• osmanlı'nın ormandaki durumu için:
    "miniklere bir canlandırma hikayeyle ortaçağ avrupasından günümüze, "tarafımdan" özeti:
    vakti zamanında bir orman(avrupa) varmış. bu ormanda bir sürü hayvan varmış. ama kral, her zamanki gibi aslan (roma) imiş. aslan güçlüymüş, herkesi yeniyormuş. ama o da yaşlanmış. en nihayetinde kurt sürüsü(kavimler göçü) aslanı parçalamış. bir müddet orman başsız kalmış. sonra ormanın çeşitli yerlerinde sözleri geçen hayvanlar çıkmış. batı ormanlarının kurdu(frank) batıyı idare etmiş, güney ormanlarının kurdu(got) güneyi idare etmiş, doğu ormanlarını ise, aslan sürüsünden geriye kalan tek erkek aslanı(bizans) idare etmiş. ancak o erkek aslan, henüz çok genç ve çelimsiz imiş. bu da onu güçle idare etmek yerine akıllıca idare eden bir aslan haline getirmiş. aslan kurda direk karşılık vermek yerine kurtları birbirine kırdırmayı iyi bellemiş. yıllar geçmiş, kuzeyden ormana sırtlan(viking) sürüsü inmiş, doğudan yine bir kurt(avar) sürüsü dadanmış, güneyden çitalar(araplar) saldırmış, kurtlar ölmüş(frank-got) yerine yenileri geçmiş ama çelimsiz aslana hiçbir şey olmamış. derken onun da epey yaşı gelmiş. tam ölecekken yine toparlıyor, kendine geliyormuş. yine bir kurt(selçuklu) dadanmış, yine ölmemiş. bu sefer bir ayı(normanlar) çıkmış. önüne geleni parçalıyormuş. önünde kimse duramamış, bölge kurtları ya ayıya katılmış, ya da ayı tarafından öldürülmüş(norman istilası). en sonunda ayı, gözünü doğu ormanlarına dikmiş(haçlı seferleri). ne kurt bırakmış, ne çita. genç ve çelimsiz aslan(bizans), bu ayının direk karşısına çıkamamış. ama en nihayetinde karşılaşmışlar ve ayı, aslana ölümcül bir pençe atmış. artık aslanın ayakta duracak hali kalmamış, etrafını çeviren kurt(selçuklu, bulgar, rus, peçenek, kıpçak) sürüsü artık aslanı parçalamaya hazırlanmış. ama bu sefer de aslanın imdadına uzaktaki doğudan kaplan(moğol) sürüsü yetişmiş. önüne çıkan bütün hayvanları öldürmüş. aslanın etrafındakileri de öldürmüş. belki de aslanı da öldürecekmiş ama o kaplan sürüsü de çabuk dağılmış. çelimsiz aslan(bizans) ayakta zor durur hale gelmiş. doğanın bir kanunu olsa gerek, civar bölgelerden genç bir aslan(osmanlı) çıkıp gelmiş. yaşlı aslanı öldürüp, sürünün başına geçmiş. bu aslan çok güçlüymüş. tıpkı eskilerdeki aslan(roma) gibi kuvvetliymiş. önüne gelen herkesi, her kurdu öldürmüş(bulgar, sırp). lakin kendi sürüsünün bir ihaneti ile doğudan bir kaplan(timur) tarafından yaralanmış. ama bu yara onu daha da güçlendirmiş. bu defa büyük kurt(macar) ve çita(memlük) sürülerini de yutmuş. ormanın kalbine kadar ilerlemiş(almanya) kimse karşısına çıkacak cesareti gösterememiş. lakin ormanı büyük bir sel basmış(coğrafi keşifler). orman küçülmüş, sular yükselmiş. orman küçük bir ada haline gelmiş. ama ormanın kralı hala daha aslan(osmanlı) imiş. ama suların da bir kralı doğmuş. o da köpek balığı(ispanya) imiş. bunlar birbirlerine sürekli meydan okusa da kozlarını paylaşacağı bir yer olmadığından dönüp durmuşlar birbirlerinin etrafında. yıllar geçmiş. ama yenişememişler. işte tam o anda hava soğumuş. hem ormanı hem de suyu buzullar kaplamaya başlamış. hem aslan(osmanlı), hem köpek balığı(ispanya) gücünü koruyamamış. artık kimse onlara kral diyememiş. çünkü hem karada hem denizde kendi hükümdarlığını ilan eden iki yeni hayvan gelmiş. karaya kutup ayısı(rusya), denize de katil balina(britanya) gelmiş. balina(britanya), köpek balığını(ispanya); kutup ayısı(rusya) da aslanı(osmanlı) kırmış. ölümcül yaralar bırakmış. güçsüz olduğunu görünce kutup ayısı ile balina, gözlerini birbirlerine dikmişler. uzun yıllar onlar da uzaktan mücadele etmiş. ama yenişememişler. yaşlanınca sürülerinden başkası çıkmış bayrağı devralmış.(denizde abd-karada sovyet). ama yenişememişler. zaman zaman sular yükselmiş(1991), zaman zaman buzul kütleler(21.yy) artmış. işte biz tam buradayız."
  • tarihten bi sikim anlamayan yazar beyanı. öncelikle osmanlı'yı seven biri değilim ama osmanlı'ya bunu demek büyük saçmalıktır. bugün amerika denilen kıta keşfedilip bulunduysa neden osmanlı'dır. neden? colomb'un amerika kıtasını bulma hikayesi;
    - soldan direkt giderse hindistan'a varacak olduğunu düşünmesi.
    -osmanlı'nın elinde olan ticaret rotalarını, osmanlı'ya gerek duymadan ele geçirmek.
    - ticaretten doğu ülkelerini ortadan kaldırmak.

