• inanç konusundaki hassasiyeti aşina, işim sebebiyle tanışık olduğum bir hanım tarafından şahsıma hediye edilmiş, okumakla hata yaptığımı düşündüğüm kitap.

    insanların inançlarına saygı duyduğum, bunun da ötesinde kütüphanemde her dünya görüşünden kitabı yanyana barındırmaktan mutluluk duyan bir kişi olduğum için, bendeki imansız sapmayı islami ilmin ateşi ile yola getirmeyi amaçlayan bu kişinin hediyesini de fırlatıp atmaktansa, okumayı seçtim. "bunu oku hayatın değişecek, gerçi ben böyle dedikten sonra okumazsın" diye serzenişte bulunan bu hanıma, benim hayatımı değiştirebilecek bir kitaptan korkmadığımı, sonuna kadar okuyacağımı, anlatılanlara kesinlikle bir önyargı ile bakmayacağımı, aksine belki kafamı kurcalayan sorulara yanıtlar bulabileceğimden okumaktan büyük bir keyif alacağımı belirterek sayfalardaki yolculuğuma başladım.

    kitap, bir otobüste -tasviri detaylı biçimde yapılan- kendisini uğurlamaya gelmiş militan görünümlü solcu gençlerden anladığımız kadarıyla marksist düşünceye gönül vermiş, sol hareket içinde oldukça önemli bir konuma sahip yaşı geçgin beyefendinin, islamın nuru ile aydınlanmış dostumuz ile yanyana gerçekleştirdiği yolculuğu konu ediyor. bu sohbet sırasında imanlı dostumuzun sorduğu evren, hayat, mutluluk, tanrı, vs. ile ilgili sorular karşısında solcu lider afallıyor ve hak yolunu buluyor. verilen her örnek karşısında dehşete düşen, "ben bunu neden düşünemedim" diye afallayan yaşlı materyalist, o güne dek savunduğu tüm düşüncelerin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu kavrıyor.

    her şeyden önce tüm hikaye, gerçekleştiği iddia edilen otobüs yolculuğu, cerayan eden olaylar, verilen tepkiler, kurulan cümleler, romanın mantık çatısı fazlasıyla yapay, zorlama ve gerçek olamayacak kadar uçuk. ikincisi, imanlı dostumuzun yönelttiği sorular karşısında düşünce temelleri sarsılan yaşlı solcu adam da pek inandırıcı bir figür değil, nitekim sorular o yaştaki, o donanımdaki bir ateistin kendisine o güne kadar sormamış olması muhtemel sorular değil. "aaa .. vay canına, demek öyle" diye pusup kalacağına sadece satırların yazarı inanmış olsa gerek.

    tüm bunlar bir yana, kitapta fevkalade bir "sol" düşmanlığı göze çarpıyor. bu sorun değil, en nihayetinde fikri bir davayı savunan yapıt, karşıtına dair argümanları tabii ki geliştirecektir. ancak kelimenin her anlamıyla öyle "çirkin" iftiralar ve imalarla karşılaştım ki, kanım çekildi.

    örneğin solcu -bence hayali- bir köy öğretmeninden ve onun köyün çocuklarını nasıl zehirlediğinden söz ediliyor. bu öğretmenin zavallı bir de eşi var. bu eşi, sürekli öğretmenin arkadaşlarına hizmet ediyor, kocası yokken onlarla yalnız kalıyor, zaman zaman başka şehirlere gidiyor. "kim bilir nelere zorlanmıştı zavallı kız" gibi, bir çok yere çekilebilecek bir lafla bağlanıyor hikaye. "komünistler karılarını paylaşıyorlarmış" şeklindeki, dünyanın en aşağılık, en soysuz iftiralarından birine, kendince "fazla belli etmeden" bir göndermede bulunuyor eser.

