• jack london un bir kitabi.genellikle "beyaz dis" olarak bilinen,vahsi bir kurdun yolunun genc bir adamla kesismesini anlatan inanilmaz güzellikteki macera romani.
  • jack london un kurtlarla ya da kopeklerle ilgili yazdigi romanlarindan biri.kopek sevmeyen insanlara bile onlari sevdirecek hatta ic dunyalarini anlayabilmelerini saglayacak* nadide bir eser okuyun okutun
  • jack london'un beyaz diş adlı romanından farklı olarak kısa hikayelerin toplandığı macera romanı. kitapda kuzey halkının yaşam mücadelesi ve altına hücum zamanında yaşanan olayları konu almaktadır. karakterler ruhsal olarak incelenmemiş olaylar karşısında göstermiş olduğu tepkiler ile anlatılmaya çalışılarak karakterlerin analizi okuyucuya bırakılmıştır. akıcı bir romandır, yaşadığı zamandaki kızılderililerin yaşam kesitlerin örnekler sunmakta ve beyaz insanlarla yeni başlamış (yanılmıyorsam) temaslarını da anlatmaktadır; romanın da adı buradan çıkmıştır muhtemelen, kızılderili bir kadının beyaz bir erkekden olan çocugu için kullanılmış bir kızılderili deyişidir.

    roman birkaç farklı hikayeden oluşmakta, hikayelerde bazı ortak kişiler kullanılarak bir bütünsellik de sağlanmıştır. kitapda dikkatimi çeken bir nokta ise kitabın bir çok bölümünde beyazların kızılderili insanlardan daha üstün olduğu vurgulanmaktadır. kendini sosyalist biri olarak tanıdığımız insanın bu tarz bir roman yazmasıda ilginçtir.

    not: kurt dölü ve beyaz diş kitapları engin yayıncılık kitaplarından okunmuştur.
  • bolca betimlemenin, kısa hikayelerin bulunduğu jack london kitabı.

    birçok hikayeden oluşan kitabin her bir hikâyesi ayrı bir derinlikte, ne kadar ortak karakterler olsa da 30-40 sayfada bir yeni karakterler ortaya çıkıyor.
    altın avı, denizcilik, fok avcılığı jack'in yaşanmışlıkları. bunları romana aktarması mükemmel olmuş.
    belki de bu yüzden betimlemeleri harika, yaşayarak anlattığı şeyler hiç yapmacık durmuyor.

    kitabın en acıklı ve ilgi çekici hikayesi "bir kuzey destanı"
    belki üzerine bir film, bir kitap daha yazılabilecek bir konusu var, her hikâyesinde olduğu gibi, jack bu karaktere de acıyı doruklarda yaşatıyor, tabiri caizse süründürüyor...
    boksör ile ilgili olan hikaye ise kitaptan bağımsız gibi duruyor.
    yine de kitabın her bir parçası, jack'in hayatından bize kesitler sunuyor, her bi kitabı jack'i tamamlıyor.
  • 1900 senesinde "the son of the wolf" adıyla yayımlanan bir jack london kitabı. aynı zamanda jack london'ın ilk kitabıdır. genel olarak jack'in altına hücum ettiği ve kuzey topraklarında yaşadığı maceralardan beslenen öyküler içerir.

    jack london bu kitapla kendi dilinin ve kurgu evreninin temelini attığı halde o kadar popüler bir kitap olmaması bana şaşırtıcı gelmişti. jack gibi ünlü bir yazarın mutlaka ilk eserleri gündemde olmalıydı, öyle değil mi? işte burada sorunun yanıtı dallanıp budaklanıyor ve bizi jack london'ın ilk dönemine -biraz da karanlık olan dönemine- götürüyor. neden mi? gelin biraz bahsedeyim.

    bu kitap bugün basılsa jack london'ı hapse tıktıracak, linç ettirecek ve yazarlık kariyerini daha en başından bitirecek türden bir iştir. lafı fazla uzatmadan söyleyeyim; bu kitap ağzına kadar cinsiyetçi, ırkçı ve saldırgan söylemlerle doludur.

    kitabın adı gördüğünüz üzere "kurt dölü" ve buradaki kurt imgesi jack london'ın daha sonraları bireyselleştireceği bir kişilik özelliğinden çok bir ırkın tamamını temsil ediyor; beyaz adamı. ilk hikayelerinde jack'in kadınlara ve hayata bakışının ne derece cahalca olduğunu görüp şaşırabilirsiniz ama şunu unutmamak gerekir ki o yıllarda bu tür görüşler toplum genelinde ve hatta üniversite dersliklerinde kabul gören şeylerdi. zaten daha sonraki işlerinde beyaz adamın yükünü sırtından atan jack london, yerli halklar ve yabanda yaşamla daha sağlıklı bağlar kurmaya başlar. kurt imgesi daha bireysel bir hale gelir, çember daralır ve jack london'ın gurur duyduğu karakter özelliğine dönüşür. çok güvendiği ve gurur duyduğu beyaz adam ise yıllar içerisinde jack'e hayal kırıklıkları yaşatarak yavaş yavaş ortadan kaybolur.