    osmanlı o vakitler dünyayı yönetiyordu. ipek mi getirmek istiyorsun venediğe? o ipeğin osmanlı'dan geçip batıya gitmesi gerekiyordu. osmanlı istemezse geçemiyordu.

    ee bilinen bütün eski dünya topraklarının yarısından çoğu osmanlı tarafından yönetiliyordu? aha kanıtı burada. şu topraklar 3 büyük dinin doğduğu bütün eski dünyayı kapsamıyor mu? viyana'ya kadar olan yerler osmanlı'nın değil mi? ee o zaman neyin tatavasını yapıyorsun?
  • yazarın tespiti harika. kimsenin umrunda olmayan istanbul demiş. çok komiksin gerçekten bilim kasacağım derken zırvalamak bu olsa gerek.
    dünyayı osmanlı yönetmiş midir? bu tartışılabilir ancak onun dışındaki birçok tespit zırvadır.
  • nereyi yönetti peki? izmir belediyesi’ni falan mı?
  • kaynak veremiyorum çünkü bulamadım. zamanında okumuştum. osmanlı'nın en iyi zamanında bile ingiliz halkının kişi başına düşen altın miktarı osmanlı vatandaşlarının ortalamasından daha fazlaydı. adamlar o günkü paraları altın olarak eş değerine çevirip hesaplamış.
  • 1302'de kurulmuş 1402'de timur tarafından dağıtılmış bir devlet. çelebi mehmet 1413 yılında tekrar kurmuş, 1421'de ölünce oğlu ii. murad tahta çıkmış. yalnız ii. murad, timur'un oğlu şahruh'un gönderdiği bir tür bağlılık nişani olan hilatı giymiş. yani ii. murad dünyayı falan yönetmiyormuş. 1451'de fatih'in devri başlamış istanbul'u fethetmiş ama dünyayı yönettiğini söylemek pek doğru olmaz sanırım. 1481'de öldüğünde ise yerine oğlu ii. beyazıd geçmiş ama adamcağızın da tüm derdi kardeşi sultan cem olduğundan öyle fetih-metih pek ilgilenememiş. nihayet zurna zırt etmiş ve yarı darbeyle 1512 de yavuz tahta çıkmış. o tarihten ilk toprak kaybının olduğu antlaşma diye söylenegelen karlofça antlaşması'na (1699) kadar dünyanın en güçlü devletlerinden biriymişiz. en iyimser rakamla 187 sene yapar.
  • ayarı olmayan bireylerden oluşan ayarsız bir toplum olduğumuzu gösteren tarih bilincinden yoksun tespit.