    kitabın bilim ve tanrı konusunda öne sürdüğü bence çocukça ve hatta komik argümanlarına aslanlar gibi karşılık veren birileri mutlaka çıkacaktır, ama bu tip iftiralara sadece "yazıklar olsun" denebilir.
  • -alo kendimle mi görüşüyorum?
    +evet buyrun benim
    -nasılım
    +iyiyim, yani iyi sayılırım
    -ben nasılım
    +ben pek iyi değilim
    -aynada iyi görmüştüm aslında beni
    +ama iyi değilim işte
    -neyim var
    +neyim yok ki
    -hasta mıyım
    +bilmiyorum hasta diyor adam bana
    -şu ruh doktoru mu
    +şu ruh doktoru
    -ben beni sonra ararım
    +tamam sonra görüşürüz
    -hadi kendime iyi bak.
    +bende.
  • türkiye'de bulunmayan adam çeşididir. memleketemizde kendini aramak adına yola çıkan kişiler kendilerini değil davalarını bulurlar, mesela islam'ı, cemaati, komünizmi yahut örgütü. delicesine aşık olor, bunalımlardan bunalımlara atlar, çeşitli badireler atlatır ve sonunda doğru yolu bulurlar, ama asla kendilerini değil.

    bizde kendini arayan adamların hikayeleri, kendinden kaçmanın en kolay ve kestirme yoluyla neticelenir, kendini davaya yahut cemaate adamakla. kendisiyle yüzleşemeyen kişi, bireyleşemez ve çareyi cemaatle bütünleşmekte bulur.
  • halit ertuğrul'un toros dağlarının o göz kamaştırıcı muhteşem güzelliklerini allah ın varlığına bir kanıt olarak sunduğu kitabı (s. 50). bu kitabı okuyacağınıza ateist sayfalara şakirtlerin yazdığı yorumları ve savları okuyun. içerik ikisinde de aynı ama ikincisi biraz daha güldürür.
  • --- spoiler ---
    halit ertuğrulun kitabı.
    kitapta enteresan olan hidayete eren herkesin ölmesi. kendini arayan adam kendini bulduktan sonra inme iniyor hastanede ölüyor. kendini arayan adamdan etkilenip müslüman olan doktor; müslüman olduğu günün gecesi ölüyor.
    mesaj ne anlamadım ki. müslüman olun hemen ölüp cennete gidin mi demek istiyor.

