
    arap atları da yakın eder ırağı
    yüce dağdan aşan yollar bizimdir

    aman belimizden kılıcımızın kırmanı
    daşı deler mızrağımızın temreni
    padişahımız hakkımızda vermiş de fermanı
    ferman padişahın da dağlar bizimdir

    aman da dadaloğlu kavga kuruldu
    sivas yollarında kozlar gerildi
    nice koç yiğitler yere serildi
    ölen ölür kalan sağlar bizimdir
  • muharrem ertaş ve diğerleri diye ayrılacak derecede yorum farkı olan bozlaktır.
  • kalan müzik'ten yayınlanan albüm içeriğinde şöyle bir anektod var:
    seferberlik zamanı köylü gençler artık savaştan o kadar bıkmışlardır ki, askerden kaçmaya başlamışlardır. devlet - zabitler köy köy dolaşıp askerlik çağındakileri toplamaya gittiğinde köyde yaşlılar ve çocuklardan başka kimseyi bulamaz hale gelmiş durumda çaresiz. askerlik çok uzun , giden ya gelmiyor ya da 10 sene sonra dönüyor, bakıyor ki yavuklusu evlenmiş, ana babası ölmüş.
    iç anadolu'da zabitler öyle bir yöntem buluyorlar ki, dağlara kaçan bu gençleri patır patır dağlardan aşağı çekip teker teker askere alıyorlar. cevap muharrem ertaş.
    sesi o kadar gür ve güzel ki, zabitler onu köy meydanına bırakıp türkü söylemesini istiyorlar. yankılanan sesi duyan dağdakiler teker teker o gür ve güzel sese koşuyorlar. tabi onlar indikçe yakalanıp askere alınıyorlar.
  • evin daginikligina bakip, of aman of nidalari ile basladigi turkudur annemin.
    (bkz: annemin agzina yapismis laflar)
  • grup yorumun geliyoruz kasedinde mevcut olan ve nefis ses muharrem erta$in ¢ıglık edasinda söyledigi enfes dizeler..
hesabın var mı? giriş yap