    osmanlı devleti 14. yy 'dan itibaren balkanların en güçlü devletiydi ve 1453 ten 1699 `a kadar da çin ile birlikte iki süper güçten biriydi. 16.yy başından itibaren teknolojide geriye gitseler de ordu büyüklüğü ve ciddi kaynakları nedeni ile mezhep savaşları ile boğuşan avrupa' dan güçlü idi. lakin 2.viyana kuşatması sonrasında ordunun da güçsüz kalması, bozulan ekonomi, teknolojide olan gerileme ve hızla yükselen rusya'nın etkisiyle çöküş başlamıştır.

    ayarı verelim; osmanlı 600 yıl boyunca dünyayı yönetmemiştir, zaten hiçbir devlet dünyanın tamamını yönetememiştir. osmanlı 250 yıl kadar dünyanın iki süper gücünden biri olmuştur. ( çin dediğimiz ülkenin de o zaman siyasi birliği yok, o da ayrı bir konu.)
  • günümüzdeki küresel hâkimiyetle, modern çağdan önceki cihan hâkimiyeti kavramını birbirine karıştıranların yaşadığı kafa karışıklığının sonucudur.

    günümüzde dünyaya hâkim olmak veya küresel hâkimiyet kurmak henüz gerçekleşmediyse de, teknik imkânlar böyle bir şeyi mümkün kılıyor. ancak çok değil, 200 yıl geriye gittiğimizde böyle bir "küresel haâkimiyet"in düşüncesi bile söz konusu değil. o zamanlar cihan hâkimiyeti kavramı söz konusu. yani kültürel, askeri ve teknolojik olarak yakın ilişki içinde olunan coğrafya üzerinde bir hâkimiyet. bu hindistan'ı yönetenler için en fazla hint yarımadasının tamamını ve en fazla himalayalar'ın kuzeyine dek uzanan bir bölgeyi hedefleyen bir hakimiyet. çin için cihan hâkimiyeti, kuzeyini moğolistan'ın, batısını orta asya bozkırlarıyla çöllerinin, güneyini himalayalar'ın belirlediği bir coğrafya ile sınırlı. osmanlılar içinse cihan hâkimiyeti kabaca batı asya, akdeniz havzası ve avrupa ile sınırlı bir coğrafyada söz konusuydu. bu "cihan"lardan hiçbirinin diğerine yönelik bir askeri veya siyasi denetimi, yaptırımı mevcut teknolojiler ve imkânlar içinde söz konusu değildi. çin'de de, hint'de de, akdeniz dünyasında da da aynı zamanda kendi cihan hâkimiyetlerini kurmuş devletler var olmuştu, bunlar birbirlerinin varlığına tehdit kabul edilen siyasi oluşumlar değildi. etkileşimleri ancak diplomasi, ticaret ve kültür alışverişi çerçevesiyle sınırlıydı. sözgelimi çinlilerin hint ya da akdeniz cihanına (ya da bunun tersi bir senaryo dahilinde) bir sefer düzenleyip oralarda hâkimiyet kurması kabilinden bir fikre ancak gülünüp geçilebilirdi.
    modern çağda coğrafi keşiflerden sonra ulaşım teknolojisi ve askeri teknolojinin gelişimiyle cihan tanımına dair bu sınırlar önce zorlandı, sonra da ortadan kalktı. cihanın kıyısındaki ingiltere, okyanuslar aşan bir küresel hâkimiyet kurabildi. günümüzdeyse bu hâkimiyet mücadelesinin sınırları içinde artık siber âlem bile var.
    dolayısıyla osmanlıların bugünkü anlamda bir cihan hâkimiyeti söz konusu olamazdı. ancak özellikle 16-18. yüzyıllar arasında kendi cihanının -tek olmasa da- önde gelen hâkimi olduğu ve bu hâkimiyet savaşında bir süre de olsa üstünlüğü koruduğu tartışılmayacak bir gerçektir.
  • hemen hemen bütün toplumların zamanın bir kısmında "dünya'yı yönetiyoruz" algısı olduğu için, osmanlı'da türkler için bu örnektir. bir iki tane başka örnek saymak istersek;

