503 entry daha
  • rahatlama aparatı. bir nevi terapist...
  • bizim evde de iki tane var bunlardan. iki apayrı karakter. biri, eve gelene teklifsizce sırnaşıp sev beni mealinde yerlerde sırt üstü kıvranırken, diğeri eve gelene 3 metrelik mesafesini her daim koruyarak "nerden çıktı şimdi lan bu, gitsin burdan" bakışları fırlatmakta. biri, mama kabına gitmek zorunda olmadığı zamanlarda evde oturulabilecek en konforlu yerde sayın seyirci kıvamında takılırken, diğeri köpek balığı gibi kuyruğunu dikmek suretiyle evin içinde devriye gezip o kablo senin bu perde benim sürekli bir şeyleri kemirmekte ve sabit olan diğerinin yanından geçerken de (saniyenin onda biri gibi bir zaman diliminde) pati atıp hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmekte; diğeri çığlık çığlığa şekilden şekile girerken, ama yine oturduğu yerden... ve pek tabi ki "madem kediyim, o halde bu ev tamamıyla benim" ana fikri her ikisinde de sabit. arızalı bir hayvan türü velhasıl kelam.
  • vicdan azabı.

    çok seviyorum ve bu sevgiyle ilgili müthiş sıkıntım var. her gelişleri bir bayram ama her gidişleri de büyük bir azap, bir ağıt. kaldıramıyorum...
    bugün de öyle oldu....

    annemin bahçesinde beslediği kedi bu yaz 4 yavru doğurdu. doğurduktan yaklaşık 1 ay sonra da bahçeye getirdi pek tabii ki yavrularını. sardık, sarmaladık. henüz 20 gün olmamıştı; bahçenin içinde bitiverdi bir başka yavru kedi, bas bas bağırarak... diğerlerinden çok daha küçük, çok çelimsiz, yaralı bereli, gözleri iltihaplı. diğerleri annelerini emiyor, bu bir köşede izliyor garibanım. yavru kedi mamasıyla besledim birkaç gün. sonra yavaş yavaş anne emzirirken diğerlerinin arasına katıverdim bunu çaktırmadan. birkaç gün zorluk çektik ama öyle böyle derken arada öyle kaynadı gitti, diğerleriyle kardeş oldu. bu arada gözlerini iyileştirdik ve annem adını mülteci koydu :) hep ürkekti, hep tetikteydi ama tanıyordu bizi, biliyordu onu sevdiğimizi, ayırmadığımızı. evde 2 kedim var ve aklım hep onda, alırım ben bunu eve diyorum ama bir taraftan da bahçede mutlu kardeşleriyle, annem besliyor, keyfi yerinde. mültecinin adı sonra "mücü" oldu, daha sonra da ufaklığı yüzünden cücük misali "cücü".

    10 gün önce ibb'den gelmişler, anneme "teyze biz bu kedileri kısırlaştırıp geri getirelim size" demişler. annem de iyi bir şey diye düşünüp kabul etmiş. 4 kardeş+1 mülteci olarak 5 gün yollarını gözledi annem ama getirmedi ibb. sonra anladık ki sitede başka bir yere bırakmışlar, 5'i de birkaç gün arayla gelip buldu evi. bayram ettik. mülteci geldiğinde çok sakinmiş, durgunmuş. hep uzak duran bir eleman olduğundan annem önce anlamamış sıkıntıyı, mama yemediğini çok sonra fark etmiş. bana haber vermesi ve işim yüzünden 2 gün yanlarına gidememem arasında iyice kötüleşmiş. bugün yola çıkacaktım ki, çok geç olduğu haberi geldi annemden. kaybettik cücü'yü. barınakta kısırlaştırma sırasında enfeksiyon kaptı muhtemelen ve ben yetişemedim oğluma.

    yetişseydim kurtulur muydu, yoksa daha mı çok acı çekerdi? ya da döndürür müydük hayata? ya da direkt eve alsaydım belediye almadan önce, bunları yaşamazdı? hiç bilmiyorum.

    bildiğim tek şey kocaman bir acıyla ve kocaman bir vicdan azabıyla öylece kalakalmam.
    her gelişleri bir bayram ama her gidişleri de büyük bir azap, bir ağıt...
    affet beni güzel oğlum, affet...
  • 17 yıldır evimde kedilerimle mutlu mesut yaşayan ve her daim "senden daha iyi kedi bakana rastlamadım" iltifatlarıyla karşılanan ben, birkaç aydır hastalıklar nedeniyle akıl sağlığımı yitirmek üzereyim.
    gözümden sakındığım 8 yaşındaki kızımın geçen yaz sonu başlayan karaciğer rahatsızlığı nedeniyle kabus dolu günler yaşadık, son ana kadar mücadele ettik sene sonuna dek fakat olmadı, kurtaramadım. yaşadığım büyük yıkımın yaralarını henüz sarmaya başlamışken diğer 3 yaşındaki miniğimde akciğer ödemi başladı. bir anda başlayan iştah kesilmesi ve soluk alıp vermede güçlük çekmesi derken başka zorlu bir macerada buldum kendimi... 1 aydır büyük bir mücadelenin içindeyiz. 12 saat arayla antibiyotik iğne yapılması gerekiyor ancak veterinerde çıldırması ve korkudan nefesinin kesilmesi, salyasında boğulacak raddeye gelmesi nedeniyle eve postalandık. iğnelerini ben yapmak zorundayım artık ve nefret ediyor benden, doğal olarak. ödem büyük ölçüde geçti ancak asıl önemlisi kistik bir durum var akciğerde ve geçmiyor. çok yıprandı, çok yıprandım ama bir türlü doğrultamıyorum kızımı.

    yaşadığım yerdeki en iyi veterinerin kontrolünde ama yine de bu noktada pek yardımı olmuyor ve sürekli bir muallaktayım. iyi de olabilir, kötüleşebilir de diyor ve gerçekten ne yapacağımı bilmez durumdayım şu anda. bu arada bir de derisi iğnelere reaksiyon vermeye başladı ve yaralar oluştu vücudunda. kurtarmaya çalışırken işkence ettiğimi düşünmeye başladım artık.

    velhasıl, veteriner yazar arkadaşlardan yardım edebilecek, yol gösterebilecek olan varsa başım üstüne. yeter ki bu çaresiz durumdan hasarsız çıkabilelim....
900 entry daha
hesabın var mı? giriş yap