    --- spoiler ---
  • okumuş olduğum için çok memnun olduğum kitap. bu ve bunun gibi kitaplar okuya okuya ateist oldum.* hani bu tarzda o kadar çok kitap okudum ki konusunu geçtim içeriği tamamen aynı olan 3-4 tane kitap var zihnimde. hepsi birbirine karıştı. aslında zaten hepsi aynı kalıpta yazılmış. bir tanesinde gencimiz ateist ailenin ateist çocugu, diğerinde dindar ailenin ateist çocuğu, ötekinde eskiden dindar olup zengin olunca ateist olan ailenin müslüman çocuğu, berikinde başka bir şey. utanmadan da hepsinin üstüne 'gerçek bir hikayedir' falan yazıyorlar. ancak geçen taksimde yürüyüş yapan dindoşları gaza getirir yazacağım ama bence onlar okumamıştır.*
  • halit ertuğrulun propoganda kitabı. herşeyi din temelli gören bir bakışın ihdasını en temel birime inerek yapıyor ve yeni öğretmen adayının köylüsünden dinlediği servet değerinde gördüğü bilgiler !! içerisinde köylünün inanç ve değerlerine ters düşmemek var. hakikatin bileşenleri olarak din ilimleri ile fen ilimlerini gösteriyor ve cami ve okul bir köyün iki ana direğidir diye devam ediyor.
    hikaye bir otobos yolculuğunda gelişme gösteriyor. hiçbir adamakıllı bilgisini lütfetmeyen çok birikimli, saygın, belagati yüksek. kültürlü ve komünist yaşlı beyin hep dinleme ve soru sorma, şaşırma ve onaylama modunda olduğu bu kitapta ateist adamın sorduğu sorular da bir o kadar saçma ve basit. dindar kahraman seçenekler oluşturuyor, seçenekleri elediği takdirde geriye kalan hangisi ise onun kesinlik kazandığını söylüyordu. bizim kültürlü ateist ise çok mantıklı bir sıralama diyerekten sırtını sıvazlıyordu yiğidin. mesela birisinin neden ekmek yediğine dair beş sebep sıralıyorum 1-aç 2-ekmeği çok sever 3-parası ona yetti 4-ekmek fırından yeni çıkmıştı 5-sigara altı yapmak için...şimdi eledik eledik en sona diyelim ki ekmeği çok sevmesi çıktı. işte bu kesinmiş. belki de midesinde yanma vardı.. alternatifleri oluşturan sensin sonra istediğin şıkka gitmek için diğerlerini eliyorsun. şimdi senin şıkkın kesin doğru mu olmuş oldu?
    sonlara doğru ateist imana geliyor görmek istemediği şeyleri görmeye başladığını söylerken ekliyor " belki de bu inanç yıllardır içimde, kendimi kandırıyordum. ben inkar etmiyormuşum, ediyor gözüküyormuşum" yani ateizm ne kadar bilinçli, konusuna hakim, realist olursan ol sanaldır, hakikat islamdadır diyor :)
    abartılı ve saçma bir dili var kitabın. neredeyse herkes aynı üslup, kelime dağarcığı ve nezaket derecesinde konuşuyor, ortada karakter yok. animeleri dahi aşan bir şakınlık ve bir dünya duygusal patlama da cabası. mesela :"şehrin minarelerinden huzur saçan ezan sesleri semaya yükseliyor, kalplerimizi ve yorgun zihinlerimizi okşuyordu... on saate yakın süren sohbetimiz, yaşadığımız tarifsiz bir şevk ve heyecanla bizlere on dakika gibi gelmişti ( sanki adriana limayla takılıyor) öyle ki sevincimizden kuşlar gibi uçmak istiyorduk(oha, noluyor altı üstü bir sohbet sevinçten kuş olmuşlar)
    kitap tamamen nurculuk ve anti-komünizm odaklı bir propoganda kitabı. komünizmi öyle anlatıyorlar ki bilmeyen insanı düşman edecek bir yaklaşımla beyin yıkama amaçlanıyor. kitabın 91.sayfasında şöyle bir ifade geçiyordu (üzerinde düşündüm biraz ama yine de saçma geldi) " zenginlerin fakire karşı merhamet ve ihsan; fakirden zengine karşı hürmet ve itaati temin edecek olan tek şey zekattır" !!!!! fakirsem zengine niye hürmet edecekmişim daha da önemlisi itaat ne a.q.
  • şakirtliğe atılan adımda yeri büyük olan bir kitap. iflah olmaz ateist, komünist, çok birikimli bir zat, yazar ile bir otobüs yolculuğunda tanışıyor, imana geliyor. fabrikasyon tipler üreten cemaatin, asrın getirdiği tereddütlere yine fabrikasyon bakışı. cemaat öğretisinin temel mantığı aslında buradan anlaşılabilir:

    "kurtarmamız gereken insanlar var. dışarıdaki insanlar bu güzelliklerden habersiz. onun için paylaşın. size x sorusunu mu sordular, o sorunun cevabı budur.."

    nitekim kitabın arkasında yazanların bir kısmı dediklerimi doğruluyor:

    "kendini arayan adam; yaşanmışın romanıdır. aynı zamanda inançsız ruhlarda saklı kuşkuların, açmazların, sıkıntıların ve inkardan kaynaklanan bunalımlarında hikayesi...
    kendini arayan adam; yazarımızla tanışıyor. kuşkularında geçen tartışmalar sonucu nihayet islamla kucaklaşıyor. islamla kucaklaştığı yerde huzurla tanışıyor.

    sonuç: bir hayatın daha mana kazanması. ve inkarla geçen bir ömürde kaybedilen güzelliklere ulaşma gayreti... insanın insana sunabileceği en iyi eser yine insansa, bu kitap, bir insanı kazanmanın metodunu sunuyor. kendini arayan adam; insanca tereddütlerin yumak yumak işlendiği bir hayat hikayesidir."

    tabi bunun şakirdeler için olanı da var:

    (bkz: #28112815)
  • risale-i nur güzellemesi niteliğinde bir kitap. myo yıllarında fethullahçı arkadaşlarla takılırken okuduğum kitaptı. mütedeyyin hocamız nedense kafir koministe cevapları risale dışında örnekleyemiyordu. şimdilerde bazı satırları aklımda canlanıyor, aslında buna gerek yok kitap kitaplığımda duruyor ama anlatımı çok sığ geliyor.
hesabın var mı? giriş yap