• birhan keskin'in 5'i 1 yerde sondan öne dizili toplu şiirleri. metis'ten

    (yeryüzü halleri + 20 lak tablet + cinayet kışı + bakarsın üzgün dönerim + delilirikler)

    eşzamanlı yeni kitabı için (bkz: ba)
  • nicedir sahaf sahaf gezinerek aradığımız, birhan keskin'in kapısını çalıp bir fotokopisini olsun isteme noktasına geldiğimiz kitapları bir araya getiren nefis kitap. metis yayınları'na nicedir kaybettiğimiz sempatiyi tekrardan duymamazı sağlayacak gelişme, büyük sevap işlemişler.
  • (bkz: #3771721)
  • birhan keskin'e kavuşma ` :geç de olsa`,
    edebiyatta şiirin varlığına bir kez daha şükrettiğim kitaptır.
    şiir deryasında sığınacak en güzel limanlardan biridir...mutlaka tanışılmalı, şiir severseniz pişman olmayacaksınız!
  • ilk şiiri okudum. ikincisini okudum. kapatıp, kitaba sarılarak ağlamaya başladım sonra. hem kendime sarılmışım gibi hissettim. hem de zor zamanlarımda, yanıma yakınıma insan sokamadığımda, ihtiyacını duyduğum ama bir türlü bulamadığım o belirsiz ve beni anlayan dosta sarılmış gibi. bu bambaşka bir şey. birine uzattığımda büsbütün kendimi uzatmışım gibi hissettirecek bir kitap. birinin elinde görsem, onun eline düşmüşüm gibi hissetirecek.
  • tam benzetmenin uzunluğuna dalmışken bir cümleyle sarsan yazarın toplu halde şiirlerinin olduğu kitap.

    (bkz: ayrılık)

    kaç gecenin çölüdür bu ayrılık,
    kaç şiirin dölüdür üstüme
    örttüğün bu ince sessizlik.
    kalbim alış artık, kır
    kendini kendi duvarında

    tesadüfen birbirine rastlamış
    başka başka aşklarsınız siz artık,
    geceyle gündüz gibi birbirine
    ayrışmış, o ki, rüzgâr, bir zaman
    senin çölünde kumlar uçurmuş,
    o ki, gece ve esmer, görmüyor
    sahrayı, sesi içinde karışmış.

    her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer
    kendi sabrını deneyen taş,
    kebdi uykusuzluğuna yatak oldun.
    kül koy şimdi yanına korunun,
    seni savuran onu da yakmasın.
    aşkla besle kendini, gül yetiştir,
    sardunya çoğalt.
    ki, sen aşktan ve ayrılıktan
    başka ne anlıyorsun.
  • --- spoiler ---

    dur ruth,
    aşkın karanlık yüzünde dur, öylece.
    hep.
    böyle dursun aşk her zaman hayatında.
    karanlık yüzünde dur aşkın,
    sus. tamamı buydu, de.
    bütün yavanlığıyla süren insanların
    kuytularında kal. orda kal.

    unut ruth,
    unut sen
    ben sürdürürüm kalan kısmını, hattın bu ucunu
    kervanlar ve sahrayla
    kendime de sana da ağlarım.
    sen sus ruth, sen konuşma,
    sen yavan hayata katıl
    orda sürdür mutsuzluğunu.
    sahra nasılsa geçeceğin yer değil.

    ah, ruth, hâlâ sevgili ruth,
    ortalıkta dönen yalanlarını hissettim, hep.
    isteseydim kolayca ortaya çıkardı.
    istemedim. senin kendinden kaçırdığın şeyleri
    ben nasıl ortaya koyardım!
    sen kendini kandırıyordun,
    seyircin oldum
    yalanlarını oynayışını seyrettim.
    son âna dek.
    kendini ikna ettiysen beni de ikna et
    istedim.

    ruth, mutsuz meleğim.
    sen inandırmakla, inandırmamak arasındaki
    o siyah noktada durdun.
    bunun adı işte: zulümdü.
    bu zulümde sen beni bütün uçlarımdan çarmıha gerdin.
    ben bütün uçlarımı kanatarak kopardım kendimi ordan.
    tekrar tekrar,
    tekrar tekrar kanattım ruth,
    senin istediğinden fazla kanattım kendimi.
    kendimi kendi zulmümde tuttum, orda kaldım.
    onu çektim.
    yapmasa mıydım ruth?
    bunun cevabı artık anlamsız.
    ben zaten ruth, bana gelecek olan o zulmü gördüm.
    sendekini, sendekileri.
    bendeki tamamlanmadı henüz.

    son sözü benim söylemem neyi değiştirdi?
    hiçbir şeyi.
    bir çocuğun, senin çocuğunun ruth, kendini
    kandırmasından başka neyi ifade eder bu?
    hiçbir şeyi.
    benim son sözü söylemem, bendekileri,
    hâlâ bende kalanları
    sana eksik gelenleri,
    hâlâ söylenecek olanları bitiriyor mu?
    hayır.
    senin eksik kalanlarını, bana söyleyeceklerini
    tamamlıyor mu?

    hayır, ruth
    eksik kalanlar çoğalıyor aramızda.
    şimdi, bende kalan boşluğu doldurmak üzere
    borçlu değil misin - kendi mutsuzluğunu da
    benim mutsuzluğumu da borçlu değil misin bana?
    ama bırak öyle kalsın.
    insanın yüreğinden geçmeyen borçlar ödenmezler.

    sen ruth, sevgilim ruth,
    hattın öbür ucundaki derin sessizlik!
    sus. istediğin kadar sus artık. öyle kal.
    kervanları ben yalnız geçiririm sahradan
    sen yalan hayatını sula.
    aşksız hayatın kenarında dur.
    sana verilecekleri bekle.
    tamamı buydu, böyle de.

    ama ruth, ben,
    benim söylediklerime,
    benim çığlıklarıma inanmayanların söylediklerine,
    onların çığlıklarına artık inanmayacağım.
    söz ruth.
    bana en yakın uzaklık sendin.
    bir tek sen duydun çığlıklarımı,
    artık ruth,
    senin söylediğin hiçbir şeye inanmayacağım.
    --- spoiler ---
  • "ikiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım
    bir yanım öbür yanıma düşman
    sağımda kızgın kumlar gezdirdim
    solum üşüyor eski bir anıdan."
  • size,
    nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza
    (garip, tuhaf aslında)
    beyaz bembeyaz tabiatımla
    ''iyiyim'' diyorum.
    yani aslında korkuyorum
    bütün bunlar kıyamet
    bütün bunlar cinnet
    bütün bunlar cinayet demeye,
    bir daha düzeltilemeyecek sözler
    söylemeye korkuyorum

    kaktüs and teksas
  • şimdi, bir de buradan baktım sana
    senden kaçırdığım
    kedere boğduğum anlara.

    beni içine al artık
    seni mutsuz kılan duyguyu
    kırmak istiyorum.

    bir yerden aşağı,
    çok aşağı düştüm
    zaman;solgun ve gri bir koridordu
    orada çok üşüdüm.
    **
hesabın var mı? giriş yap