• ben dayak yemedim ama sınıf arkadaşımızın 50 kişinin bulundugu sınıfta ogretmen tahtanın karşısında ağzını burnunu dağıttığını ve sonrasında özür dilemek için yemeğe götürdüğünü hatırlıyorum . arkadaş o kadar dayağın üstüne yemeğe götürüldüğü için mutlu olmustu ben o kafayı hala anlayamıyorum:))
  • lise 1'i bizim ilçede okumuştum. bir sene önce sınıfta kalanların hepsini bizim sınıfa vermişlerdi. it kopuk ne varsa. aralarında 19-20 yaşlarında olanlar bile vardı. sınıfın adı çıkmıştı, hiçbir hoca bize ders vermek istemiyordu. kadın hocalar ağlayarak çıkıyordu sınıftan. neyse bizim oralı bi matematikçi vardı, serdar diye. ki hala şube müdürü falan olarak durur ilçede. ulan ders boyunca sınıfın bütün piçleri bununla dalga geçti. gay-ibne muamelesi yaptılar. laf attılar. birine de bir şey diyemedi. ama kıpkırmızı bir halde ders anlatmaya devam etti. neyse işte yeni bir kalem almışım, böyle pahalı cinsten. sıra arkadaşım da bunun kafasındaki silgiyi yiyerek kopardı. sonra da yerden bulduğu kirli bir silgiyi bana vererek, al bunu kullan diye dalga geçti. ben de onu al götüne sok dedim. bu piç de hocaya, santavigo bana küfür ediyor dedi. hoca döndü ve o kim dedi, ben de benim dedim. yanımıza geldi ve tekme tokat bize daldı. bir daha okula gelmeyin diye döve döve dışarı attı bizi. lavaboya gittik ve sonra birbirimize bakıp güldük. ertesi gün geldik tâbi. babaya da diyemedik, haketmişsindir der diye. velhasıl hayatımda yediğim en efsane dayak bu oldu. hala memlekete giderken denk gelirim. yıllar önce bile, kardeşimin dersine girerken, abin benim öğrencimdi falan demişti. ben ise hâlâ takmam. bir kaç defa oturduğumuz masaya selam vermişti. soğuk soğuk elini sıkmıştım. çoğu sefer görmemezlikten gelirim. belki ileride döverim, bilemiyorum tâbi.
  • yer adana, ilkokul 1. bilemedin 2. sınıfta okul kantininden aldığım açma ve kutu meyve suyunu gömecek uygun bir yer arayışındayım. güçlü olanın hayatta kaldığı diğerlerinin üst sınıf sırtlanlara yem olduğu bir ortam, her an birisinin elinizden açmanızı çarpıp kaçma ihtimali çok yüksek. okaliptus ağaçlarının sıralandığı duvar ile 30 cm yüksekliğinde küçük bir duvar arasında dökülmüş toprak ile küçük sikimsonik çiçekler ile oluşturulmuş tuhaf bir alan ve ben bu 30 cm'lik yükseltide kahvaltımı afiyet ile yapıyorum. okulun orta noktaları sayılabilecek yerde, zayıf bedeni ve uzun boyu ile güneşin ilk ışıklarının kel kafasına vurduğu müdür ziya bey ile göz göze geliyoruz, uzaktan zarif bir el hareketi ile beni çağırıyor. çocuğum tabi aklımdan geçen ilk şey çağırıp hal hatır soracak, belki başımı okşayacak düşüncesi ile ayakları götüne vura vura koşan küçük şener şen gibiyim. başımı kaldırıyorum ve "oturacak başka yer kalmadı değil mi hmna koyim" minvalinde bir kaç sözcük duyuyorum önce yediğim tokatın etkisi ile çınlamalardan çınlamalara koşarken sanki dünyadaki tüm sesler silinmiş yalnızca kalbimin sesini duyuyorum. müdür bey'in ağız hareketlerini ve tükürüklerini saçarak konuşurken arkadan vuran neşeli güneş ışıklarının oluşturduğu gökkuşağına takılıyor gözüm . kısa bir süre sonra ise gözlerim gökkuşağından ayrılıp kulağım normale dönerken elimde tokatın yarattığı refleks ile buruşmuş ve dirseğimden akan meyve suyunu, sonrasında altıma kaçırdığım pantolonun bacağını görüyorum. müdür beni sidikli pantolonum ve elimde meyve suyu kutusu ile bırakıp gidiyor. ilkokul bu boru mu, hayatta kalma güdülerim tekrar devreye giriyor bu vaziyet sınıfa giremem, girersem de reklam olurum düşüncesi ile boyumu aşan çeşmeye doğru koşuyor sidikli pantolonumun belinde bacağına kadar ıslatarak sınıfa dönüyorum. millet çoktan sınıfa girmiş öğretmen yarı ıslak kapı da görünce suya düştüm diyorum çok uzatmıyor sen sobanın yanına otur diyor, odun sobasının harareti ile pantolon kurumaya başlıyor ve o sidik kokusu ile yeni maceralara yelken açacağım 2. bölüm başlıyor.
  • öğretmenler günü vesilesiyle hatırladığım dayaktır. dinlene dinlene dövmüştü beni. taklidini yaparken yakaladı. o dayaktan birkaç gün sonra öğretmenler günüydü. kutlamadım tabi. bir de hesap sorar gibi bakıyordu mal.
  • sadece sınıfa kendisinden bir adım sonra girdim diye koridorda tam 11 şiddetli tokat atan (ben 3 hatırlıyorum sonrasını arkadaşım saymış nöbetçiyken) fen öğretmeni o orospu çocuğu sayesinde yemiş biriyim. orta okul öğrencisine karşında yetişkin biri varmış gibi dayak atmak hiç bir kitaba sığmaz.

    sonra ne oldu kızın birine kağıt yedirdiği için meslekten atıldı. inşallah gebermişsindir hayvan herif.
  • ben değil ama bir arkadaşımızı şöyle dövdü: önce gömleğinin kollarını sakince katladı. bu sırada seni döveceğim şimdi dedi. sonra kravatını çıkardı. çocuğu arka sıraya yatırdı morartana kadar dövdü. sonra dersini anlatmaya devam etti. dayak olayını asla onaylamıyorum ama çocuk çok ileri gitti. hoca çok efendi bir hoca olmasına rağmen aylarca süren psikolojik baskıya dayanamadı ve en son bu olay gerçekleşti. aynı çocuk veli toplantısına da bıçakla gelip velilerin önünde hocaya saldırdı. sınıfım ne yazıkki biraz problemliydi. başka bir arkadaşımız da kendi hâlinde, sakin bir hocamızın gözünü morartmıştı. kadın kış günü 1 hafta güneş gözlüğü ile gezdi. neyse bunu da öğrencisinden dayak yiyen öğretmen başlığı açılınca başka bir zaman anlatırım.
    bazı öğrenciler bazı dayakları hak ediliyor galiba.
  • ne siz sorun ne ben anlatayım o derece.
hesabın var mı? giriş yap