    1) büyük britanya imparatorluğu
    2)1. fransız imparatorluğu
    3)roma imparatorluğu
    4)moğol imparatorluğu
    5)pers imparatorluğu
    6)helen imparatorluğu

    ki bakın daha modern döneme gelmedik, bunlar da daha ilk aklıma gelenler. hal böyle olunca, herhangi bir milletin "sadece biz bu kadar güçlüydük" demesi en iyi ihtimalle cahilce olacaktır.
  • dünya anlayışı antik roma dünyası ile kısıtlı olanların yapabileceği şey.

    daha doğru düzgün keşfedilmemiş amerika'yı bir kenara bıraksak bile 16-17. yüzyıla kadar dünya ekonomisi hem nüfus hem de refah olarak hindistan ve çin tarafında yoğunlaşmıştı. avrupa uçta hem nüfus hem de refah olarak çok da önemli olmayan bir durumdaydı.

    avrupalılar coğrafi keşiflere kadar düzgün beslenemiyor (mısır, patates ve domates gibi bugünün mutfağının temelini oluşturan yüksek kalorili gıdalar amerika'dan gelecek) durumda, açlık ve hastalıklarla kırıldığı için nüfusu az, besinini stoklayıp kışı atlatmak için doğudan gelen baharata muhtaç bir durumdaydı. doğudan da baharatın ve ipeğin geldiği üç temel rota vardı: karadeniz'in kuzeyinden (yollar berbat ve düzgün güvenlik sağlayacak devlet yok), ortadan (anadolu ve bizans üzerinden, müslümanların kontrolünde), güneyden (mısır üzerinden, yine müslümanların kontrolünde) gelen yollar. osmanlı ise fatih kırım'ı ve istanbul'u, yavuz sultan selim de mısır'ı (refahının zirvesindeyken) alınca bugünkü batı avrupa'ya baharat tedariğini sağlayan tüm yolları kontrolüne alıp tekel haline gelmiştir.

    buraya kadar harika. coğrafi keşifler olmasa muhtemelen osmanlı ticaretten kazandığını orduya yatırarak tüm avrupa'yı fethedebilecek bir noktaya gelebilirdi. ancak avrupa'nın afrika'nın etrafından dolaşmasıyla avrupalılar hindistan ile aracısız ticaret yapma şansı buldular, amerika'dan ve afrika'dan gelen mallar ve kölelerle de hem açlığı hem de işgücü açığını kapadılar. ayrıca kilisenin haçlı seferleriyle bir yere varamayacağını anlayıp kendi içine dönmesi de yozlaşmasına ve itibarını kaybetmesine sebep oldu, böylece akılcılık ve bilim öne çıktı.

    ama daha iran ile dengede iken, zamanın dünya ekonomisinin yarıdan fazlasını (hatta dörtte üçten fazla sanırım) oluşturan hindistan'a ve çin'e tek kelime söz geçirme durumu söz konusu değilken "dünya hakimi" demek biraz gülünç tabii. "dünya"dan anladığınız antik yunan ve roma'nın küçük dünyası ise tamam. değilse güldürmeyin adamı. dünya avrupa'dan büyüktür.
hesabın var mı? giriş yap