    "erkek kısmı kadın kısmına layık olduğu değeri nadiren gösterir; en azından kadının eksikliğini hissedinceye kadar. dişi cinsin soluduğu havayı ciğerlerine çekmemiş erkek, bir dişinin içinde yaşadığı havaya nasıl bir tazelik katabileceğini asla bilemez."

    yukarıdaki alıntı kitaptaki ilk hikayenin merkezine temas eder ve jack'in kadınlara verdiği değerin ne derece az olduğunu gösterir. bildiğiniz üzere jack otodidakt bir insandı ve kendi kendini eğitiyordu. şunu diyebilirim ki jack'in kafa yapısını değiştirme hızı ve bunu başarma biçimi, ilk işlerindeki söylemleri hesaba kattığımızda, insanı etkileyecek boyuttadır. ırksal üstünlükten sıyrılıp daha hümanist bir düşünce biçimine geçen jack, daha sonra kitaplarında beyaz adam'ın açlığa ve sefalete terk ettiği diğer beyaz adamları bile konu edinir. bazen yerlilere iltifat ettiğini ve hatta kadınları manevi bir aşkla ilişkilendirdiğini görürüz.

    "iki yılını kızılderililerin arasında geçiren ense mackenzie, bunların topu topu iki yüzü geçmeyen sözcük dağarcığının tamamını hatmettikten başka, kızılderililere özgü gırtlak ve geniz sesleri ile, dillerine japonca ve eskimo ağızlarından geçmiş deyimleri de, saygı sunulurken başvurulan tumturaklı sıfat tamlamalarını da kapmıştı."

    daha önce alexander von humboldt hakkında bir yazı yazmıştım. humboldt yerlilerin dilleri hakkındaki bazı önyargıları kırmıştı ve aslında yerlilerin batı dillerindeki soyut kavramları dahi anlatabilecek kadar gelişkin diller olduğunu defalarca dile getirmişti. ancak bu görüş o zamanlar hakim değildi ve insanlar yerlilerin hayvanlardan hallice iletişim kurduğuna inanıyordu. görüyoruz ki ilk dönemlerinde jack'in de bu konudaki görüşleri farklı değilmiş.

    "kız, mackenzie'nin dilini bilmediğinden, kızın konuştuğu dilde ona derdini mükemmel anlatan mackenzie, iki saat sonra gitmek üzere ayağa kalktı."

    sadece burada bitmiyor. jack'in inançlar, tabular ve kültür üzerine insanı dehşete düşüren başka söylemleri de bulunuyor. genel olarak hikayelerin baş kişisi bir yere gidip oradaki insanları dize getiriyor ve değerlerini aşağılıyor. bunu yaparken de konu dönüp dolaşıp kurdun gücüne bağlanıyor.

    "bak, tekrar sesimi yükseltiyorum! sesime kulak ver, ey tinling-tini! kurt ölse bile dişlerinin arasında kurbanlarının eti kalır. onunla birlikte senin en yiğit adamlarından on tanesi de ölür."

    garip olan bir diğer mesele de orijinal baskının dokuz tane hikaye barındırması. sizler için hikayelerin isimlerini aşağıya ekliyorum. peki burada garip olan ne? türkçe baskıda sadece sekiz adet hikaye yer alıyor ve türkçe baskıda bulunmayan hikaye de işte burada

    -the white silence (beyaz sessizlik)
    - the son of the wolf (kurt dölü)
    - the men of forty mile (forthy mile kasabasının erkekleri)
    - ın a far country (uzak bir ülkede)
    - to the man on trail (yoldaki adamın şerefine)
    - the priestly perogative ????????????????????
    - the wisdom of the trail (beyaz adamın yasası)
    - the wife of the king (altın kralının karısı)
    - an odyssey of the north (bir kuzey destanı)

    yayınevi neden böyle bir karar almış tahmin etmek zor değil. zaten kitabın tercümanı harika bir isim, işini de çok güzel yapmış. ancak ben kitabı okuyup pas geçilen hikayeye bir göz atmanızı tavsiye ederim.

    sonuç olarak, jack london'ın kendi görgüsünü ve bilgisini artırma hızını gözlemleyebilmek adına mutlaka okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. bu kitap gerçekten de jack'in ömür cetvelinde bir başlangıcı temsil eder ve her ne kadar bugünün değerleriyle uyuşmasa da onun kendi devinimini ve uluslarası bir yazar olma yolcuğunda kendini kaç defa yeniden var ettiğini gösterir. jack, adeta kendi kendini yontmuş bir heykeltıraş ve bunu peş peşe sıraladığı işlerinde görebiliyoruz. yine de ben bu kitaptaki hikayeleri fazla saldırgan ve bir düşünceye yönelik -tezli hikayeler olarak- kabul ettiğim için pek keyif alamadım.

    daha fazla jack london için:

    jack london - adem'den önce
    jack london - vahşetin çağrısı
    jack london - demiryolu serserileri
    jack london - denizin çağrısı
    jack london - oyun
    jack london - iyi köpekler kötü köpekler ve kuzey toprakları
    jack london - bana göre hayatın anlamı
    jack london - kızıl veba
    jack london - bir dilim biftek
    jack london - ateş yakmak
    jack london - bir kuzey macerası
    jack london - ölümcül dalgalar
    jack london - güneşe doğru
    jack london - deniz kurdu
    jack london - şampiyon
    jack london - kadın denen mucize
hesabın var mı? giriş yap