• eskiden öss'de* derece yapan öğrenciler tercihlerini mühendisliklerle süslerdi, şimdiyse tıp fakülteleriyle. istisnaları tenzih etmekle birlikte çoğunluğu konuşmaktan aciz, hastalık derecesinde inek, doktorluğun ne olduğundan bilgi olarak olmasa bile öz olarak bihaber olan ve aile zoruyla doktorluğa yönelmiş bu insanlar doktorların da adını kötüye çıkarmaktadır. ondan sonra yok efendim orospu çocuğu doktorlar, suratsız doktorlar bilmem ne...

    fes başıma* editi: ilk entryvari şeyler yazıverelim madem. türkiye koşullarında yapılan bu karşılaştırmada, mühendisin bölümü ve mezun olduğu üniversite son derece önemli rol oynarken, doktorunsa fakültesinden ziyade birikimi ve eğer varsa uzmanlaştığı ihtisas dalı ehemmiyet taşır. şirkette üst düzey kademelere gelmiş bir mühendisle bir pratisyen doktoru karşılaştıramayacağımız gibi, henüz mezun olmuş 1000 lira ile işe başlayan tıfıl bir mühendisle de işinde iyi tanınan ve tabiri caizse para kıran bir doktoru kıyaslamak abesle iştigal olacaktır.

    maddi kıyaslar bir yana, ben öğrencilik hayatlarından dem vurmak isterim. mühendis diye tabir ettiğimiz canlı türü, teorik bilgilerin yanısıra proje denen ödevlerle uğraşırken ileride etkili olacağı alanın insana doğrudan veyahut hayati bir etkisi bulunmaz. bunu küçümsemek için söylemiyorum, yanlış anlaşılma olmasın. tıp öğrencisi ise tomarlar dolusu sayfayı öğrenmek, gerekli atlasları hatmetmek, "kafam kadar" ölçü birimindeki sayısız kitabı özümsemek ve bunları klinikte insanlar üzerinde uygulayabilecek düzeye gelmek durumundadır. tıp eğitimi asla sadece ezber değildir ve mühendislikte olduğu gibi analiz yeteneğini de gerektirir.

    mühendislikte teknoloji ile iç içe olmaktan ötürü olsa gerek, hiçbir mühendise taş devrinden kalma bilgisayar veya teknolojilerle, "al bunla çalış, elimizdeki bu." denilmezken, bir doktorun hangi mezrada nasıl koşullarda çalışıp sınırlarını ve uykusuzluğunu zorlayıp kendi laboratuvar testlerini gerekirse kendi yapması gerekeceği belli değildir. adına "intern"lük denilen fakültenin son yılında, 36 saat nöbet tutup 12 saat dinlenme hakkı bulunan ve içinde bulunduğu yıl içersinde doktorluk becerilerini tamamlayıp görev alanına hazır hale gelmesi gereken bir mezun adayına "fakültenin dosyalarını getir/götür, kayıt tut, sekreterin, hemşirenin, müstahdemin işini yap fakat harç parası ödediğin gibi üstüne bir kuruş alma" genel başlığı altında özetlenebilecek işler yaptırıldığı da unutulmamalıdır. ayrıca doktorluk, yıllar süren özverilerinin karşılığında mesleki sıralamada en çok fiziksel ve manevi şiddete uğrayan mesleklerden biridir.

    ikisinin de kendi içinde zorlukları vardır, saygı duymak gerekir. içinde bulunduğumuz çağda ve gelecek yüzyıllar içinde geçerliliğini kaybetmesi imkansıza yakın mesleklerdir. iki takıma da başarılar diler, birbirinin avantaj ve dezavantajlarına karşı önyargılı olmamalarını tavsiye ederim.
  • doktorun kullandığı birçok cihazı mühendis tasarlar ve üretir.
  • ikisine de istediği kız ailesi tarafından verilmez (bkz: beni ne doktorlar ne mühendisler istedi)
  • doktorlar hata yaptığında genelde bir kişi ölür, mühendisler hata yaptığında ise binlerce kişi ölebilir.
  • kendinden 2 yaş büyük ablası doktor olan mühendis bir arkadaşımın yaşadığı diyalogtur.

    üniversite sınav sonuçları açıklanmış...
    -komşu teyze : eeee nereyi kazandın?
    -bizim kız : x üniversitesi y mühendisliği :)
    -kt : (abla tıp fakültesinde ya) e olsun o da iyi napcan artık bla bla...
    -bk : &%)&/^%+%&?! nası yaaaa????
  • mühendis bmw'nin son model aracındaki teknolojileri hayranlıkla tanımlarken, doktor onun sefasını çoktan beridir sürüyordur.

    tabi ki bunu kazandıkları paranın karşılaştırmak amacıyla abartılı bir şekilde yazdım. mühendisede anlamadığım bir şekilde yeter zaten o teknolojinin orda olmuş olması bile.

    ayrıca, memlekette mühendislik mezunu olup, adam gibi mühendislik yapan pek yoktur, herkese nasip olmaz, belki de en basit örnekle bir çoğu doğal gaz firmasında, delice km yapar parça makine satar. ancak doktor en azından bir muayene yapar en azından, ameliyat yapar. teşhis koyar. gene öğrendiklerini yaparlar pekala.
  • mühendisler olmazsa bina falan yapılmaz. doktorlar olmazsa, hepimiz ölmeyecek miyiz sonuçta? ne gereği var şu üç günlük dünyada kırgınlığa falan. :/
  • mühendisler bir araya geldiğinde mühendislik ile ilgili muhabbet hiç açılmayabilir. ama nerde 3 doktor birbirini bulsun, sabaha kadar tıp konuşulur.
  • doğadaki hiç birşey kaba ve işlenmemiş haliyle insan için kullanışlı ve yararlı değildir. insanın kullanmak istediği şey için illa ki mühendisin o ürünle ilgili bir alet yapması yada bir düzenek kurması gerekir ki, tam anlamıyla hem malzemeden israf etmeden kullanalım hem de tüm insanlık fayda görsün. bu açıdan mühendislik hem hayatta kalma, hem "insan" olarak yaşama, hem de medeni olabilme konusunda tartışmasız zirvede.

    bu yukardaki saydıklarımın hepsi insan için yapılmaktadır. eğer insan olmazsa bunların hiçbir anlamı olmaz. işte burda da doktarlar devreye giriyor. gerçi doktarlar hayat kurtarmaz ya ölmeyi geciktirir yada acıyı dindirir ama olsun sonuçta ölümü ne kadar geçiktirirse o kadar iyi.

    sonuç olarak amaç "sadece yaşamak" değil "düzgün bir şekilde yaşamak" olunca doktor yaşama kısmını mühendis de düzgünlük kısmını sağlıyor. yani bu kapışmada her iki taraf da kontrollü oynar ve maç berabere biter.
hesabın var mı? giriş yap